FED Finansal Ekosistem Üzerine Çökmüş Bir Karabasana Dönüştü
FED Finansal Ekosistem Üzerine Çökmüş Bir Karabasana Dönüştü Devletleri, bireyleri ve kurumları borçlandırarak ekonomik köleler haline dönüştürme fikrinin felsefi alt yapısı 1700’lü yılların ortasına doğru Almanya’da yaşayan Yahudi bir tefeci olan Amschel Moses Bauer tarafından oluşturulmuştur. Moses Bauer’in ölümünden sonra oğlu babasından devraldığı tefecilik işlerini daha da büyüterek çocuklarıyla birlikte o dönemin güçlü finans merkezlerini tek tek ele geçirmişlerdir. Daha sonraları soyadlarını Rothschild olarak değiştiren bu aile tüm finansal politikalarını kamu otoritelerini borçlandırarak itaatkâr hale getirtmek üzerine bina etmişlerdir.1900’lü yılların başında Amerika’da başlayan likidite kriziyle birlikte; Rothshild ailesi olarak daha görünür hale gelmişlerdir. Amerikan merkez bankası FED ’in kuruluş sürecinin, ortaklık yapısının ve organizasyon şemasının temel belirleyicilerinden olmuşlardır. Rothschild ve ortakları Amerikan senatosunu baskı altına alarak; FED ortaklarına karşı bağımlı, Amerikan hükümetine karşı bağımsız bir merkez bankası kurdurtarak, tüm itirazlara rağmen devletin para basma yetkisini gasp etmişlerdir. 1913 yılında faaliyete geçen FED resmi olarak Amerika’ya aitmiş gibi görünse de filen öyle değildir. Şayet öyle olsaydı bugün Amerikan devleti dünyanın en borçlu ülkesi olmazdı. Tüm dünyada merkez bankalarının bağımsızlığını gündemde tutmalarının sebebi finansal kontrolü kaybetmek istemedikleri içindir. Bu aileler için merkez bankalarının üstü örtülü görevi “borç verdikleri paraların” yüksek faiz gelirleriyle birlikte güvenli bir şekilde tekrar kendilerine geri dönmelerini sağlamaktır. İşte bu derin aileler tarından kurulan Amerikan merkez bankası (FED) aldığı kararlarla yayınladığı raporlarla küresel finans siteminin üzerine çökmüş bir karabasan gibi korku salmaya devam ediyorlar. Doların rezerv para olma niteliğinden dolayı piyasaları iki yolla kontrol altında tutuyorlar. Birinci yöntem parasal genişleme yolunu kullanarak özellikle gelişmekte olan ülkelerin harcamalarını teşvik ederek borçlanma miktarını artırıyorlar. Bu yöntemi en yoğun kullandıkları tarih 2008 yılıdır. Dünyayı resmen dolar çöplüğüne çevirdiler. İkinci yöntem ise parasal sıkılaştırma yoluyla piyasalara saçıp savurduğu paraları geri toplama yöntemidir. FED ortakları her iki durumda da önce borçluların borç miktarlarını sonra da borcun maliyetlerini artırarak kazançlarını kartopu gibi büyütmeye devam ediyorlar. Ellerindeki sınırsız para gücünü; kurulu düzene karşı itaatkâr olmayan devletlere karşı silah olarak kullanmaktan hiçbir zaman çekinmiyorlar. Ne hazindir ki dünyadaki tüm merkez bankaları, finansal kuruluşlar, şirketler ve yatırımcılar; FED ortaklarının kararlarına göre istikamet belirlemektedirler. Bu kuruluş finansal ekosistem üzerine çöken bir karabasan haline gelmiştir.