Son Dakika Haberler

Ahmet Dur

Ahmet Dur

​VATANI ÖNCE DİL SONRA ORDU BEKLER

18 Thursday 2021
İçinde bulunduğumuz 2021, Türk tarihi ve kültürü açısından birçok önemli yıldönümünü barındırıyor. İstiklâl Marşı'mızın kabul edilişinin 100'üncü yılı olan 2021, aynı zamanda Hacı Bektaş-i Veli Hazretleri'nin ebediyete irtihalinin 750'nci, Yunus Emre'nin vefatının da 700'üncü yıldönümüne tekabül ediyor.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, 2021 senesini manasına yakışır şekilde İstiklâl Marşı, Yunus Emre ve Hacı Bektaş Veli yılı ilân edildiğini açıkladı.

Ayrıca  UNESCO' da 2021’i ‘Yunus Emre Sevgi Yılı’ olarak belirledi. Her ne kadar salgın sebebiyle kısıtlamalı günler, haftalar geçirsek de önemli bir yılın içindeyiz.

Yunus Emre ve Türkçe Yılı kapsamında 'Bizim Yunus ve Dünya Dili Türkçe' temalarıyla Cumhurbaşkanlığı himayesinde birçok etkinlik düzenlenecek. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan konuyla ilgili yaptığı konuşmada, “Yunus'u, Mevlâna'yı, Hacı Bektaş'ı, Pir Sultan'ı velhasıl 780 bin kilometrekare vatan toprağını, sevgiyle, aşkla, kardeşlikle yoğuran her bir gönül sultanımızı, inşallah yüreklere nakış edeceğiz” dedi.

'DÜNYA DİLİ TÜRKÇE' SEFERBERLİĞİ BAŞLIYOR
Cumhurbaşkanımız, o gün konuşmasında çok önemli vurgular yaptı. Türkçe ve dil konusunun altını adeta kalın bir çizgiyle çizerek, "Vatanı önce dil sonra ordu bekler, bunun için Türkçe'mize çok sıkı sahip çıkmalıyız” diyerek, şöyle konuştu, “Üzülerek ifade etmek isterim ki, dilimizde çoraklaşma sürecini yaşıyoruz. Yabancı dile verilen önem maalesef Türkçe'mizi gölgede bırakıyor. Kültür emperyalizmine karşı kuracağımız en güçlü savunma hattı, öncelikle dilimizi korumaktır."
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Yunus Emre'nin 700'üncü vefat yılına istinaden 'Dünya Dili Türkçe' adıyla bir seferberlik ilân edildiğinin de müjdesini verdi.

ÜNİVERSİTELERDE REFORM ŞART
“Üniversitelerde reform şart! Çünkü üniversitelerimiz çoğaldı, büyüdü, kalabalık hale geldiler. Verimlilik düzeyleri düşük, bilimsel ve kültürel eğitim konusunda ciddi sorunları var.”
Bu önemli tespitler, dekanlık yapan Prof. Dr. Ergün Yıldırım hocaya ait.
Yeni Şafak Gazetesi’ndeki köşesinde, Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan olaylara ve üniversiteler konusunda önemli tespitlerde bulundu.
Ergün hoca, üniversitelerde sorunların çok yönlü ve kendi yapılarından kaynaklanan boyutları olduğuna değinirken, yazısında şöyle diyor, “Akademisyenler yoğun bir klikleşme içinde bulunuyorlar. Çeşitli sosyolojik ve ideolojik bağlamlarda bu klikleşmeyi sürdürüyorlar. Taşra üniversitelerinde bu daha da yoğun yaşanıyor. Yerel bağlar, nepotizm, kayırmacılık ve gruplaşma öteden beri devam ediyor.”

