Okullar boşaldı
YGS ve LYS’lerin gelmesiyle birlikte özellikle son sınıfta okuyan lise öğrencileri büyük bir sıkıntıyla karşı karşıya kaldı. Daha önce lise müfredatı tek sınavla sorgulanırken, şimdi farklı oturumlarla sınav yapılmaktadır. Bu da beraberinde birçok sıkıntı getirmektedir.
Martta YGS’ye giren öğrenciler, bu sınavdan sonra derslere ve okula tekrar adapte olmakta sıkıntı çekmektedirler. YGS’den yorgun çıkan öğrenciler, Hazirana kadar ders çalışmaya adapte olamamaktalar. LYS’ye yönelik konu açığı fazla olan öğrenciler bu konuların tekrarının yetişemeyeceğini düşünerek paniklemekteler. Bu paniği gidereceğini düşündükleri dershaneleri ve etüt merkezlerini sığınak olarak görmektedirler. Bu nedenle okula gelip ders işlemek, boşuna zaman kaybıymış gibi görülmektedir.
Bu sınav sisteminin okulları ne kadar olumsuz etkilediğini de farkında olmadan Milli Eğitim Bakanımız ortaya koymuştur. Öğrencileri, velilerinin izni dahilinde 45 günlük izinlerini kullanmaları ve okula gelmemeleri konusunda teşvik etmişlerdir. Madem ortada bir sıkıntı var, neden bu sıkıntıyı çözmek yerine eğitime uygun olmayan çözüm arayışları ortaya konmaktadır?
Bu sıkıntı çözülür mü? Evet çözülür.
Bu işin sağlıklı çözülmesi için ilk önce kafalarımızı gömdüğümüz kumdan çıkarmamız gerekiyor veya birilerinin “Kral çıplak” diyecek cesareti ve dürüstlüğü ortaya koyması gerekmektedir.
Okullardaki amaç müfredat mı yoksa öğrencilere bir şeyler kazandırmak mıdır? Eğer cevabımız müfredatsa; o zaman 45 günlük izinle öğrencinin kaybettiği müfredata bağlı dersleri nasıl kapatacağız? Burada büyük bir ikilem var.
Eğer cevabımız; amaç öğrencilere bir şeyler kazandırmaksa, o zaman gelin ne yapabileceğimizi düşünelim. Öğrenciye kuru bilgi yükleyerek onu geleceğe hazırlayamayız. Çok konu anlatarak onun zaman kaybetmesi bir yana, öğrendiklerini de kısa süre sonra unutacaktır. Bu nedenle ilk önce lisedeki konuları ciddi bir şekilde azaltmak gerekiyor. Çok konu öğretmeye çalışırken öğrencilerin ele avuca gelecek bir şeyler öğrenmeden liselerden mezun olduklarını görmekteyiz. Sınavda bu kadar sıfır çeken öğrencilerin durumu da sürpriz olmamalıdır.
Eğitim amacına uygun olmalı ve öğrenciye kazandırmak istediklerimizi verecek şekilde olmalıdır. Lise müfredatında bir düzenleye gidildi ama bunlar radikal çözümler olmaktan ziyade bilmeyeni kandırmaya yönelik gelişmelerdir. Ortaokul müfredatı içler acısı. Konularda öğrencilerin yükünü azaltmak yerine konu adları çocuksu isimlerle değiştirilerek ortaya konmaktadır. Konu içeriği aynı ama sadece konunun adı değiştirilmektedir. Bu yönde belli adımlar atılıyor ama yeterli değil.
Çarpmayı, bölmeyi bilmeyen öğrenciler liselerde halen matematik derslerine giriyorlar. Bu ülkede herkes matematikçi olmak zorunda değil ki? Kimse öğrencilerin arasına inmiyor. Onların ne durumda olduklarını bilmiyor. Tepeden inme çözümler üretiliyor. Eğitim sistemin düzeltilmesi için üniversitelerdeki profesörlerden ve doçentlerden medet umduğumuz sürece eğitimdeki sıkıntıları aşamayız. Bu işi alanında kendini ispatlamış, kendini eğitime adamış ve öğrencilerin dilinden anlayan öğretmenlere bırakmak lazım. Ortaya koydukları öğretim yöntemlerini kendi sınıflarında bile uygulama becerisine sahip olmayan akademisyenlerden belli bir süre ümidimizi kesmemiz gerekiyor. Çünkü ilk başta onların kendilerini yeniliklere adapte etmeleri gerekiyor. Lafa gelince hepsi Çoklu Zeka Kuramından, Öğrenci Merkezli Öğrenmeden veya Öğrenme Stillerinden bahsediyor ama işin özünü kavrayıp kendi sınıflarında bunu uygulayabilen bir akademisyen daha piyasada yok.
Aslında söylenecek çok şey var. Biraz toparlayacak olursak, özellikle müfredat yoğunluğu azaltılmalıdır.
Öğrenciler projelere yönlendirilmeli ve bunlar sınava etki etmelidir. Projeler, sınavlarda sorulabilir.
Öğrencilerin sınavları Mayıs ayı içerisinde iki hafta içerisinde yapılabilir.
Haziran ayı içerisinde de tercihler yapılarak öğrenciler okuldan mezun edilir. Şimdiki sınav sonuçları ve tercihler Temmuz ayında yapılmaktadır. Bu tarihlerde de okullar tatile girdiği için öğrenci ne öğretmenlerinden ne de rehberlik servisinden yararlanamamaktadır. Öğrenci de haklı olarak dershanelere giderek bu yardımı almaya çalışmaktadır.
Yapılacak şeyler çok zor şeyler değil ama işi bilen olmayınca işler o kadar zor gözüküyor ki.