BRÜKSEL (AA) - Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği (AB) Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı, Türkiye-AB ilişkilerinin canlandırılması gerektiğini, 18 Mart Mutabakatı'nın tüm boyutlarıyla uygulanmasının ve Gümrük Birliğinin güncellenmesinin önemini vurguladı.
Kaymakcı, Brüksel merkezli "Diplomatic World Dergisi"ne, Türkiye-AB ilişkilerinin boyutları ve iş birliğinin geliştirilmesiyle ilgili röportaj verdi.
Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde sahip olduğu olumlu gündemin 18 Mart Mutabakatı'na dayandığını ve bu çerçevenin 6 boyut içerdiğini belirten Kaymakcı, "Ne yazık ki AB üyelik müzakerelerimiz temelde teknik bir süreç olmasına rağmen bazı siyasi sorunlar nedeniyle durma noktasına geldi. Sonuç olarak katılım müzakerelerimiz istediğimiz hızda ilerlemedi." ifadesini kullandı.
Kaymakcı, Türkiye'nin halen aday ülke olduğunu vurgulayarak, "Türkiye, AB'ye üye olacağına ne kadar inanırsa Türkiye'de reformlar o kadar hızlı gerçekleşecek ve Türkiye-AB ilişkileri o kadar iyi olacaktır ancak Türkiye, aday ülkeler arasında ayrımcılığa uğradığını veya Avrupa'nın geri kalanından uzaklaştırıldığını hissederse birbirimize olan güvenimiz gitgide azalacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
- Yüksek Düzeyli Diyaloglar
Katılım sürecinin canlandırılması gerektiğine işaret eden Kaymakcı, Mutabakatın bir diğer boyutunun üst düzeyli toplantılar olduğunu belirtti.
Kaymakcı, ekonomi, enerji, ulaşım ve dış politika konularında bu tür diyalogların oluşturulduğunu ancak AB'nin bunları askıya aldığını, sonrasında ise iklim değişikliği, göç, güvenlik ve yeni tip koronavirüs (Kovid-19) alanlarında yüksek düzeyli diyaloglar kurmaya karar verdiğini aktararak, şöyle devam etti:
"Hem yeni hem de eski tüm bu üst düzey diyalog toplantılarını yapmak, aynı zamanda Ortaklık Konseyi toplantıları ve Siyasi Direktörler toplantıları gibi Türkiye ile AB arasında halihazırda kurulmuş mekanizmaları yeniden canlandırmak istiyoruz. Gymnich toplantıları ve diğerleri gibi aday ülkelerin düzenli olarak davet edildiği tüm toplantılara Türkiye de davet edilmelidir."
- Gümrük Birliğinin güncellenmesi
Gümrük Birliğinin güncellenmesi gerektiğine ilişkin Kaymakcı, şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye, halihazırda AB'nin ticaret ve rekabet politikasını Türkiye-AB Gümrük Birliği doğrultusunda uygulamaktadır. Türkiye, ticaret, ekonomi ve rekabet açısından zaten AB üyesi olarak kabul edilebilir. Başka hiçbir aday ülkenin, AB ile Gümrük Birliği yoktur. 1996'dan beri yürürlükte olan Gümrük Birliğinin güncellenmesi gerekmektedir. Güncellenmiş sürüm; hizmetler, tarım, enerji ve belki diğer alanları içerebilir."
Kaymakcı, Türkiye ve AB ekonomilerinin birbirine son derece bağlı olması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Türkiye ve AB ekonomileri birbirine son derece bağlı ve karşılıklı bağımlı olduğundan, Gümrük Birliği'nin modernizasyonu her iki taraf için de kazan-kazan durumu doğuracaktır. Türkiye'nin AB'ye ihracatının yarısını Türkiye'de AB şirketlerinin ürettiği mallar oluşturuyor. Türk şirketlerinin diğer Avrupa ülkelerinde de milyarlarca dolarlık yatırımı var.
Yeni ticaret mekanizmasının yeşil ve dijital olması gerektiği için Yeşil Anlaşma da Gümrük Birliğini güncellememizi gerektiriyor. Dolayısıyla 1996 sistemiyle devam edemeyiz."
- Vize serbestisi
Küçük ve orta ölçekli işletme sahiplerinin ya da pek çok Türk öğrencinin AB ülkelerine girişte sorun yaşadığına değinen Kaymakcı, "Vize serbestisini sadece insanlar arası diyaloğu sağlamak için değil ortak geleceğimizi hazırlamak için de önemli görüyoruz. Çünkü bu, Erasmus kuşağı. Bu, Horizon kuşağı. Avrupa halkları arasındaki alışverişlerin hayati önem taşıdığını düşünüyorum. Bundan dolayı Türk vatandaşları için vize serbestisi konusunda daha esnek olmamız gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
- Terörle mücadele
Terörle mücadelenin, bazı Avrupa ülkeleri ve Türkiye arasında güven problemi olduğu için diğer bir önemli boyut olduğuna dikkati çeken Kaymakcı, "Avrupa başkentlerinde, PKK gibi terör örgütlerinin faaliyet gösterdiğini, propaganda yaptığını, üye kazandığını, kara para akladığını, uyuşturucu işine bulaştığını gördüğümüzde hepimiz ve ortak geleceğimiz için endişe duyuyoruz. Bu da terörle PKK, El Kaide, DEAŞ, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) gibi her türlü terör örgütüyle mücadelede iyi bir iş birliği içinde olmamızı gerektiriyor." ifadesini kullandı.