Bir önceki yazısında Boğaziçi Üniversitesi’nin getto kimliğini bir iki yıl önce CNNTürk’te gündeme getirdiğini hatırlatan Ergün Yıldırım şöyle devam ediyor, “Henüz Cumhurbaşkanımız Erdoğan açıklamalarda bulunmadan da eleştirilerimi ortaya koydum. Sorunlar çok boyutlu. En azından iki cephesi var: Boğaziçi Üniversitesi’nin akademik gettosu ve rektörlüğün göreve getirilme yöntemi. Boğaziçi Üniversitesi akademik getto kimliğini korumakta ısrar ediyor. Memleketin zeki evlâtlarını burada ABD’ye hayran bilinçlere çeviriyorlar. Tornadan çıkmış bu zeki Anadolu evlâtları elitizme ve batı hayranlığıyla bir an önce batı şehirlerinde kapitalist ve siyasi merkezlerin kapılarında görev almakla yanıp tutuşuyorlar. Elbette bu tornadan düzensiz çıkan epey insanımız da var. Hocalar, bu düzeni sürdürmek için var güçleriyle tepki veriyor. Devlet üniversitesinde, başka devletlere devşirme yetiştirme rollerine oldukça sadıklar. Protestoların kökeninde bu var. Tek bir başörtülünün bile asistan olmadığı bu kadro, protestolarını etkili hale getirmek için başörtülüleri en ön safhaya yerleştiriyorlar. Yeni “hürriyet kadın” imgesi, başörtü üzerinde piyasaya sürülüyor.

Kapitalizmin şirketlerine devşirme düzenini değiştirmeye yönelen akla karşı var güçleriyle direniyorlar. Çünkü daha büyük bir küresel aklın parçası olarak kendilerini algılıyorlar. Nitekim bu akıldan da ses geldi. Biden’in bakanlarından birisi mesaj verdi. Bu akıl küresel, trend, kapitalist ve en güçlü hegemonya. Bu nedenle herkesi amaçları doğrultusunda bir araya getirebiliyor. Eşcinsel ve başörtüsü burada bir araya geliyor. Özgürlük, özerklik ve demokrasi en etkili söylemler. Oysa bu söylemler, tamamen getto düzenlerini ve devşirme düzenlerini sürdürmek için kullanılıyor. Özerklik derken, bilimsel feodalizmini korumanın peşindeler. Atamaya karşı çıkarken de “bu düzenimize dokundurtmayız” diyorlar. Çünkü bu ülkede bin tane hocanın işine son verildiğinde hiçbir şey söylemediler. Çünkü dört yıldır uygulanan atama yöntemine bir tek kelime etmediler. Çünkü onlar kendi “mahalle üniversitelerini” korumanın peşindeler.

Garip değil mi? Devletin en fazla imkânlarla donattığı ve en zeki evlâtların gittiği bu üniversite, kurtarılmış mahalleyi andırıyor. Türkiye’nin en kurtarılmış mahalle havasını veren en gelişmiş bir üniversite olması nasıl bir paradoks? Bu mahalle beyaz, elitist, kibirli, batıcı, seküler ve sol. Bu beyaz üniversite mahallesi, şimdi kazan kaldırıyor ve “istemezük” diyor. Meseleyi üniversite sınırlarının ötesine taşıyor. Elbette üniversitelerin kamusal aydınlatma rolleri var. Ama buradaki aydınlanma despotizmi! Biz en iyi bilenleriz ve sizler de buna tabii olacaksınız! ABD neo-liberalizmin solcu yeniçeriliği! Kendi toplumlarının eşitsizlikleri, patolojileri ve cehaletleriyle başa çıkmak için bilimlerini seferber etmek gibi bir motivasyonları da yok. Amerikan akademik hegemonyasının ağlarında yaşıyorlar ve bilimleriyle de buna hizmet etmek için yanıp tutuşuyorlar. Birkaç post-modern felsefe ve sosyal teori ezberleriyle de muhalif olma illüzyonuyla da keyifleniyorlar.

