DOLAR : 42,79₺
EURO : 50,06₺
STERLİN : 57,34₺
GRAM : 5.971,67₺
ÇEYREK : 9.820,66₺
CUMHURİYET : 38.965,58₺
Mustafa Yalçın

Mustafa Yalçın

Yazarlara git

SBS yaklaştı

4 Haziran 2013

Sınavdan kaygı duymak da, sınavda heyecanlanmak da doğaldır. Hiçbir başarı, kaygısız ve heyecansız olmaz. Ama duygusal çalkantılarını denetlemeyi öğrenen kişi için kaygı da, heyecan da güç kaynağı olur; denetleyemeyenler içinse panik nedeni olabilir. Bu da başarısızlığa yol açar.
Bu yıl da, binlerce ilköğretim öğrencimiz, liselere giriş sınavının heyecanını yaşıyor. Binlerce anne baba da belki onlardan daha fazla kendi heyecanlarını yaşıyorlar.

Sınavlarla ilgili olarak ailelerin sorunu, elbette çocuklarının başarılı olmasıdır. Bu başarı için onlar da çok çaba harcamaktadır. Ama ebeveynler hiç unutmamalıdır ki, çocuklarımızın başarısı bu emeklerin karşılığını ödemek için değildir. Çocuğumuzun başarısı, kendi hayatı, kendi geleceği içindir. Onun adına ailelerin kendi yüksek beklentileri ve bu nedenle baskıya varan tutumları da gencin başarısına destek değil, köstek olacak niteliktedir. Bu durum, genç insanın sınavla ilgili korkularına, kaygılarına yol açmaktadır. Böyle davranmak yerine çocuklarını daha bilinçle desteklemeyi başaran aileler çocuklarının başarılı olmasını istediklerini, bunu beklediklerini, ama sonuçtan daha önemli olanın genç insanın kendisi olduğunu, başarsa da başarmasa da onu sevmeye ve desteklemeye devam edeceklerini açıkladıkları zaman, çocuklarına daha doğru destek verebilmektedirler.

Hayatta insanı başarıya götüren kendi isteği, kendi inandığı, kendi gücüyle orantılı bulduğu hedefleridir.

Gençlerin en büyük sorunu istek ve yöneliş eksikliğidir. Yöneliş ekseni sadece “çok para kazanmak ve toplumsal itibar” olan bir toplumda genç insan kendi istekleriyle, kendi yetileriyle buluşamamaktadır. Bunların yerine “ rekabetçi bir hırs “ konmak istenildiği için de gençlerin hayattan beklediği pek çok şey ortada kalmaktadır. Kendisini geliştirmek gibi, kendi kişiliğini bulmak gibi, ideallerini gerçekleştirmek gibi, kendini kanıtlamak gibi “ hayat beklentileri” sadece “para ve itibar” kalıbına dökülünce gerçek istekler ve yönelişler boşlukta kalmaktadır.Bunu aşabilmek de genç insanın kendi gücüne bağlıdır. Toplumsal şablonların dışına çıkabilmek, kendi kişiliğiyle karar verebilmek sanıldığından daha zordur. Burada genç insanlara akılcı bir destek verilmesi gerekir.

Gençlerin büyük bir sorunu da programlı ve disiplinli bir çalışma alışkanlığını kazanamamış olmalarıdır. Toplumsal alışkanlığı “rahat zamanlarda işi sermek, sıkışınca aşırı yüklenmek, zamanı kullanmayı bilmemek” olan bir ortamda bu yanlışı aşabilmek de kararlılık ve beceri istemektedir. Elbette ki bunu yapabilenler, yapamayacaklardan daha başarılı olacaktır.

Paniğin asıl nedenini, içimizdeki başarısızlık korkusunda aramamız gerekir. Eğer “Şimdi başaramazsam gene çalışır, mutlaka başarırım “ diyebiliyorsak içimizdeki korkuyu da yeneriz.

Başarı, “Ben başaracağım” diyenlere yaklaşır.

Hayattaki hedeflerin “ para ve toplumsal saygınlık “ olması yanıltıcı bir hedef sapmasıdır. Doğru hedef, “ İnsanın yapmayı en çok istediği, yetilerine en uygun olan işi yapması, çalışırken mutlu olması, bu mutluluğu çevresiyle paylaşabilmesidir.” En yüksek verim de bu hedef doğrultusunda alınır. Bunu başaran kişi, kendisine gerekli olan maddi olanakların da, kendisi için anlam taşıyan toplumsal prestijin de kendisine geldiğini görecektir.

Sınavlar, çocuklar için bir değerlendirmedir. Değerlendirmeler de çoğunlukla kişiler üzerinde baskı yaratır. Ayrıca sınav sonucunun ne olacağına ilişkin bir belirsizlik de söz konusudur. Sınavlar çocuk açısından olumsuz bir sonuçla karşılaşma olasılığını içermektedir. Çocuk sınav süresince yalnızdır ve kendisini o anda destekleyecek birisi yoktur. Sınav sonucunun olumsuz olması, öğrencilerde değersizlik, yetersizlik duygularının oluşmasına neden olabilir.

Burada çocuk için bazı endişe kaynakları vardır. Başkalarının kendilerini nasıl gördüğü, çocuklar için büyük önem taşımaktadır. Sınavlardaki başarılarıyla kendilerine olan saygılarını eşdeğer görme eğilimi kaygıyı arttırıcı faktörlerdendir.

Sınavlardaki başarıyı gelecekteki mutluluk ve başarının tek ölçüsü olarak algılama biçimi kaygıyı arttırmaktadır.

Çocuğun sınavları, kişiliği konusundaki değerinin ve gelecekteki güvenliğinin bir ölçüsü olarak görmesi durumunda, her hangi bir sınava hazırlık dönemi bir kriz dönemine dönüşebilmektedir.

Anne babalar çocuklarını sadece başarılı oldukları takdirde onları sevdiklerini ve değer verdiklerini bildiren mesajlar vermekten vazgeçmelidirler. Koşullar ne olursa olsun, anne babalar çocuklarına onları sevdiklerini ve başarılı olsalar da olmasalar da onlara değer verdiklerini belirtmelidirler.
Anne babanın bu tutumu çocukları üzerindeki sınav baskısını azaltacak ve bu durumda çocuklar gerçek performanslarını göstereceklerdir. Kontrollü olmak ve çocuğa biraz anlayış göstermek anne babaların işlerini daha da kolaylaştıracaktır.

Sınava girecek tüm öğrencilere başarılar diliyorum.