Son Dakika Haberler

Necmi Uyanık

Necmi Uyanık

​BALKANLARDAKİ SON EFENDİ: KOSOVA’DAKİ OSMANLI-3!

07 Monday 2013

Bu yazımızda, Kosova’ya yapmış olduğumuz ziyaret nedeniyle bugünün Kosova’sından bahsetmeden evvel, bugünü anlamlı kılan “geçmiş ve gelecek” ikilisinden, biraz geçmişe eğilerek, öncelikle ana hatlarıyla Kosova’nın tarihi süreci hakkında bilgi vermeye çalışacağız.

......

Bütün alanları ile birlikte, siyasi hakimiyete giden yolda, kültür hakimiyetinin baş rol oynadığı bir dünyada Osmanlı, dolayısıyla Türkiye açısından önemli tarihi bir değere sahip bulunan Kosova’nın, sanırım bu değerinin görülebilmesi için aşağıya koymuş olduğumuz Prizren karesi bile çok şey anlatabilir.

Prizren/Kosova

Slav, Bulgar ve Çek dillerinde, “karatavuk” manasındaki “kos”tan gelen, Âşıkpaşazade’nin Tarih’inde, Neşri’nin Cihannümâ’sında, Hoca Sadeddin Efendi’nin Tâcü’t-tevârîh’inde, Kûsova şeklinde yazılışı görülen Kosova, 19. yüzyıl itibarıyla Balkan yarımadasında meşhur bir ovanın adı olup, bu dönemde başşehri Üsküp olan bir Osmanlı Vilayetidir. Balkan yarımadasında, kuzeydoğudan güneydoğuya uzanan Kosova, coğrafya olarak etrafı dağlarla çevrili verimli bir ova şeklindedir.   Havzanın suları, birçok küçük ırmakla önce İbri-İbar ve Morava nehirlerine ve bunlar vasıtasıyla Tuna Nehrine, bir kısmı da Drin kolları ile buluşarak Adriyatik Denizine ulaşmaktadır.

Antik dönemde, Dardania olarak zikredilen bölge, İlkçağlar’dan bu yana birçok kavmin istilasına uğramış, jeopolitik açıdan ticaret yollarının birleştiği merkez bölgelerden birisi olmuştur. Roma İmparatorluğunun 395’te ikiye ayrılmasından sonra, Doğu Roma İmparatorluğuna bağlı kalan Kosova bölgesi, Orta Çağ’da Alanlar, Hunlar, Vizigotlar, Bulgarlar, Avarlar, Slavla gibi   çeşitli kavimlerin istilasına uğramıştır. Kosova bölgesinde, 13. yüzyılda Sırplarla Arnavutlar arasında önemli mücadeleler yaşanırken, Osmanlıların Kosova’ya ilk ciddi harekatı, I. Murat’ın emriyle Çandarlı Ali Paşa’nın Tuna sahillerine uzandığı dönemde, Yaralı Doğan Bey tarafından 1388’de gerçekleştirilmiştir. Padişah  I. Muratla, 1389 Kosova Savaşı’nda, Sırp Kralı Lazar’ın öncülüğünde Osmanlı’ya karşı oluşturulan müttefik kuvvetler  yenilirken; Osmanlılar, Balkanlara kalıcı olarak yerleşmeye başlamış ve Sırp Krallığı, Osmanlı tâbiiyetine girmiştir. Kosova Savaşı’nda, I. Murat’ın şehit edilmesiyle, padişahın iç organları, şehid edildiği yere gömülmüş ve buraya Meşhed-i Hudâvendigâr adı verilmiştir. Yıldırım Bayezid döneminde Osmanlılar, Üsküp’ü Sırplardan alırken, Menemen civarı ve Anadolu’nun bazı yerlerinden getirilen Türk-Tatar toplulukları bu yöreye iskan edilmiştir.

Fetret devrinde (1402-1413), bir süre Osmanlı nüfuzundan çıkan Kosova, 1439 Semendire’nin zaptıyla tekrar Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Sırplarla yapılan İkinci Kosova Savaşı (1448) ile, Osmanlı hâkimiyeti güçlenirken, Fatih Sultan Mehmet’in seferleriyle Kosova’nın tamamı Osmanlı hâkimiyetine girmiştir(1455). Fatih devri son dönemlerinde düzenlenen tahrir defterlerine göre (1475), Rumeli Beylerbeyiliğine bağlı Vulçıtrın ve Üsküp sancakları dahilinde kaldığı ve çeşitli nahiyelere ayrıldığı anlaşılmaktadır. 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, Vulçıtrın Sancağında Müslüman nüfusta artışlar görülmeye başlanmıştır. 1582-1591 yılları arasında Vulçıtrın, Prizren, Priştine, İpek, Janjevo, Novaberdo, Trepça gibi yerlerde bu durum dikkat çekerken, Müslüman nüfusun çoğunluğunu, Arnavutlar ve Anadolu’dan getirilen Türk-Tatar toplulukları oluşturmuştur. 

Kosova bölgesi, 17. yüzyılın başalarında idari taksimatta, kuzeyden Bosna, güneyden Rumeli eyaletinin snırları içerisinde yer almıştır. 1659-60 yılları arasında, Kosova ovasından geçen Evliya Çelebi, Vulçıtrın Kasabası’nın 2000 hanelik sancak merkezi olduğunu, halkın Türkçe ve Arnavutça konuştuğunu ancak, Girit Seferi dolayısıyla şehrin canlılığını yitirdiğini ifade etmektedir. 1683 Viyana Bozgunu ile 1690’a kadar,  Avusturya’nın elinde kalan Kosova bölgesi, 18. yüzyılın sonu ve 19. yüzyılın başlarında İşkodra Valisi Mahmut Paşa’nın girişimleri neticesi,  Osmanlı Devletinin merkezi otoritesinin kontrolünden çıkma sürecine girmiştir. Mahmut Paşa, Osmanlı güçlerini yense de, yöre halkının destek vermemesi nedeniyle, 1828-29’da Arnavutluğa kaçmıştır. Tanzimat ve Islahat fermanlarında, idarî açıdan  bir takım yeni statüko hakları tanınan Kosova, 93 Harbinden önce merkezi Sofya olmak üzere, Niş ve Priştine yöresini içine alan Kosova Vilayeti şekline dönüştürülmüştür. Savaş sonrası vilayet merkezi Priştine olurken, Ayastefanos ve bu antlaşmayı düzenleyen Berlin Antlaşması ile Osmanlı egemenliği ciddi şekilde yara almıştır. Kosova Vilayeti, Balkan Savaşlarından sonra, Londra Antlaşması  (30 Mayıs 1913) ile Sırbistan’a bırakılırken, burada nüfusun çoğunluğunu, Üsküp Sancağının güneydoğu yönünde Müslüman Türkler ve Bulgarlar, Yenipazar tarafında Arnavut ve Boşnaklar, Taşlıca Sancağı’nda tamamen Boşnaklar, Pirizren, İpek ve Priştine ile Üsküp Sancağı’nın kuzey ve batı taraflarında ise Arnavutlar oluşturuyordu. Buna göre, Osmanlı hâkimiyetinin son yıllarında yaklaşık 1 milyonluk nüfusun ¼’ünün Müslüman olduğu bilinmektedir. Bu tarihi süreç hakkında sayın Münir Aktepe, İslam Ansiklopedisi’nde daha detaylı bilgiler vermektedir.

I. Dünya Savaşından sonra Krallık Yugoslavya’sı kurulurken, 1919-41 yılları arasında çok sayıda Müslüman,  bölgeden göç ettirilmiş, buraya Ortodoks Sırp, Katolik Hırvat ve Slovenler getirilmiştir. 1938’de Yugoslavya Krallığı ile yapılan anlaşma gereğince, 1944’e kadar, Türkler ve Arnavutlar başta olmak üzere, diğer Müslüman unsurlar Türkiye’ye göç ettirilmiştir. 1941’de Faşist İtalya ile işbirliği içinde olan Arnavutluğun kontrolüne giren Kosova’nın bir kısmı, Hitler Almanya’sı tarafından işgal edilmiş ve işbirlikçisi Sırplara teslim edilmiştir.

1945’te Kosova, Yugoslavya tarafından Sırbistan Cumhuriyeti içinde özerk bölge olarak tanınırken, anlaşmalar çerçevesinde ya da bir kısmı baskıdan kaçarak, 1953-67 yılları arasında 400 bin civarı Kosovalı Müslüman Anadolu’ya gelmiştir.  1968 Priştine Kosova Öğrenci Gençlik Birliği Hareketinin girişimiyle, Yugoslavya sınırları içinde kalmak şartıyla Kosova Cumhuriyetinin ilanı talebinde bulunulmuştur. Sırpların baskısına maruz kalan bu hareket, girişimlerinin ilk meyvesini, 1974’te almış ve Kosova kendi anayasasına kavuşmuştur. Söz konusu anayasa, Kosova’ya cumhuriyet statüsü vermezken, 1981’de Piriştine Üniversitesi öğrencileri, Kosova Cumhuriyeti talebiyle sokaklara dökülmüş ve Yuguslavya Federasyonunun sekiz biriminden biri olan Kosova’da, 1989’a kadar karışıklıklar yaşanmıştır. 1980’de Tito’nun ölümünden sonra Sırbistan Cumhuriyeti iktidarı, Sırp milliyetçileri, Slobodan Miloseviç önderliğinde, “Büyük Sırrbistan İdeali” ile Kosova’da büyük baskı ve zulümler gerçekleştirmişlerdir. 1989’da Kosova’nın özerkliği kaldırılırken, 1990’da Sırbistan tarafından işgal edilmiştir. Kosova Meclisi, 7 Eylül 1990’da Kosova Cumhuriyeti Anayasa’sını ilan etmiştir.