- Göç yükünün paylaşılması
Türkiye'nin dünyadaki en büyük mülteci nüfusuna ev sahipliği yaptığını hatırlatan Kaymakcı, "Anlaşma çerçevesinde iki söz verdik yasa dışı geçişlerin önlenmesi ve yasa dışı yollardan geçiş yapan kişilerin Yunan adalarından geri kabulü. Şubat 2020'ye kadar Yunanistan'ın iade ettiği tüm insanları geri alarak ve Avrupa ülkelerine gidecek 2 milyondan fazla mülteciyi önleyerek sözümüzü tuttuk." görüşünü dile getirdi.
Kaymakcı, AB'nin Türkiye'ye verdiği sözlerin ise tam olarak yerine getirilmediğini belirterek, şöyle devam etti:
"Göç yükü, şimdiye kadar bize 40 milyar avrodan fazlaya mal oldu. Türkiye'deki Suriyeliler için sadece 6 milyar avroluk AB desteğinden bahsediyoruz ve bunun bugün itibarıyla sadece 4,2 milyar avrosu harcandı. AB sisteminde en hızlı mekanizma olmasına rağmen fon akışı çok yavaş, çok bürokratik. Temel olarak söylediğimiz AB'nin bu fon akışını hızlandırması ama aynı zamanda fon miktarını da artırması gerektiği çünkü mülteci sayısı azalmıyor."
Kaymakcı, Suriye'nin kuzeyindeki duruma da dikkati çekti.
- Suriye'nin kuzeyi ve Afganistan'da daha iyi yaşam koşulları için iş birliği
Kaymakcı, 18 Mart Mutabakatı gereği AB'nin Suriyelilerin güvenli dönüşü için bu bölgedeki yaşam koşullarının iyileştirmesi için çaba göstermesinin öngörüldüğünü belirterek, "Bu söz, AB tarafından asla tutulmadı." görüşünü paylaştı.
Bu bölgenin yanı sıra özellikle Afganistan krizinden sonra Türkiye-İran sınırında iş birliği yapılması gerektiğine işaret eden Kaymakcı, şu ifadeleri kullandı:
"Örneğin; Kabil Havalimanı'nı işletmek, genç Afganların ülkede kalabilmelerini ve çalışabilmelerini sağlamak için gerekli koşulları yaratarak Afganistan'da iş birliği yapmalıyız. Bu, Türkiye'nin Afganistan'da çok fazla etkisi olduğu ve ülkede faaliyet gösteren köprüler, yollar, barajlar inşa eden ve fabrikalar işleten birçok Türk şirketi olduğu için mümkün. Bence bu fırsatı, genç Afganlar için yaratmamız gerekiyor. Aksi takdirde Türkiye'ye ve Avrupa'ya yönelik bu düzensiz göç akımlarını frenlemek bizim için karmaşık olacaktır."
- "Türkler, Avrupa'nın temel parçalarından"
Kaymakcı, Türk sivil toplumunun, öğrencilerinin, araştırmacılarının 40 civarındaki AB programından faydalanması gerektiğini, Türkiye'nin 2021-2027 dönemi için bunlardan 13'üne katıldığını, AB'nin bu konuda iş birliğini artırması çağrısında bulundu.
Şimdiye dek 550 bin Türkün Erasmus ya da Avrupa Dayanışma Programı'na katıldığını, her yıl Erasmus+ altında 20 bin üniversite öğrencisinin Avrupa üniversitelerine gittiğini aktaran Kaymakcı, "Türkler, Avrupa'nın temel parçalarından. Türkiye ve Türkler, Avrupa'nın tarih, kültür ve medeniyetinin bir parçası." ifadesini kullandı.
- Sporun, AB-Türkiye ilişkilerine olumlu etkisi
Kaymakcı, diplomasi ve spor arasındaki ilişkiyle ilgili bir soruya, bu konunun Türkiye-AB diyalogu için hayati öneme sahip olduğunu söyleyerek yanıt verdi.
Türk takımlarının Avrupa liglerinde farklı dallarda yarıştığını, bunun Avrupalı kimliği ve aidiyeti için önem arz ettiğini vurgulayan Kaymakcı, kendisini "amatör bir hentbolcu" olarak niteledi.
Kaymakcı, Belçika'daki görevi boyunca Evere Kulübü'nde oynadığı sürede sporun önyargıları yenme ve insanları birbirine bağlama konusunda önemli rol oynadığını gördüğünü kaydetti.
Kaynak: