Eli Öpülesi Adamlar
Paylaş:
20 Ekim 2020
Burkina Faso’da bir imam... Tabii burada imamlık Türkiye'deki gibi Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı resmi bir devlet memurluğu değildir. Böyle bir mekanizma ve görevlendirme yoktur. Burada imam olacak kişinin ücretini ya halk öder, ya da herhangi bir sivil toplum kuruluşu küçük bir ücret verir.
İşte bugün size bahsedeceğim imam; bir vakıf tarafından belirli bir ücretle köyde görev yapan Burkinalı bir kardeş... Onun görev yaptığı eski köy, geçen yıl terör saldırısına uğradı ve terörden kaçarak köyü terk etti. Eski köyünün tam tersi istikamette uzak başka bir köye görevlendirildi. Yeni gittiği köyde mescit veya kalabileceği bir lojman da yok henüz...
Köylüler ona küçük bir ev verirler. Orada kalmaya ve ağaç altında müsait bir yerde de namaz kıldırıp, çocukları okutmaya başlar. Zira imamlar; sadece namaz kıldırmaz, aynı zamanda köyün çocuklarına da eğitim verir burada. Onun da köyden 50 kız 40 erkek olmak üzere yaklaşık 90 öğrencisi varmış.
Dün bu imamla karşılaştık. Merak edip ona eski köyüyle bir iletişiminin olup olmadığını sordum. Eski köyü ile nasıl bir bağlantısının olduğunu öğrenmek istedim. Zira orada birkaç yıl görev yaptı ve onlarla ekmek yedi... En önemlisi de o köye ulaşım ve iletişim de bitti. Acaba durumlar nasıl?
Orayla görüşüyormuş. Köy şimdi terör nedeniyle tamamen boşaltılmış. Halk da en yakındaki bir şehir merkezine mülteci olarak sığınmışlar. Burada hayat daha da zor... Köydeki erkeklerinin çoğu ya öldürülmüş ya da kaybedilmiş... Ama arkada sağ kalanlar için hayat devam ediyor. Onlar için de en önemli dert, çocuklarının eğitimi ve geleceği var.
Halkın hayatta kalabilen ve çocukları için dert taşıyan büyükleri de imama ulaşmışlar ve dertlerini ona iletmişler. O da köyden on tane erkek çocuğunu alıp yeni köyüne getirmiş. Orada onlara eğitim veriyor. Buradaki köy şartların bildiğim için öğrencilerin nerede kaldığını sordum. “Köylünün bana kalmam için verdiği evi ortadan ikiye böldük. Bir kısmında biz kalıyoruz. O bölüm de bize yetiyor. Diğer yarısında da bu gelen öğrenciler kalıyor.” Gerçekten ilginç... Zira ben buradaki evleri biliyorum. Zaten ona verilen kerpiçten yapılma bir odalık bir yer... Allahu Ekber! Dedim.
Kalma yerine böyle bir çözüm bulmuş. Ama ikinci büyük sorun olmalı. “Çocuklar ne yiyip ne içerler? Nasıl karınlarını doyuruyorlar?” işte burada verilen cevap başka bir fedakârlığın örneği oldu. “Bizim evde bir şeyler pişiriliyor. Bizimle beraber bulduklarını onlar da yiyorlar.” Yani burası tek kişinin tüm yükü üstlendiği bir yatılı okul... Aldığı ücretle kendi ailesine ek olarak on delikanlıyı doyurmak çok kolay olmasa gerek...
Bir süre içlerinde kalıp ekmeklerini yediği, havasını teneffüs ettiği köye bir teşekkür olmuş. Çocukların da sadece üçünün babası sağmış. Geri kalan yedi çocuğun babası hayatta mı, teröristlerin köye yaptığı basında öldürüldü mü, yoksa kaçtılar veya kaçırıldılar mı? Hiç birisi belli değilmiş. Bu da başka bir imtihan olmalı...
Yani bir tür yetim hepsi de... Hemen bir hadis-i Şerif hatırlıyorum bunun üzerine: “Bir yetime bakıp büyüten, onun ihtiyaçlarını gideren bir Müslümanla ben; cennette şöyle olacağız...” Allah resulü sağ elinin işaret parmağı ile orta parmağını birleştiriyor ve yakınlıklarını böyle işaret ediyor...