Kosova Üniversitesi öğrencilerinin girişimlerine, Kosova halkı, bağımsızlık yolunda destek vermiştir. 1997’de Adem Yashari (Adem Yaşari) kumandasında Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK) kurulmuştur. 15 Ocak 1999’daki Sırp katliamından sonra, Başkan İbrahim Rugova’nın ılımlı siyaseti bırakılmıştır. 1999’da  Avrupa Birliği ekseninde yapılan görüşmelerden olumlu sonuç alınamamış ve Sırplar; ordu, polis ve paramiliter güçleri ile Kosova’da tam bir katlima girişmişlerdir. 900 bin civarı Kosovalı insan, yurtlarından göç etmek zorunda kalmıştır.

24 Mart 1999’da NATO’nun askeri harekatı başlamış ve Sırplarla 10 Haziran 1999’da yapılan Kumanova Antlaşması ve Birleşmiş Milletlerin kararı doğrultusunda, Kosova’nın sivil idaresi, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Güvenliği ve İşbirliği Teşkilatına (AGİT), askeri idare ise NATO’nun kuruluşu olan KFOR’a bırakılmıştır. 1999’da Kosova Muhafız Birliği resmi olarak kurulurken, Kosova Geçici Mahalli Hükümetinin başına Hashim Thaçi (Haşim Taçi)  getirilmiştir. 2000 yılında, Kosova Birleşmiş Milletler Sivil yönetimi idareyi eline almıştır. 2001’de yapılan seçimleri Kosova Demokrat Birliği kazanırken İbrahim Rugova, yeniden  Kosova Başkanı seçilmiştir. 2008’de bağımsızlığını kazanan Kosova Cumhuriyetini, başta Türkiye olmak üzere çok sayıda ülke tanımıştır.

Günümüzde, 10 877 kilometre kare olan Kosova’nın başkenti Priştine’dir.  Sırbistan, Karadağ, Arnavutluk, Sancak, Makedonya ile sınırı bulunan Kosova’nın nüfusu yaklaşık 2. 500. 000 civarındadır ve nüfusun çoğunluğunu Müslüman Arnavutlar oluşturmaktadır. Arnavutları, Boşnak, Türk, Sırp ve Hırvatlar takip etmektedir. Linyit yataklarının yanı sıra kurşun, çinko, nikel, gümüş, altın, germanyum, talyum, demir, bakır ve mangan gibi değerli madenlere sahiptir.

Muhammet Aruçi’nin verdiği bilgilere göre, Kosova’da tesbit edilebildiği kadarıyla, Osmanlı döneminden kalma 359 vakıf eseri bulunmaktadır.  Bunlardan 215’i cami ve mescit, 15’i medrese, 26 mektep, 24 tekke, 42 han, 9 hamam, 11 köprü, 9 türbe, 2 imaret, 1 kale, 1 çeşme ve 4’ü saat kulesidir. Bu eserlerin çoğu Sırplar tarafından ya yıkılmış ya da zarar görmüştür. Bugün bu camilerin çoğu TİKA tarafından restore edilmiş ve edilmeye devam etmektedir.

Kosova’ya ait günümüzü anlamlı kılacak olan sosyal tarih ağırlıklı diğer yazımızda buluşmak üzere…saygı, sevgi ve selamlarımla!.

Yorumlar

Önemli Not: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan konhaber.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
X
Yorum Yazma Sözleşmesi
“Sayfamızın takipçileri suç teşkil edecek, yasal olarak takip gerektirecek,hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, müstehcen, toplumca genel olarak kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir yorumu bu web sitesinin hiçbir sayfasında paylaşamazlar. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk yorumu gönderen takipçiye aittir. KONHABER yapılan yorumlar arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Konhaber başta yukarıda sayılan hususlar olmaz üzere kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen yorum yapan takipçilerine ait ip bilgilerini ve yapmış olduğu yorumları paylaşabileceğini beyan eder ”
Türkçe العربية English