Futbol her ne kadar basit bir oyun olsada kendi içinde bir matematiği vardır. Buna kafa yorup sistem inşa eden ülkeler futbol alanında öne çıkmış ve ilham kaynağı olmuştur.
Avrupa'dan örnek verecek olursak ; Almanya , Hollanda, İtalya , İspanya ve son zamanlarda Portekiz bu işe kafa yorarak başarıyı sistematik hale getirmeye çalışmış ve sonuç almışlar .
Güney Amerika futbolunun en önemli temsilcilerinden Brezilya ve Arjantin her ne kadar bugün sekteye uğramış olsada, 2000'li yıllardan önce bu konuda örnek teşkil ederek başarı yakalamış ülkelerine futbol aracılığıyla ciddi katmadeğer sağlamışlar. Örneğin yüz ölçümü Konya kadar olan Hollanda geçmiş dönemlerde ciddi bir futbol ekolü oluşturarak Avrupa futboluna yön vermiştir.
Konuyu Türk futbolu açısından ele alacak olursak ; Yıllar içerisinde çok yetenekli jenerasyonlar yakalamış olsakta, dönemsel başarılar hariç bunu fırsata çevirecek sistem ve futbol mantalitesini inşa edemeyerek, bir türlü bizi bir üst seviyeye taşıyacak atılımı yapamadık. Buda Türk futbolunun ivmesini ve gelişimini sekteye uğrattı. Bunun en büyük nedeni; Yeteneği işleyememek, belli bir sistem ve disiplinle harmanlayamamak kısaca bir “ Türk Futbol Ekolü" oluşturamamaktır.
Bireysel ve dönemsel performansların öne çıktığı durumlar hariç, kalıcı başarılar yakalayamadık. Avrupa’da mücadele edip rekabete girmemize rağmen Avrupa futbolundan seviye olarak çok geride kaldık. Başarıda devamlılık olmayınca ülke futbolumuz gün geçtikçe geriye gitti ,sıradanlaştı ve izlenebilirliğini yitirdi. Günümüzde altyapılardaki yetenekli futbolcular bile daha A takıma çıkmadan Avrupa’ya gitmenin yolunu arayıp gelişim süreçlerini orada tamamlamayı istiyorlar normal olarak. Oysa bir ekol inşa etmeye kafa yorup geçici başarılar ve gündelik tartışmalarla oyalanıyor olmasaydık, bu gençler ülkemizde kendini geliştirme fırsatı bulsalardı, hem futbol kalitemiz artar hemde bu futbolcuları daha yüksek bedellerle piyasaya sunabilirdik. Böylelikle ülkemiz futbol endüstrisinden daha fazla pay alabilir genç nüfusa sahip olmanın avantajlarını değerlendirerek, Arjantin, Brezilya ve Portekiz gibi futbolcu ihraç eden ülkeler kategorisine girebilirdi.
Bunu bir örnekle açıklayacak olursak ; Mozambik asıllı Eusebio dönemini saymazsak, 2000’li yıllardan önce Avrupa futbolunda pekte esamesi okunmayan Portekiz, Mourinho vitriniyle bir çığır açtı arkasından Ronaldo gibi bir fenomen yetiştirdi. Mourinho ve Ronaldo imajıyla birlikte Portekiz futbolu dikkatleri üzerine çeken bir yapıya büründü. Bu sayede pek çok Portekizli teknik adam ve futbolcu yüksek bedellerle Avrupa futbolunda da yer edinmeye başladı. 2016 Avrupa Şampiyonasında da kupayı alarak başarısını taçlandırmış oldu. Tabiki bu başarının altında ciddi bir yapılanma planlama ve vizyon vardı onlar bunu ciddi bir çalışmayla başardılar.
Peki biz bunu başarabilir miyiz ?
Bugünkü futbol iklimimizden bakarsak çok zor ve ütopik görünebilir. Fakat ülkemizin potansiyeli de her zaman umut vadetmiştir. Özellikle bugün Milli takımımızın lejyoner futbolcularıyla birlikte yakaladığı ivme buna kapı aralayabilir, çünkü Milli takım ülke futbolunun itici gücü ve vitrinidir . Milli takımın başarısı futbol kulüplerimize örnek teşkil etmeye başlar ve bir model etrafında biçimlendirilebilirse bir “ Türk Futbol Ekolü “ oluşturabiliriz. Bunun yöntemi ve örnekleri mevcut. 90'lı yılların ortasında başlayarak 2000’li yılların başında son bulan çıkışımızın devamlı hale gelmemesi bizi ne kadar geriye götürdü görmüş ve tecrübe etmiş olduk. O gün kaçırdığımız tren umarım bugün de aynı hüsranla sonuçlanmaz. Bizim gibi gelişmekte olan Ülkeler için spor ve futbol önemli bir araçtır, bu kez şansımızı çok iyi kullanıp fırsatı kaçırmamalıyız.