Şehrimizin takımı
Paylaş:
19 Ekim 2020
Anadolu futbolunun sancılı süreçleri istikrarsız çizgisi ve kendi içerisinde ki kısır çekişmeleri, geçmiş dönemlerde hepimizi “ büyük “ denilen İstanbul takımlarının kucağına itti.Doğup büyüdüğümüz, sokaklarında top oynadığımız, tozunu toprağını yuttuğumuz şehrimizin takımının yerine televizyonda gördüğümüz ve bizlere belki de bilinçli olarak dayatılan kulüplerin peşine düştük ,ait olduğumuz yerin değil de başkalarının bayrağını taşıyıp pazarda satılan formalarını üzerimize giydik.Bu durumun birden çok sosyolojik fiziksel ve algısal etkenleri olduğu gibi insanoğlunun bazen engel olamadığı mutluluğu hep uzaklarda arama dürtüsünü de sebeplerden biri olarak sayabiliriz....
Anadolu şehirlerindeki kısıtlı imkânlar bizleri başkalarının hayalleriyle avunmaya da sevk etmiş olabilir.Ancak2000’li yılların başı itibariyle Anadolu şehirlerinin yatırım alması buna mukabil gelişmesi ve imkanlarının genişlemesi neticesinde potansiyelimizin farkına varabildik. İstanbul'un semt takımlarının Anadolu insanından aldığı taraftar gücünü medyanın da rüzgarıyla Anadolu takımlarına karşı kullanması, şehir takımlarını fikstürü tamamlayan birer figüran gibi görmesi futbol eliyle maddi manevi hatta ideolojik bir hegemonya kurmaya çalışması ve bu amaçlar dâhilinde bizlere rol biçmesi bazı gerçeklerle yüzleşmemize neden oldu. Bu haliyle bu oyunun bir parçası olamayacağımızın bilincine varmamızı geçte olsa sağladı. İnsanımızın futbola olan tutkusu ve milli hassasiyetlerle ülkemizi temsil edip Avrupa’da başarı kazanarak bayrağımızı dalgalandırsınlar, ülke tanıtımı ve ekonomisine katkı sağlasınlar diye verdiği destek beyhude bir çaba dan ileri gitmedi , çünkü onlar temsil sorumluluğu değil sadece güç elde etmek istiyorlardı ve işin sonunda da güç zehirlenmesi yaşadılar...
Son yıllarda Anadolu şehirlerinde spora yapılan yatırımlar sayesinde eskiden uzaktan hayranlıkla izlediğimiz “keşke bizde de olsa" dediğimiz şeyleri kendi memleketlerimizde de görmeye başlayınca zihnimizdeki prangalardan kurtulup algılarla başa çıkabileceğimizi öğrendik.
Bizlere biçilen rolün dışına çıkıp kendi hikâyemizi yazabileceğimizi gördük ve “ bu işte bizde varız “ diyebilecek özgüveni kazandık...Umarım bu süreç sekteye uğramadan devam eder ,insanlar şehrinin takımını destekler, sportif başarı olsun yada olmasın sporun ve futbolun ruhuna uygun olarak herkes kendi hikâyesinin peşinden gider kupa odaklı değil tutkuları ,sevgileri ve duygularını da işin içine katarak hareket eder.Böylesi ülke futbolu içinde daha sağlıklı olacaktır sporun geniş kitlelere yayılıp “güzel oyun “ olarak kalması da buna bağlıdır.
Futbolun toplumsal ekonomik ve tanıtım gücünü göz ardı etmeden bunu Anadolu’ya yaymak rekabet ortamını sağlıklı bir şekilde sağlayıp buradan ülkeye yük değil değer üretmek bunu fırsata çevirmek hiç de zor değil yeter ki Anadolu insanı gücünü bizzat doğduğu topraklar için kullanmayı şiar edinsin, mutluluğu uzakta değil yanı başında arasın.
Anadolu şehirlerindeki kısıtlı imkânlar bizleri başkalarının hayalleriyle avunmaya da sevk etmiş olabilir.Ancak2000’li yılların başı itibariyle Anadolu şehirlerinin yatırım alması buna mukabil gelişmesi ve imkanlarının genişlemesi neticesinde potansiyelimizin farkına varabildik. İstanbul'un semt takımlarının Anadolu insanından aldığı taraftar gücünü medyanın da rüzgarıyla Anadolu takımlarına karşı kullanması, şehir takımlarını fikstürü tamamlayan birer figüran gibi görmesi futbol eliyle maddi manevi hatta ideolojik bir hegemonya kurmaya çalışması ve bu amaçlar dâhilinde bizlere rol biçmesi bazı gerçeklerle yüzleşmemize neden oldu. Bu haliyle bu oyunun bir parçası olamayacağımızın bilincine varmamızı geçte olsa sağladı. İnsanımızın futbola olan tutkusu ve milli hassasiyetlerle ülkemizi temsil edip Avrupa’da başarı kazanarak bayrağımızı dalgalandırsınlar, ülke tanıtımı ve ekonomisine katkı sağlasınlar diye verdiği destek beyhude bir çaba dan ileri gitmedi , çünkü onlar temsil sorumluluğu değil sadece güç elde etmek istiyorlardı ve işin sonunda da güç zehirlenmesi yaşadılar...
Son yıllarda Anadolu şehirlerinde spora yapılan yatırımlar sayesinde eskiden uzaktan hayranlıkla izlediğimiz “keşke bizde de olsa" dediğimiz şeyleri kendi memleketlerimizde de görmeye başlayınca zihnimizdeki prangalardan kurtulup algılarla başa çıkabileceğimizi öğrendik.
Bizlere biçilen rolün dışına çıkıp kendi hikâyemizi yazabileceğimizi gördük ve “ bu işte bizde varız “ diyebilecek özgüveni kazandık...Umarım bu süreç sekteye uğramadan devam eder ,insanlar şehrinin takımını destekler, sportif başarı olsun yada olmasın sporun ve futbolun ruhuna uygun olarak herkes kendi hikâyesinin peşinden gider kupa odaklı değil tutkuları ,sevgileri ve duygularını da işin içine katarak hareket eder.Böylesi ülke futbolu içinde daha sağlıklı olacaktır sporun geniş kitlelere yayılıp “güzel oyun “ olarak kalması da buna bağlıdır.
Futbolun toplumsal ekonomik ve tanıtım gücünü göz ardı etmeden bunu Anadolu’ya yaymak rekabet ortamını sağlıklı bir şekilde sağlayıp buradan ülkeye yük değil değer üretmek bunu fırsata çevirmek hiç de zor değil yeter ki Anadolu insanı gücünü bizzat doğduğu topraklar için kullanmayı şiar edinsin, mutluluğu uzakta değil yanı başında arasın.