İSTANBUL (AA) - Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Marmara Denizi'ndeki denetimlerde son 48 günde 7 bin 327 tesis, 25 bin 290 gemi olmak üzere toplamda 33 bin 617 çevre denetimi yapıldığını, bu çerçevede 135 işletmeye 24 milyon, 7 gemiye 36,5 milyon olmak üzere tam 60 milyon 660 bin lira idari para cezası uygulandığını ve 39 işletmenin faaliyetten men edildiğini bildirdi.
Bakan Kurum, Başkent Millet Bahçesi'nde, gazete ve televizyonların Ankara temsilcileriyle bir araya geldiği toplantının açılış konuşmasının ardından kapalı bölümde gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Kurum, bir gazetecinin havaların ısınmasıyla birlikte gündeme gelen müsilajla ilgili eylem planına ilişkin sorusu üzerine, her doğal afet olayında olduğu gibi müsilaj konusunda da "Afet yönetim anlayışı" ile problemle başa çıkmak için süreci titizlikle yönettiklerini söyledi.
Denizlerden 10 bin metreküp müsilajın toplandığını hatırlatan Kurum, "Denizdeki azot ve fosfor kirliliğini azaltabilmek, oksijen seviyesini artırabilmek amacıyla 22 maddelik Marmara Denizi'ni Koruma Eylem Planı'nı ortaya koyduk ve bu eylem planı çerçevesinde kısa, orta ve uzun vadede atılması gereken adımları da tartıştık, istişare ettik. Bilim insanlarımızla ve bütün Türkiye'nin de takdirini alan ortak bir çalışmayı tüm ekibimizle birlikte yürüttük." ifadelerini kullandı.
Kurum, ODTÜ ve İstanbul Üniversitesi ile yürütülen ortak çalışmaların olduğunu aktararak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Üniversitelerimizle MARMOD Projesi kapsamında denizde bizim gemilerimiz ile birlikte izleme faaliyetlerimizi anbean yürütüyoruz. Denetimlerimiz dahilinde son 48 günde 7 bin 327 tesis, 25 bin 290 gemi olmak üzere toplamda 33 bin 617 çevre denetimi yapılmıştır. Bu çerçevede 135 işletmeye 24 milyon, 7 gemiye 36,5 milyon olmak üzere tam 60 milyon 660 bin lira idari para cezası uygulandı, 39 işletme de faaliyetten men edildi. Dolayısıyla biz 7 gün 24 saat seferberlik ruhu anlayışıyla Marmara Denizi'ni 'Özel Çevre Koruma Bölgesi' ilan ederek kıyıları, gölleri, Marmara Denizi'ne kıyısı olan tüm illerimizde bu takibi yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Bu kısa vadede atılabilecek tüm adımları attık yani atık su arıtma tesislerinin izlenmesinden, buradaki denetim faaliyetlerine kadar, atık su arıtma tesisi olmayanların kapatılması gibi çalışmalar içerisindeyiz. Yani Marmara'daki o kirliliği azaltmak zorundayız. Dolayısıyla belediyeler de üstüne düşen vazifeleri yerine getirmek zorundadır. Buna ilişkin yapılan toplantıda varılan mutabakatla belediyeler 3 yıl içerisinde arıtma tesislerini ileri biyolojik arıtma tesisi veya membran teknolojisi ile yapılmış arıtma tesisine getirecek adımları atmak zorundalar. Bunun altına imza atmışlardır. Bu noktada bakanlığımız da destek olacağını, bu çerçevede gerek kanunda düzenlemelerle, gerek üstümüze düşen ne varsa yapacağını orada ifade etmiştir. Bu projeye siyaset üstü bir bakışla bakıyoruz ve olması gereken her türlü desteği yapmaya gayret gösteriyoruz."
- "Bugün müsilaj denizlerimizde yoktur"
Meclisteki düzenlemelere ilişkin de konuşan Bakan Kurum, "Aslında müsilajla mücadele kapsamında ortaya koymuş olduğumuz uzun vadeli yatırımlarla belediyelerimize destek olmak amacıyla bir düzenleme söz konusudur. Bu düzenlemede ne var? Yap-işlet-devret, yap-kirala modelleri var. Yani atık su arıtma tesisleri... Belediyelerimiz sadece müsilajla ilgili değil, bugün herhangi bir belediyemiz bir çevre yatırımı yapacaksa bunu mevcut dar bütçesinden yapamadı ama uzun vadede yap-işlet-devret, yap-kirala gibi modellerle yapabilecek, bunun yolunu açtık." ifadelerini kullandı.
