Giriş: Biliriz ki yol almak lazım bilmediklerimize doğru götürür, biliriz ki uzakların bize sunacağı güzellikler var ve biliriz ki göçer atalarımızın soyundan gelmedir bu hasletimiz. Biz de yol aldık uçsuz bucaksız enginlere doğru. Yolculuğun insana öğrettiği ne varsa ve insanın bilmek için ne kadar gayreti varsa biz de o kadar bir gayretle atamızın kuşatma altına aldığı Viyana’ya doğru yol aldık. Bu seferki yolculuğumuzun diğerlerinden çok farklı bir önem arz ettiğini biliyoruz. Zira hep büyüklerimizden duyduğumuz Viyana Kapıları’na kadar dayanmışız ifadesini yerinde görüp incelemek için oldukça sabırsızlanıyoruz. O halde Gezen Bilir deyip Avusturya’nın bu önemli idare merkezini, tarihi ve kültürel ehemmiyeti oldukça fazla olan bu şehri yakından tanıyıp tanıtma zamanı.
Genel: Bu tarihi ve kültürel kökleri oldukça derin olan şehirdeki ilk durağımız Kahlenberg Tepesi oldu. Ve bu tepeden hem şehri izleyip hem de doyurucu bilgiler sunalım istedik. Avusturya’nın 9 eyaletinden birisi aynı zamanda başkenti olan ve yaklaşık 2 milyonluk nüfusa sahip Viyana, Avusturya’nın en büyük şehri ve Avrupa Birliği’nin de 10. büyük şehri konumunda. Nüfusun %18’inin yabancılar oluşturmakta. 23 bölgeye ayrılmış olan şehir merkezinde Stefan Katedrali bulunan 1. bölgenin etrafında halka halka genişler. Şehirde Roma Kilisesi’nin başpiskoposluğu bulunmakla birlikte en önemli dini grubu Katolikler oluşturmakta. Şehrin %8’lik bir bölümünü de Müslümanlar oluşturuyor ve 1912 yılından beri dinimiz İslam Avusturya’da resmi din olarak tanınmakta. Ayrıca güzel bir doğaya sahip olan şehir yapılan araştırmalara göre yaşam kalitesi bakımından dünyanın önde gelen şehirlerinden birisi.
Kahlenberg Tepesi Ve Kahlenberg Kilisesi: 484 metre yükseklikteki Kahlenberg Viyanalıların ve şehrin misafirlerinin kuş bakışı şehri görebilecekleri en güzel mekânlardan birisi. Karşıdan görünebilen ve Tuna kıyısında bulunan Leopoldsberg Tepesiyle birlikte burası görsel açıdan tam da istediğimiz görüntüleri bize sundu diyebiliriz. Bir tarafında Viyana Ormanlarını bir tarafında üzüm bağlarıyla meşhur olan şehrin bağcılık yapılan yerlerini diğer taraftan ise Tuna Nehri’nin görkemli haliyle şehre doğru akışını izlemek mümkün. Bu ülke de ve bu şehirde yaşayanların hafızasında her zaman taze kalmış ve kalacak gibi Osmanlı kuşatmasının başarısız olması. Zira tepede dikkatimizden kaçmayan kilise bir tarihi vesika gibi karşımıza çıktı. Biz de rehberimizden bilgi aldık bu kilisenin anlam ve önemine binaen.
Savaş Tarihi Müzesi(Arsenal): İçerisinde ecdadımız Osmanlı’dan da çok önemli eserlerin bulunduğu savaş tarihi müzesi belki de burada en çok ilgimizi çeken yer oldu diyebiliriz. Arsenal olarak ta bilinen bu müze 1850 ile 1856 yılları arasında askeri teçhizat deposuyla birlikte müze olarak inşa edilir. Müze girişindeki 32 heykel Avusturya komutanlarına ait ve bir nevi Avusturya savaş tarihinin görselliğe bürünmüş hali.30 yıl savaşları ile 2.Dünya savaşına arasındaki zaman dilimine ait objeler sergilenmekte burada. Bir çok Avrupalı liderin özel eşyalarından tutun da Avrupa savaş tarihindeki bir çok izi bulmak mümkün. Avrupa savaş tarihi demişken elbette cihan devleti Devlet-i Ali Osman’dan izleri de burada görüp bizim gibi duygulanmanız da mümkün. Şanlı tarihimizden izleri görmek ve tarihten ibret alalım da tekerrür etmesin dediğimiz yer oldu burası.1. Viyana kuşatması ve özellikle de 2.Viyana kuşatmasından kalma kılıçlar, tüfekler, oklar, yaylar, çadırlar halı ve Türk Sancaklarıyla da burası Avrupa’nın en büyük Osmanlı Türk savaş koleksiyonuna da ev sahipliği yapmakta. İçeri de gördüğüm bazı görüntüler tüylerimi diken diken yaparken bazı yerler de duygularımı gizlemekte zorlandığımız söyleyebilirim. Yürüdük şanlı tarihimize başarısız bir kuşatma olarak geçse de Avrupa’nın içlerine kadar ulaşan şanlı ecdadın torunları olarak ve yürüdük geleceğe yeniden umutla bakarak.
