Son Dakika Haberler
Ekonomide günübirlik politikalar yerine geleceğe odaklanmak zorundayız.Türkiye, dünya bankası gibi uluslararası kuruluşlar tarafından yapılan değerlendirmelerde; Pazar potansiyeli ve güçlü altyapısıyla gelişmekte olan ülkeler arasında dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birisi olarak değerlendirilmektedir. Her ne kadar içimizdeki siyasallaşmış ekonomistler kendi siyasi mülahazaları doğrultusunda bu durumu görmezden gelse de güneş balçıkla sıvanmıyor. Ülkemiz hala dünyanın en büyük ilk 17 ekonomisi arasındaki yerini korumaya devam ediyor.Her ülkenin, içsel ya da dışsal faktörler nedeniyle ekonomik krizlerle sınandığı dönemler vardır. Önemli olan ekonomik kriz dönemlerinde, krizlerin varlığını kabul ederek çözüm için rasyonel politikalar geliştirebilmektir. Ne yazık ki ülke olarak uzun bir süredir çetin sınamalarla karşı karşıyayız. Bu bağlamda ekonomi yönetiminin Orta vadeli program hedefleri dâhilinde uygulamaya soktuğu politikalar, sadece yaşamakta olduğumuz mevcut krizleri çözmek üzerine değil, kalıcı istikrarın sağlanması için tasarlanmış bütüncül bir yaklaşımdır.Tercih edilen ekonomi politikalarının uygulamaları neticesinde;
+ Cari açığın endişe kaynağı olmaktan çıkması,
+ Net rezervlerdeki potansiyel risklerin geride kalması,
+ TL varlıklarının toplam mevduat içindeki payının giderek artması programa yönelik pozitif yaklaşımları her geçen gün güçlendirmektedir. An itibariyle eleştiri konusu olabilecek en önemli mesele ise piyasalarda fiyat istikrarının hala sağlanamamış olmasıdır.
Sıkı para politikaları ve bütçe disiplininden taviz verilmemesinden dolayı reel sektördeki yavaşlamanın; ekonominin genelini olumsuz yönde etkileyecek bir düzeyde olmamakla birlikte; ekonomik büyüme açısından risk teşkil etmektedir.Yurt içi talepteki zayıflama ve ihracat pazarlarındaki daralmalara rağmen dezenflasyyon politikalarının büyüme üzerindeki negatif etkilerinin tolerans aralıklarında olması programın çalıştığını gösteren güçlü bir karinedirDeprem ve EYT maliyetleri tüm çıplaklığıyla ortadayken, ülkemizin üzerine karabasan gibi çöken cari açık ve net rezervlerdeki iyileşmeler yapısal sorunların çözümüne tarihi bir fırsat penceresi aralamaktadır.Toparlayacak olursak: Türkiye ekonomisinin sağlam bir zemin üzerinde geleceğe özgüvenle yürüyebilmesi için mutlaka ve mutlaka fiyat istikrarının sağlanması gerekir. Bu bağlamda 2026 yılı için planlanan tek haneli enflasyona ulaşmak için uygulanan yöntemler dar gelirli vatandaşlar açısından can sıkıcı bir durum olsa da kalıcı refahın sağlanabilmesi için program hedeflerine sadık kalmak gerekir.Genç nesiller için; ekonomide günü değil, geleceği kurtaracak politikalara odaklanmak bir mecburiyet haline gelmiştir.
Yorumlar
12 Aralık 2024
28 Kasım 2024
13 Kasım 2024
07 Kasım 2024
24 Ekim 2024