Boğaziçi akademik mahallenin bu düzeni daha fazla devam edemez. Ancak buna karşı yapılan eleştiri ve ortaya konulan mücadele dili de bir hayli sorunlu. “Dilini keseriz” diyen psikopatlar, “gece gelip yapar, sabah işimize gideriz” diyen cahil profesörler… Rektörlük yönetim tarzı da artık başka bir sorun. Dört yıldır başlayan ve Türkiye’nin anormal şartlarında gelişen atama sistemi, yerini istişarenin, seçimin ve katılımın olduğu bir yönteme bırakmalıdır. Seçim sisteminin çok ciddi sorunlara yol açtığını yakından biliyoruz. Biz de farklı üniversitelerde, farklı yöneticilikler yaptık. Taşrada da çalıştık, merkezde de. Bölüm başkanlığı da yaptık, dekanlık da. Seçim dönemlerinde yaşanan kutuplaşmaları, demokrasi tiyatrosunu, aşırı kadrolaşma çabaları… Bütün bunlar yine de akademisyenleri rektör belirlemede tanımazlıktan gelmeyi gerektirmez. Yeni bir katılım, seçim ve tayin sistemi bulunmalıdır. İktidara geldiği ilk günde YÖK reformu için büyük gayret sarf eden AK Parti, yeniden reforma yönelmeli. Rektör atama sistemi yerine farklı bileşenlerin uzlaşmasına ve akademisyenlerin de az çok içine dâhil olduğu bir sistem getirilmeli. Artık üniversitenin gettolaşma ve merkeziyetçilik arasında salınıp durmasına son verilmelidir.”

ASIM GÜLTEKİN DERGİCİLİK OKULU
Esenler Belediyesi kültüre ve kültür insanlarına verdiği önemle dikkat çekmeye devam ediyor. Belediye, geçtiğimiz yıl genç yaşta kaybettiğimiz Asım Gültekin’in anısına, ‘Asım Gültekin Dergicilik Okulu’ projesini başlattı. Ortaokul, lise ve üniversiteli 50 öğrenciye dergiciliğin öğretileceği, Asım Gültekin Dergicilik Okulu, eğitimlere başladı. 5 ay sürmesi plânlanan ve 14-21 yaş aralığındaki gençleri buluşturan projede, yeni Asım Gültekin’lerin yetiştirilmesi hedefleniyor.

Esenler Belediyesi ve Uluslararası Genç Derneği’nin işbirliğiyle hazırlanan Asım Gültekin Dergicilik Okulu kapsamında; öğrenciler dergiciliğin inceliklerini ve içerik üretmeyi öğreniyor. Gençler okul bitiminde çıkacak dergiye de içerik sağlayacak.Bu önemli projede ders verecek isimler ise şöyle; Süleyman Ragıp Yazıcılar, Yusuf Temizcan, Mehmet Lütfi Arslan, Mehmet Nuri Yardım, Ahmet Murat, Erol Erdoğan, İsmail Kılıçarslan, Taha Hüseyin Karagöz, Selim Tiryakiol, Yıldız Ramazanoğlu, Tülay Gökçimen, Ayşegül Genç, Dr. Abdullah Uçar, Bestami Yazgan, Saadettin Acar, Muhammed Murat Tutar.

Yorumlar

Önemli Not: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan konhaber.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
X
Yorum Yazma Sözleşmesi
“Sayfamızın takipçileri suç teşkil edecek, yasal olarak takip gerektirecek,hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, müstehcen, toplumca genel olarak kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir yorumu bu web sitesinin hiçbir sayfasında paylaşamazlar. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk yorumu gönderen takipçiye aittir. KONHABER yapılan yorumlar arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Konhaber başta yukarıda sayılan hususlar olmaz üzere kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen yorum yapan takipçilerine ait ip bilgilerini ve yapmış olduğu yorumları paylaşabileceğini beyan eder ”
Türkçe العربية English