İnsanlar bazen umutsuzluğa düşmeyi ve işleri bırakıvermeyi de sever. Her şeyin bittiğini zanneder… Tüm umutları yıkılır, kolları -kanatları kırılır ve bir köşede melül- mahzun bekler…
Sanki Corona hastalığı ve bu hastalıkla ilgili üretilen senaryolar sonucunda bir çocuklarımıza benzeri ümit kırılmalarını görebiliyoruz. “Kıyamet mi geliyor? Her şey yok mu olacak? Öyleyse bırakalım çalışmayı, gayreti…” diyenleri görmek mümkün.
Böylesi bir durumda imdadımıza yine bir hadisi Şerifi yetişiyor. Allah’ın Habibi; “Yarın kıyametin kopacağını bilseniz ve elinizde bir ağaç fidanı varsa onu mutlaka toprağa dikin.” Buyuruyor. İşte ümitsizliğin en temel ilacı ve kökten yıkan iksiri budur. Düşünün bir an; yarın kıyamet kopacak ve bu bilgi kesin… Benimse elimde bir ağaç fidanı var. Şimdi ne yapmalıyım? Bu ağacı diktiğimde kim bilir ne kadar süre sonra meyve verecek? Yarın kıyamet kopacaksa benim veya başka birisinin bu ağaçtan yararlanma şansı olmayacak.
Ama böylesi ortamda bile kendi başına bir köşesine çekilip oturmak, yese kapılmak yasaklanıyor. “Haydi, önce elindeki ağacı dikmelisin…” diyor. Belki de yiyemeyeceğin ağacın fidanı bu… Ama olsun… Bırakmak yok.
Her birimiz çevremizi bugün yeni ağaçlar dikmek zorundayız. Uzun zamandır dünya işlerine ve özellikle evin dışındaki meşgalelere o kadar çok dalmıştık ki evimizi ve ev halkımızı unuttuk. İslami duyarlılığı yüksek olan insanlar da ailelerini ve çocuklarını cidden ihmal etmişti. Babası ve annesinin eğitimini, düşüncesini, gayretini, İslami bir konudaki duyarlılığını bildiğimi nice ailelerin çocukları çok basit konularda bizi şoke ederdi. Onlardaki bilgi, düşünce, eylem ve duygu eksikliği bizleri derin hüzne boğardı. Dışarıya bu kadar çok açılınca en yakınını ihmal etmenin örnekleriydi bunlar... Burada hiç bir şahsı ve zümreyi suçlamıyorum. Bu hepimizin ortak bir yarasıdır.
Şimdi hepimizin önüne yeni bir fırsat doğdu. Ailelerimiz bu fidanları önce kendi evlerine ve çocuklarına dikecekler. Bu olmak zorunda… “Önce kendi evlatlarımıza verilmeliydi ama fırsat olmadı işte” dediğimiz ne kadar bilgi ve duygu varsa yüklenmeli. Hazık bir doktor ve mahir bir zanaat erbabı edasıyla… Kırmadan, dökmeden ve sabırla… Başkalarının evlatlarına gösterdiğimiz sabrı ve tahammülü, şimdi kendi evlatlarımız ve ailemiz bekliyor. Konu komşu ile bugün yüz yüze görüşemiyoruz. Ama imkânlar gelişti. Teknolojik iletişim araçlarıyla oralara da yeni ağaçlar dikilmeli.
Biz ağaç dikmeyi, sadece bahçeye elma- armut ağacını ekmek olarak anlarsak boşa gidiyor hadisi şerifin içindeki onca yüksek anlam… Bu nedenle hiçbir ümitsizlik göstermeden evde kaldığımız bu sürelerde herkesin yeni şeyler üretmesi gerekiyor. Hiç Kimseyi bulamamışsa kendi gönlüne, kendi zihnine yeni ağaçlar dikmeli... Allah'ın ayetleri ve Nebi’nin (AS) hadisleri; okunmak, öğrenilmek ve tatbik edilmek için bizi bekliyor. Bizden önce yaşamış Müslümanların, salih insanların örnek hayatları bir numune-i imtisal olarak bizi bekliyor. Bunları gündeme almak ve taze gönüllerle buluşturmak gerek. O zaman bireysel olarak ve aile ortamında yeni çınarlar yeşerecek. Bugün bu çınarlar dikilmeli ki gölgesi, ilerleyen zamanlarda başka evlatlarımızı ve torunlarımızı da altına alıp kuşatsın…
Haydin ağaç dikiyoruz… Biz istersek ve önem verirsek o kadar çok bahçe ve toprak bulunacak ki…