Ne dersiniz?
Alnı öpülesi adam değil mi?
Biliyorum, siz daha iyisini yapabilirsiniz...
Sadece uzakta olduğunuz için bu işlerle hiç karşılaşmadınız...
İşte bugün size bahsedeceğim imam; bir vakıf tarafından belirli bir ücretle köyde görev yapan Burkinalı bir kardeş... Onun görev yaptığı eski köy, geçen yıl terör saldırısına uğradı ve terörden kaçarak köyü terk etti. Eski köyünün tam tersi istikamette uzak başka bir köye görevlendirildi. Yeni gittiği köyde mescit veya kalabileceği bir lojman da yok henüz...
Köylüler ona küçük bir ev verirler. Orada kalmaya ve ağaç altında müsait bir yerde de namaz kıldırıp, çocukları okutmaya başlar. Zira imamlar; sadece namaz kıldırmaz, aynı zamanda köyün çocuklarına da eğitim verir burada. Onun da köyden 50 kız 40 erkek olmak üzere yaklaşık 90 öğrencisi varmış.
Dün bu imamla karşılaştık. Merak edip ona eski köyüyle bir iletişiminin olup olmadığını sordum. Eski köyü ile nasıl bir bağlantısının olduğunu öğrenmek istedim. Zira orada birkaç yıl görev yaptı ve onlarla ekmek yedi... En önemlisi de o köye ulaşım ve iletişim de bitti. Acaba durumlar nasıl?
Orayla görüşüyormuş. Köy şimdi terör nedeniyle tamamen boşaltılmış. Halk da en yakındaki bir şehir merkezine mülteci olarak sığınmışlar. Burada hayat daha da zor... Köydeki erkeklerinin çoğu ya öldürülmüş ya da kaybedilmiş... Ama arkada sağ kalanlar için hayat devam ediyor. Onlar için de en önemli dert, çocuklarının eğitimi ve geleceği var.
Halkın hayatta kalabilen ve çocukları için dert taşıyan büyükleri de imama ulaşmışlar ve dertlerini ona iletmişler. O da köyden on tane erkek çocuğunu alıp yeni köyüne getirmiş. Orada onlara eğitim veriyor. Buradaki köy şartların bildiğim için öğrencilerin nerede kaldığını sordum. “Köylünün bana kalmam için verdiği evi ortadan ikiye böldük. Bir kısmında biz kalıyoruz. O bölüm de bize yetiyor. Diğer yarısında da bu gelen öğrenciler kalıyor.” Gerçekten ilginç... Zira ben buradaki evleri biliyorum. Zaten ona verilen kerpiçten yapılma bir odalık bir yer... Allahu Ekber! Dedim.
Kalma yerine böyle bir çözüm bulmuş. Ama ikinci büyük sorun olmalı. “Çocuklar ne yiyip ne içerler? Nasıl karınlarını doyuruyorlar?” işte burada verilen cevap başka bir fedakârlığın örneği oldu. “Bizim evde bir şeyler pişiriliyor. Bizimle beraber bulduklarını onlar da yiyorlar.” Yani burası tek kişinin tüm yükü üstlendiği bir yatılı okul... Aldığı ücretle kendi ailesine ek olarak on delikanlıyı doyurmak çok kolay olmasa gerek...
Bir süre içlerinde kalıp ekmeklerini yediği, havasını teneffüs ettiği köye bir teşekkür olmuş. Çocukların da sadece üçünün babası sağmış. Geri kalan yedi çocuğun babası hayatta mı, teröristlerin köye yaptığı basında öldürüldü mü, yoksa kaçtılar veya kaçırıldılar mı? Hiç birisi belli değilmiş. Bu da başka bir imtihan olmalı...
Yani bir tür yetim hepsi de... Hemen bir hadis-i Şerif hatırlıyorum bunun üzerine: “Bir yetime bakıp büyüten, onun ihtiyaçlarını gideren bir Müslümanla ben; cennette şöyle olacağız...” Allah resulü sağ elinin işaret parmağı ile orta parmağını birleştiriyor ve yakınlıklarını böyle işaret ediyor...
Ne dersiniz?
Alnı öpülesi adam değil mi?
Biliyorum, siz daha iyisini yapabilirsiniz...
Sadece uzakta olduğunuz için bu işlerle hiç karşılaşmadınız...