Kimin Bedeli Daha Ağır?
Paylaş:
10 Nisan 2020
İnsanoğlu birçok şeyin bedelini öder. Rahatın, huzurun paranın, servetin, şöhretin, makamın bedelleri ödenir. Bazen ödediğimiz bedeller bize ağır gelir. Bu sıralar bundan önce sahip olduğumuz ve o hunharca kullandığımız nimetlerin bedelini ödüyoruz.
Bugün günlerden Cuma... Cuma saatinde camilerde ezan okunacak ama biz evlerimizde kalacağız ve öğle namazı kılacağız. Bu cuma sizin için dördüncü benim içinse üçüncü buruk Cuma olacak. Zira sizlerin ilk kez Cuma için toplanamadığınız gün ben Burkina Faso’da son Cuma namazımı kılmıştım. Hem de son olduğunu bilerek kılmak ayrı bir acı his veriyordu.
Bizler şimdi evlerimizde kalarak bedel ödüyoruz. Canımız sıkılıyor, içimiz daralıyor, çocuklarla kavga ediyoruz. Ama bunun da geçeceğini ümit ediyoruz. En azından karnımızı ne ile doyuracağız diye bir derdimiz yok Hamdolsun. Yaşlı ve ihtiyaç sahibi kardeşlerimiz için devletin kolluk güçleri hazır…
Sağlık çalışanları hastanede yoğun tempoda ve riskli ortamlarda çalışmanın bedelini ödüyorlar. Biz riskli bir durumda kolayca ulaşabilmenin ve tedavi olmanın hem de bedava tedavi olabilmenin ayrıcalığını yaşıyoruz.
Güvenlik görevlileri - polisler sokaklarda insanları evine katmanın ve onların ihtiyaçlarını gidermenin zorluğunu yaşıyor. Farklı bir bedeli ödüyorlar.
Ancak benim asıl değinmek istediğim başka bedeli ödeyenler. İki hafta sonra Ramazan başlayacak. Normal şartlarda bu günlerde görevli bulunduğum Burkina Faso başta olmak üzere Afrika'nın birçok ülkesinde hummalı bir koşturmaca yaşanırdı. Ramazan ayı ayrı bir rahmet ve bereketiyle gelirdi o topraklara… Türkiye'den birçok Müslüman, o bölgeye hayır hasenatlarını gönderir ve orada iftar sofralarının, erzak paketlerinin hazırlığı yürütülürdü. Her akşam onlarca ayrı yerde binlerce Müslüman önlerine gelmiş hazır sıcak bir yemekle iftarlarını açardı. O görüntülerin tadına uzaktan bilmek inanın çok zor…
Asıl bedeli onlar ödüyor şimdi. Bunun iki temel sebebi var. Birisi Türkiye'nin içinde bulunduğu bu sıkıntılar nedeniyle kendine dönme zorunda olması… Kendi içinde işsiz- aşsız kalmış yakınlarını, kardeşlerini gözetme zorunluluğu… Bu nedenle Afrika'ya giden yardımlar ciddi miktarda azalacak. Ben bedenen Konya’ya dönmüş olsam da aklımın bir köşesi hala orada. Zira dün oradan görüştüğüm yerli arkadaşlardan biri, hal hatır sormanın arasında bir aileden bahsetti. Ramazan'da ciddi yiyecek sıkıntısı çekeceklerini anlattı. Buna benzer yüzlerce örnek var orada. Ama buradan giden kaynak azaldı. Hava yollarının kapatılması ve ulaşımın riskli hale gelmesiyle gidecek gönüllülerin de yolu kesildi.
İkinci temel problem o bölgede de virüs salgının olması… Bu salgın nedeniyle sokağa çıkma yasaklarının, seyahat kısıtlamalarının ve toplu faaliyet engellerinin olması… Bu demektir ki oralarda hiçbir iftar sofrası açılamayacak. Köylere ve uzak noktalara yardımın ulaşma imkânı daha da zorlaşacak. Onlar kendi yağlarıyla kavrulmak zorunda kalacaklar…
İki yıl önce bir programda Burkinalı bir Müslüman şöyle demişti: “Ben hayatımda ilk kez bir Türk görüyorum. Bundan önce Türkleri hiç görmedim. Ama biz yıllarca Türklerin Ramazan kumanyalarını, Kurban etlerini yedik. Onlar kendileri gelmediler Ama bize hep yardımları gelmişti. Sofralarımızı onlarla doldurduk…”
Bu yıl bizim evde kalma bedelimizden daha büyük bir bedeli dünyanın başka noktalarındaki yardıma ve himayeye muhtaç Müslümanlar ödeyecek. Onların ki daha ağır değil mi? Bölgede kalmış az sayıdaki kardeşlerimizin gayretleriyle kısıtlı da olsa Müslümanın sofrasına bir kap yemek ulaşacak inşallah.
Bir de bu konudaki yapılacak deneylerde kobay olarak kullanılma korkusu da işin cabası…
Kendi halimize şikâyetçi olup mızmızlık yapmadan önce başkalarını da düşünmek gerek.
