İsim çılgınlığı
Son yıllarda popüler kültürün girdabına kapılıp durmadan çırpınıyoruz. Özellikle belli bir yaşın üstünde olan bizler “eskiden” diye başladığımız cümlelerle mevcut anlayışları, davranışları, yaklaşımları eleştiriyoruz. Belki zamana ayak uydurmak, yeni jenerasyonu anlamaya çalışmak istiyoruz ama geçmişin bağlarını veya alışkanlıkları koparmak mümkün değil. Geçtiğimiz günlerde yaş ortalaması 60 olan bir grupla birlikte sohbet ettik. Belki de çocukluğumdan kalan bir sevgi, yaşlı insanlarla sohbet etmeye bayılıyorum. Orijinal dil, samimiyet, anılar, insan hikayeleri beni hep cezbetmiştir. “Hele bak sen gastecisin, bunları bir dile getir” deyince paylaşmak istedim bazı hassasiyetleri yada kaybolan değerleri. 1. Neslin “isim” sitemlerini işitiyoruz. Kendi çocuklarına yapamadıkları sitemleri bize iletiyorlar. “Aman kimsede olmasın” kaygısı üzerine çocukların hayat boyunca taşıyacağı isimleri ne hale getirdik. Yeni doğmuşa ataların ismi konulurdu yada büyüklerin tavsiyesi üzerine isimler verilirdi yeni doğmuş bebeklere. Şimdi o isimlerin yerini dizi karakterleri başta olmak üzere nerede dilimizin dönmediği isimler var onlar tercih edilmeye başlandı. Atanın da ismi veriliyor tabi 2. İsim olarak. Evde ata isminin adı bile geçmezken sadece kimlikte var olması ne garip. Osman Berk, Ali Kutay, Nazif Efe ve dahası… Kız çocuklarına koyulan isimler daha da karmaşık hale geldi. İnanın söylendiği zaman ecnebi isim olarak algıladığımız adlar var. Kimse isim dayatmıyor sadece internetten bulduğumuz ama anlamını dahi bilmediğimiz isimleri çocuklarımıza vermek ne kadar doğru? Sorduğunuz zaman illa bir cennetten çıkma durumu bulunuyor. Bu duruma bir ağabeyimiz “Cennetin kapısının çivisi anlamına gelen isim yerine mübarek o cennetle müjdelenen isimleri koymak daha iyi olmaz mı?” deyince kahkahalar attık. Sitemler boşa değil elbet. Burada sadece eskilerin sitemlerini dile getirmek istedim. İsim arayışı yapanlar varsa bir göz atsın. Eyvallah…