Son Dakika Haberler

Cemil Paslı

Cemil Paslı

​Çanakkale Savaşı Yemek listesi Gerçek mi? (Haydar ağa/Haydo/Haydar)

22 Monday 2021
Aklını etkin kullanan insanlar için zaman aslında tek parçadır.
Geçmiş ve gelecek yok “şimdi” vardır.
Geçmişin şimdiki zamanı, geleceğin şimdiki zamanı ve şimdinin şimdiki zamanı.
Eskiler bu hayati vakti “dem” şeklinde isimlendiriyorlar ve ekliyorlardı: “Dem bu demdir.”
Geçmişin şimdi ki hali ve geleceğin şimdi ki hali, “şimdi”nin önemini, gerçeğini ve gücünü değiştirmez, aksine artırır.
Şeytanın en büyük numarası, zaman olarak ‘AN’ı, mekân olarak bulunduğunuz ‘konum’u ihmal etmenizi sağlamaktır. Buna bizde ki nefiste çok yatkındır. Zira ‘’ŞİMDİ’’ çok güçlüdür. 
İblis, sizi 'şimdi'den ve konumunuzdan sürekli uzakta tutan şeytan ve nefis aslında sizi GERÇEK bir HAYATTAN uzaklaştırır, sanal, abartılarla, hurafelerle, mutsuz eden gerçeklerden çok, mutluluk veren pembe yalanlarla örülü bir hayata mahkûm eder.
Tarih, şimdi yaşadığımız hayatımız için ibret almak için okunur.
İbret almak için doğru, yalın, abartı ve hurafelerden arınmış bilgiler işimize yarayacaktır.
Aksi takdirde; yanlış önermeler üzerine kurulan denklem bizi her daim yanlış sonuca götürecektir.
Batı'nın 200 yıldan fazladır işleyen zulüm makinesini Çanakkale sularına gömüp, tarihin en alçak devrine son vererek dünyanın diğer mazlum milletlerine de ümit olan kahraman şehitlerimizi bu vesileyle bir kez daha rahmet ve minnetle anıyorum.
18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Zaferi, Türk ve dünya tarihini değiştiren, savaş tarihine altın harflerle geçen, Türk ordusunun kahramanlığının ve azminin eşsiz bir misalidir.
Çanakkale Deniz Savaşı’nın büyüklüğü ve önemi, Mehmetçiğin fedakârlığı ve kahramanlığı “gerçek dışı, abartılı olaylar”a bağlı değildir. Çanakkale Deniz Zaferinin ne de Türk ordusunun azametinin gerçek dışı iddialara ihtiyacı yoktur.
Mehmet Çevik ve Yavuz Selim Çeloğlu’nun Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı Dergisinde “Çanakkale Cephesi’nde Türk Ordusunun İaşe ve İkmal Faaliyetleri” başlığıyla yayınlanan çalışmaları Çanakkale Cephesi’ndeki muharip ordunun diğer cephelere göre daha iyi iaşe edildiğini belirtmektedir. Çalışmada kara muharebelerinin başlamasıyla birlikte cephedeki ordu sayısında büyük artış ile birlikte iaşe konusunda sıkıntılar yaşanmaya başlamasına rağmen Çanakkale’de hiçbir zaman diğer cephelerdeki kadar vahim bir durumun gözlemlenmediğini aktarmıştır.
Çanakkale Savaşı’nda 43. Alay 1. Piyade Taburu 1. Bölük, 1917 Yılı Yemek Listesi olarak paylaşılan iaşe cetveli aslında Irak Cephesi’nde görev alan 52. Tümen 43. Alay 1. Tabur’a aittir.
Listenin ilk kez yer aldığı kaynak, menünün Çanakkale’ye değil Irak Cephesine ait olduğunu gösteriyor.
Çanakkale Savaşı 1917 yılında çoktan sona ermişti ve Çanakkale’de 43. Alay görev almamıştı.
Kaynaklar Çanakkale Cephesinde iaşe konusunda böylesi bir sıkıntı çekilmediğini söylüyor. Çanakkale Cephesi’nde Osmanlı ordusu kısa süreli kriz anları dışında açlık çekmemiş ve erzaksız kalmamıştı.
Çanakkale’de harp müddetince askere günlük olarak hangi erzak verilecek ise bunun miktarının ne olacağı ayrıca tespit edilmişti. Genelkurmay ATASE Daire Başkanlığı Arşivi’ne göre (ATASE) “Tayinat ve Yem Kanunu’nda geçen bu miktarlar aşağıdaki gibiydi:
Peksimet 600 gr.
Bulgur ve Pirinç 150 gr.
Çorbalık Konserveler 100 gr.
Tereyağı ve Zeytinyağı 20 gr. 
Tuz 20 gr.
Soğan ve Sarımsak 20 gr.
Kuru Sebze 120 gr.
Sebze Konserveleri 150 gr.
Kuru Üzüm 50 gr.
Çerez 250 gr.
Kavurma, Pastırma, Sucuk ve Kuru Balık 125 gr.
Et Konserveleri 200 gr.
Zeytin ve Peynir 160 gr.
Çay 1 gr.
Şeker 10 gr.
Sabun 9-10 gr.
Gaz 30 gr. (asgari verilmesi gereken miktar ise 5 gr.)
Bediüzzaman Said Nursi bir konuyu değerlendirirken ifrat ve tefritten sakınıp, doğrusu ne ise onun ortaya konulmasını şu ölçü ile ifade eder:
“Elhasıl: Hükûmete hücum edenlerin, bazıları 'Haydo, Haydo' derlerdi. [Hatta bir kısmı o derece tecavüz etti ki, ehl-i kanunu (1876’da ilân edilen I. Meşrûtiyet Anayasa’sını) tekfir ederdi]. Bazıları 'Haydar Ağa, Haydar Ağa' derlerdi (Hiç kusur görmeden aşırı muhabbet gösterisi yaparak, yaranmak ve dalkavukluk yapmak için çalışırlardı.); ben 'Haydar' derdim. Şimdi de 'Haydar' derim (Ben her şart ve vaziyet altında hak sahibinin hakkını vererek doğrularına doğru, yanlışlarına yanlış diyorum.) Evvel 'Haydar Ağa'lık vardı. Şimdi siz de 'Haydo' yaptınız. Hâlbuki bize lâzım 'Haydar'dır vesselam.” (Münazarat.)
Sadece gerçek ve ibret peşinde olana; büyüterek haydar ağa veya küçülterek haydo değil, doğru olan, saf, katışıksız haydar yeter!

Yorumlar

Önemli Not: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan konhaber.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
X
Yorum Yazma Sözleşmesi
“Sayfamızın takipçileri suç teşkil edecek, yasal olarak takip gerektirecek,hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, müstehcen, toplumca genel olarak kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir yorumu bu web sitesinin hiçbir sayfasında paylaşamazlar. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk yorumu gönderen takipçiye aittir. KONHABER yapılan yorumlar arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Konhaber başta yukarıda sayılan hususlar olmaz üzere kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen yorum yapan takipçilerine ait ip bilgilerini ve yapmış olduğu yorumları paylaşabileceğini beyan eder ”
Türkçe العربية English