Kurum, bu uygulamanın Türkiye'deki bütün çevre projeleri için geçerli olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Aynı şekilde müsilajla mücadelede arıtma tesisleri yapılabilmesi içindir ama gel gelelim yine muhalefet aynı anlayışta tek merkezden maalesef algı, yalan, iftira söylemlerine devam ediyor. İşte Çevre Ajansı. Efendim, Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi'nin şirketiymiş gibi, bir şahsın şirketiymiş gibi... Kanunla kurulduğunu kendileri çok iyi biliyorlar. Meclisin onayı ile kurulduğunu çok çok iyi biliyorlar. Bunları bilmelerine rağmen akşam bir yalan atıp sabahları o yalanı kendileri pişirip piyasaya sürüp gündem oluşturmak suretiyle algı oluşturmaya devam ediyorlar. Burada da Çevre Ajansı tamamen kamu iştiraki, bakanlığımızın iştiraki bir şirkettir. Gerek müsilaj, gerek iklim değişikliği konularında tüm ülkede proje yapabilmek amacıyla kurulmuş, depozito uygulamasını hayata geçirecek, çevre ve doğa yatırımlarına destek olacak belediyelerimize destek olacak bir ajanstır. Kamu ajansıdır. Kanunla kurulmuştur hiçbir şahsın kişinin, tüzel kişinin, özel kişinin hissesi yoktur. Katarlıların değildir, Arap ülkelerinin de hiçbirinin hissesi yoktur, olma ihtimali de yoktur. Ama maalesef aynı söylemlere devam ediyorlar. Aslında bizim yaptığımız projeleri bence hazmedemiyorlar, işte sonunda onu görüyoruz, 'Bu kadar güzel projeyi AK Parti nasıl yapar? AK Parti anlayışı nasıl yapar? 100 yılda yapılacak işleri 20 yıla nasıl sığdırdılar? Biz bunlarla projede, eserde, hizmette yaşamıyoruz, algıyla bari bu anlayışın önünü keselim, bu düşüncelerin önünü keselim...' siyaseti güdüyorlar. Böylece vatandaşın durumlarını da etkiliyor. Dolayısıyla müsilaj bugün için denizlerimizde yoktur, bu olmayacak anlamına gelmez ama yapmış olduğumuz çalışma, ortaya koymuş olduğumuz kısa, orta, uzun vadedeki adımlarımız da bu çerçevede olmaması adına atılan adımlardır. İnşallah bu anlayışı kararlı bir şekilde devam ettireceğiz."
- "Türkiye'deki geri dönüşüm oranlarını, yüzde 13'ten yüzde 30 seviyesine çıkardık"
Sıfır atıkla ilgili son durumun sorulması üzerine Bakan Kurum, "Sıfır atığı tabii çok çok önemsiyoruz. Aslında döngüsel ekonomi anlayışının evlerden başlayıp tüm Türkiye'de yaygınlaşmasını... Bu projeyi Emine Erdoğan Hanımefendi'nin himayelerinde yürütüyoruz. Türkiye'nin en büyük, en çevreci projesidir, kadınlarımızın öncülük ettiği bir projedir. Tüm sektörlere bu manada yayıyoruz. Bu projeye 2017'de başladığımızda Türkiye'deki geri dönüşüm oranları yüzde 13 mertebesindeydi. Bu proje ile biz şu anda yüzde 30 seviyesine çıkardık. Amacımız üretilen tüm ham maddeleri geri dönüşüme tabi tutmaktır. Çünkü bu kaynaklar sonsuz değil ve bu bilinçle hareket etmek zorundayız. Bunu da yaygınlaştırıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Kurum, AB'ye uyum çerçevesinde mutabakatla birlikte genelgenin yayımlandığını aktararak, şunları söyledi:
"Bu genelge çerçevesinde Ticaret Bakanlığımızın da ortaya koymuş olduğu, ticareti aslında tarif edecek, geri dönüşümden elde edilmiş maddelerin üretimde kullanılmasını zorunlu hale getirecek bir genelgeyi Sayın Cumhurbaşkanımızın onayıyla yayımlamış olduk. Depozito uygulamasını şu an Çevre Ajansımız bünyesinde yürütüyoruz. Depozito uygulaması ile birlikte bu geri dönüşüm oranlarını da çok daha fazla artıracağız. Amacımız 2030'da bu oranları yüzde 50'lere kadar çıkarmak, akabinde daha da artıracağız ve bunu artık bir kültür haline getireceğiz. Bir tişört üretirken 20 bin litre su harcanıyor. Bu kaynaklar sonsuz değil. Dolayısıyla giydiğimiz tişörtten, kullandığımız kıyafetten günlük hayattaki ihtiyaçlara kadar her şeyi gözden geçirmemiz gerektiğini tüm dünya bize söylüyor, aslında doğa bize bunu söylüyor. Biz de gerek Çevre Haftası etkinliklerimizle gerek projelerimizle farkındalığı artırarak yapmış olduğumuz düzenlemelerle bunları zorunlu hale getirerek geri dönüşüm oranlarımızı, miktarlarımızı artırıyor olacağız. Bu konuda kararlıyız, vatandaşımızın da bize destek olduğunu görüyoruz. Her anlamda da bu geri dönüşümü uygulamaya devam edeceğiz."
- "Hiçbir çöp gelmiyor, gelmesine de müsaade etmiyoruz, etmeyeceğiz"
"Türkiye AB'nin çöplüğü oluyor" iddialarına ilişkin soruya ise Bakan Kurum, "Ülkemize geçtiğimiz yıl 14,7 milyon ton atık gelmiştir. Atıklar çevre mevzuatı çerçevesinde ülkemize gelir. Bunun 12 milyon 700 bin tonu metal, 685 bin tonu plastik, 1 milyon 200 bin tonu kağıt, 54 bin 500 tonu da camdır. Bu atıklar çevre kanunu çerçevesinde geliyor. Çevreye, doğaya zarar verecek hiçbir atık kanun çerçevesinde gelemez. Atık ithal edecek işletmeler çevre kanunu çerçevesinde bakanlığımızdan işletme belgesi almak zorunda. Bu işletme belgesine uymayan işletmeler atık getiremez. Bu işletmeler bu ürünleri geri dönüşümde kullanmak zorundalar. Ham madde olarak kullanmak zorundalar. Yani çöpe atılmak için demir gelmiyor." yanıtını verdi.
Bakan Kurum, demirlerin, kağıtların ham madde olarak kullanıldığını belirterek şunları kaydetti:
"Karışık plastik gelmiyor, gelemez. Görüntü diye yıllar önceki görüntüyü çevirip çevirip servis ediyorlar. Yerine gidip baktığımızda öyle bir görüntüyle karşılaşmıyoruz, karşılaşırsak da gereken cezayı keseriz, işletmeyi de kapatırız. Çevrenin kirletilmesine müsaade etmeyiz, etmiyoruz. Bu çerçevede gelen atıkların tamamı ham madde olarak üretime gitmektedir. Biz niye döngüsel ekonomi, anlayışı diyoruz. Şu an üretime kota koyduk. Sadece üretimin yüzde 50'sini getirebiliyorsunuz. Yüzde 50'sini yurt içinden karşılamak zorundasınız. Yurt içinde toplanan çöp diye tabir ettiği, onların geri dönüşüm oranlarını artırarak o malzemeyi değerli hale getirdik. Dün ülkedeki toplanan kağıt, plastik, metal para etmiyordu, şu an para ediyor. O kotayla birlikte üretimi de dengeleyecek kotayı her geçen gün artırıyoruz. Üretimdeki bu projedeki, döngüsel ekonomideki sıfır atık dönüşüm oranlarımızın artmasıyla birlikte kotayı düşüreceğiz. Yüzde yüzünü yerli ham maddeden elde edeceğimiz üretime geçeceğiz. Bu bir zaman istiyor, orada binlerce kardeşimiz istihdam ediliyor, çalışıyor, üretiyor. Bugün AB, üretimde geri dönüşümü zorunlu hale getirmiş. Ülkemiz bu anlamda da gerçekten öncü, üreten bir ülke. Dolayısıyla hiçbir çöp gelmiyor, gelmesine de müsaade etmiyoruz, etmeyeceğiz."
(Sürecek)
Kaynak: