DOLAR : 42,81₺
EURO : 50,09₺
STERLİN : 57,37₺
GRAM : 5.977,12₺
ÇEYREK : 9.829,62₺
CUMHURİYET : 39.001,21₺
Mustafa Yalçın

Mustafa Yalçın

Yazarlara git

Aile ve genç

22 Mayıs 2013

Ergenlik, her bireyin hayatında oldukça önemli yer tutan bir dönemdir. Genellikle 11–20 yaşları arasında tanımlanan bu döneme girme yaşı ve uzunluğu genetik faktörlere ve çevresel faktörlere göre kişiden kişiye değişiklik göstermektedir. Bu dönemde kişiler, biyolojik gelişimin yanı sıra, psikolojik, zihinsel ve sosyal açıdan gelişir, olgunlaşırlar. Bu derece önemli değişikliklerin olduğu, çocukluktan yetişkinliğe adım atıldığı, kişinin artık kendini ve çevresini farklı bir pencereden gördüğü bu devre, en yakını olan ailesi tarafından aldığı destekle aşılmakta sağlıklı ve mutlu bireyler yetişmektedir.
Bazen ergen ve anne-babalar çok farklı dünyalara sahip olduklarını düşünerek ve anlaşılmadıklarını hissederek en ufak konular için bile sık sık tartışıp duygusal bir uzaklaşma yaşamaktadırlar. Burada anne ve babanın ergen ile nasıl iletişim kurduğu ve bunun devamını nasıl sağladığı çok önemlidir.
Araştırmalar, anne-babaların çocuklarla ve ergenlerle olan ilişkilerinin iki temel yaklaşımla ele alındığını ortaya koymaktadır. Birincisi, tek taraflılık temeline dayalı yaklaşım; ikincisi ise, etkileşim temeline dayalı yaklaşımdır.
Tek Taraflılık Temeline Dayalı Yaklaşım da, ailenin çocuklarla ve ergenlerle ilişkisi tek yönlüdür, koydukları kurallar aktarmaya dönüktür. Çünkü anne-babalar daha deneyimlidirler ve eğitsel düşüncelere sahiptirler. Buna karşılık, arkadaşlık ilişkileri iki yönlüdür, iki taraf da eşit haklara ve karşılıklı düşünce üretme hakkına sahiptir. Ergenlik çağının başlangıcından itibaren arkadaşlıkta giderek artan açık bir iletişim ve karşılıklı anlayış söz konusudur.
Tek taraflı olan ve otoriteye dayanan bir ilişkide çocuklar kendilerine kabul ettirilmek istenen bir gerçekle karşı karşıya kalırlar. Oysa karşılıklı dayanışmaya dayanan arkadaşlık ilişkisinde kendi gerçeklerini, düşüncelerini tartışma; başkalarının düşünceleri ve inançları ile karşılaştırma olanağı bulurlar.
Etkileşim Temeline Dayalı Yaklaşım da ise ana-baba-çocuk ilişkileri karşılıklı iletişim halinde olan bir sistem olarak ele alınmaktadır. Bu yaklaşım, çocuğun davranışlarını anne-babanın tutum ve davranışlarının bir sonucu olarak gören yaklaşımdan farklıdır.
Araştırmacılar, ailenin, aileyi bir araya getiren bireylerin özeliklerini yansıtmadığını, bu özelliklerin bir araya gelmesi sonucu oluşan etkileşimler ve birbirine geçmiş yapılardan oluşan entegre bir sistemi açıkladığını belirtirken, hem anne-babanın hem de çocuğun tutum ve davranışlarının birbirinden bağımsız olarak ele alınamayacağını vurgulamaktadırlar. Etkileşimci yaklaşımda, ana-babanın çocuğun davranışlarını şekillendirmeye çalışırken, kendi davranışlarını da şekillendirdikleri görüşü savunulmaktadır.
İlk olarak anne ve babalara düşen görev, ergenlik döneminin özelliklerinin çok iyi bir şekilde öğrenilmesidir. Bu dönemde oluşan gözle görülebilen bedensel değişikliklerin yanı sıra düşünce sistemlerinde ve duygu dünyalarında yaşanılan değişiklikler artık çok iyi tanıdıkları çocuğun her zaman sergilediği tutum ve davranışlarının aksine bambaşka türlü hareket etmesine sebep olmaktadır.
Bu dönemde, nasıl bir birey olduğunu sorgulayan ve kendi hakkında farkındalık kazanan bireyin aileden uzaklaşmasının olabileceğinin, arkadaşlarının zaman zaman aileden bile önce gelebileceğinin, kendini bir grubun parçası olarak görmenin ne derece önemli olduğunun anne ve baba tarafından normal karşılanması gerekmektedir.
Arkadaşları arasında benimsenen bir tarzda giyinmenin, saç modeli yaptırmanın, popüler olan sözcükleri kullanmanın altında yatan sebebin yaşıtları arasında sevilen, takdir gören bir birey olmak için yapıldığını bilmek anne ve babanın kafasındaki birçok soru işaretine çözüm olacaktır. Bunu göz ardı ederek, çok hassas oldukları dış görünüşleri hakkında yapılan eleştiriler anne-baba-çocuk ilişkisini gereksiz tartışmalara sürükleyecektir. Gene bu dönemde ergenler kendi doğrularının tartışılmaz ve şüphe edilmez olduğunu düşündükleri için onları başka bir fikir veya durum için ikna etmeye çalışmak birçok defa sonuçsuz kalabilir.
Ergenlik dönemi geçirilirken, çocukların yetişmesine en büyük katkıyı sağlayacak kişilerin kendileri olduğunun bilincinde olması gereken anne ve babalara düşen diğer önemli görevler sıralanacak olursa;
Aradaki ilişkinin sağlam ve tutarlı olması için iletişim biçiminin doğru kurallara dayalı olması önemlidir.
Konuşmadan önce düşünmek, söz kesmeden dinlemeyi öğretebilmek için bu konuda hassas davranmak, yargılayıcı bir ses tonundan kaçınmak önemlidir. Doğru ve etkili iletişim için bunlar gereklidir.
Anne ve babanın, yaklaşımları onların ileride nasıl bir birey olacağını da etkilemektedir. Çocuklarını kontrol ve aşırı koruma altına almaları sonucunda, onların başkalarına bağımlı, kendine güveni olmayan bir kişilik oluşturmalarına sebep olabilirler. Bunun tam karşıtı olan, hiçbir hareketi sınırlandırılmayan, her olumlu davranışı abartılan, yani aşırı hoşgörü ortamında büyüyen kişiler ise bencil yetişebilir.
Tüm anne ve babaların unutmaması gereken en önemli nokta, çocukların tüm gelişim süreci boyunca kendi hayatlarını şekillendirirken genetik özelliklerinin yanı sıra çevreden gördüklerini öğrenip uygulayacaklarıdır. Bu sebeple, çocuklar en yakın çevrelerinde bulunan anne ve babalarının, iyi veya kötü özelliklerini model almalarıyla olaylar karşısında kendi davranışlarını oluştururlar.

Mustafa Yalçın
E-mail:pedagogyalcin@hotmail.com
Twitter: www.twitter.com/mustafayalcin72
 

.