Dünyanın yeni çiçek bahçesi ve geleceğin motoru Afrika’dan kısa bir mola ve sıla ziyareti için yoldayım. Konya’nın soğuğu da başka bir nimettir. Soğuktan o kadar da korkmamak gerek. Bazen soğuk hava için birçok para öderiz. Gerçi geçen haftanın soğuğu, bu cümleyi “sadece bir söz olmaya” mahkum etti ya…
Uçakta filim izleme imkânı da var. Bu güne kadar birçok kez yolculuk yaptım. Ama neredeyse hiç bir filmi sonuna kadar izleyemedim. Pek de sarmadı beni…
Bilgilendirme veya eğlendirme de yoktu. Sadece yoğun bir ahlaki yozlaşma veya kültür aktarımı. Az sayıda yerli film olsa da onlar da diğerlerinden farklı değil… “Bugün yeni bir şey var mı acaba?” diye bakmak istedim.
Gözüm bir filme takıldı. Anladım ki filim Amerika yapımı. Adamlar yüzü kızarmadan ve hayâ etmeden nasıl da tarihlerini anlatıyor. Şairin mısraları aklıma geldi. Bu mısraları gençliğimde çok dinlemiştim.
Söyleyin Allah aşkınıza
utanmadan ve yüzü kızarmadan
beni sorgulamak isteyen var mı?
Şuradaki kadına niçin yosma denmiş?
Ve berideki neden hanımefendi? (Ömer V. H.)
Filimde zencilerin insan olarak değil de bir mal olarak görülmeleri var... “Ben 46 yaşına geldim. Kanunlar gereği özgür olmam lazım. Artık bırakın yakamı...” diye devam eden yakarışlar... “Sen, senin çocukların ve onların çocukları da benim olacak... Siz benim malımsınız. Kimseye özgürlüğünü vermem...” diye devam eden zulüm direnişleri, nasıl insanın içini açacak ki?
“Bir tilki barınağına gitmiş tavşan kadar hayatta kalma şansı olan insanlar” bunlar…
Kaçan kölelerin cehenneme gideceğini söyleyen ve zalim ağaların ekmeğine yağ süren papazlar...
Teolojik tartışmaları dinler tarihi uzmanları yapsın. Lakin o coğrafyadan gördüğüm şudur: Hristiyanlık bir din değildir. Kişiye dünyayı veya ahireti vadetmez. Dünyada mevcut sömürü düzenini devam ettirebilmek için kurgulanmış dini söylemli bir tezgâh yani…
Burkina Faso’da uzun yıllar papazlık yapmış eski bir Protestan’la tanıştım. İlginç şeyler söyledi. Orada tanıdığı en üst yetkili kişi, namaz kılıyor ve Müslüman gibi yaşamaya çalışıyor. Ama diğerlerine de Protestanlığın önemini anlatıyor. Bu çelişkili hayatını kendisine soruyorlar: "Ama burada daha çok para veriyorlar... Bu nedenle burayı bırakamam... Bir işe yaramadığını ve birçok hakikatin gizlendiğini biliyorum…” diye cevap veriyor.
Gerçi ben filmi sonuna kadar izlemedim. Açıkçası dayanamadım. Benim için bir filim kurgusundan daha öte şeyler ifade ediyordu. Bunların gerçeğine ait çok şeyler duydum. Onların zulümlerine daha çok şahit olmak, ayrı bir yük gibi geldi.
Biliyorum sonuna kadar izlesem bir kahraman çıkar ve o köleleri kurtarırdı. Biz de başındaki zalime kızamadan ve onu buna teşvik eden asıl mantığı çözemeden, kurtarıcı() kahramanın gelişiyle mutlu olurduk. Tarihin çirkef yüzünü kendileri için bir gelir kaynağı ve övünç vesilesi yapan başka zalimler de var mıdır caba?
Bu bir medeniyet... İşte dünyaya özgürlük vadeden insanların hali.
Batılılar, Afrika’ya ilk geldiğinde bölgedeki yalınayak takımına on esir teslim etme karşılığı bir silah vermişler. Gana’da hala köle ticaretinde kullanılan bir kale, turizmcilere bir medeniyet kalıntısı olarak gösterilir.
Burkina Faso’da bir yerli, “Dedemi Fransızlar kaçırmış...” diye başladı hayat hikâyesine. Dün insanını kaçıranlar, bugün altın madenlerini ve diğer zenginliklerini almanın derdinde...
Allah şerlerinden korusun. Birbirlerine musallat etsin…