Sözlü duadan daha çok fiili duaya ihtiyaçları var. Onları unutmayın…
Duaya ihtiyaçları var
Bugün günlerden Cuma... Cuma saatinde camilerde ezan okunacak ama biz evlerimizde kalacağız ve öğle namazı kılacağız. Bu cuma sizin için dördüncü benim içinse üçüncü buruk Cuma olacak. Zira sizlerin ilk kez Cuma için toplanamadığınız gün ben Burkina Faso’da son Cuma namazımı kılmıştım. Hem de son olduğunu bilerek kılmak ayrı bir acı his veriyordu.
Bizler şimdi evlerimizde kalarak bedel ödüyoruz. Canımız sıkılıyor, içimiz daralıyor, çocuklarla kavga ediyoruz. Ama bunun da geçeceğini ümit ediyoruz. En azından karnımızı ne ile doyuracağız diye bir derdimiz yok Hamdolsun. Yaşlı ve ihtiyaç sahibi kardeşlerimiz için devletin kolluk güçleri hazır…
Sağlık çalışanları hastanede yoğun tempoda ve riskli ortamlarda çalışmanın bedelini ödüyorlar. Biz riskli bir durumda kolayca ulaşabilmenin ve tedavi olmanın hem de bedava tedavi olabilmenin ayrıcalığını yaşıyoruz.
Güvenlik görevlileri - polisler sokaklarda insanları evine katmanın ve onların ihtiyaçlarını gidermenin zorluğunu yaşıyor. Farklı bir bedeli ödüyorlar.
Ancak benim asıl değinmek istediğim başka bedeli ödeyenler. İki hafta sonra Ramazan başlayacak. Normal şartlarda bu günlerde görevli bulunduğum Burkina Faso başta olmak üzere Afrika'nın birçok ülkesinde hummalı bir koşturmaca yaşanırdı. Ramazan ayı ayrı bir rahmet ve bereketiyle gelirdi o topraklara… Türkiye'den birçok Müslüman, o bölgeye hayır hasenatlarını gönderir ve orada iftar sofralarının, erzak paketlerinin hazırlığı yürütülürdü. Her akşam onlarca ayrı yerde binlerce Müslüman önlerine gelmiş hazır sıcak bir yemekle iftarlarını açardı. O görüntülerin tadına uzaktan bilmek inanın çok zor…
Asıl bedeli onlar ödüyor şimdi. Bunun iki temel sebebi var. Birisi Türkiye'nin içinde bulunduğu bu sıkıntılar nedeniyle kendine dönme zorunda olması… Kendi içinde işsiz- aşsız kalmış yakınlarını, kardeşlerini gözetme zorunluluğu… Bu nedenle Afrika'ya giden yardımlar ciddi miktarda azalacak. Ben bedenen Konya’ya dönmüş olsam da aklımın bir köşesi hala orada. Zira dün oradan görüştüğüm yerli arkadaşlardan biri, hal hatır sormanın arasında bir aileden bahsetti. Ramazan'da ciddi yiyecek sıkıntısı çekeceklerini anlattı. Buna benzer yüzlerce örnek var orada. Ama buradan giden kaynak azaldı. Hava yollarının kapatılması ve ulaşımın riskli hale gelmesiyle gidecek gönüllülerin de yolu kesildi.
İkinci temel problem o bölgede de virüs salgının olması… Bu salgın nedeniyle sokağa çıkma yasaklarının, seyahat kısıtlamalarının ve toplu faaliyet engellerinin olması… Bu demektir ki oralarda hiçbir iftar sofrası açılamayacak. Köylere ve uzak noktalara yardımın ulaşma imkânı daha da zorlaşacak. Onlar kendi yağlarıyla kavrulmak zorunda kalacaklar…
İki yıl önce bir programda Burkinalı bir Müslüman şöyle demişti: “Ben hayatımda ilk kez bir Türk görüyorum. Bundan önce Türkleri hiç görmedim. Ama biz yıllarca Türklerin Ramazan kumanyalarını, Kurban etlerini yedik. Onlar kendileri gelmediler Ama bize hep yardımları gelmişti. Sofralarımızı onlarla doldurduk…”
Bu yıl bizim evde kalma bedelimizden daha büyük bir bedeli dünyanın başka noktalarındaki yardıma ve himayeye muhtaç Müslümanlar ödeyecek. Onların ki daha ağır değil mi? Bölgede kalmış az sayıdaki kardeşlerimizin gayretleriyle kısıtlı da olsa Müslümanın sofrasına bir kap yemek ulaşacak inşallah.
Bir de bu konudaki yapılacak deneylerde kobay olarak kullanılma korkusu da işin cabası…
Kendi halimize şikâyetçi olup mızmızlık yapmadan önce başkalarını da düşünmek gerek.
Sözlü duadan daha çok fiili duaya ihtiyaçları var. Onları unutmayın…
Duaya ihtiyaçları var