TBMM (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yeni tip koronavirüs pandemisi nedeniyle tekrar kapanma başladığını belirterek, "Fatura kime? Esnafa çıkacak. Sarayda oturanlara fatura mı çıkar? Bir elleri yağda, bir elleri balda zaten. Esnaf kardeşim; beni, ailemi, çoluk çocuğumu, nasıl yaşadığımı biliyorsun, saraydakileri de biliyorsun. Ben bütün bu tabloyu senin vicdanına havale ediyorum." dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin partisinin 13. Olağan Büyük Kurultayı'nda, "Kılıçdaroğlu, her muhtarlığa bir özel kalem müdürü atanırsa işsizliğin sona ereceğini cahilce müjdelemiş." dediğini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da AK Parti'nin 7. Olağan Büyük Kongresi'nde, "Bay Kemal kalkmış, 'muhtarlara özel kalem müdürleri atayacağız' diyor. Eğer gelirsen atarsın." ifadesini kullandığını aktararak, "Geleceğim ve atayacağım." karşılığını verdi.
Halkın belediye başkanını da muhtarı da milletvekilini de Cumhurbaşkanını da seçtiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Neden muhtara bir yardımcı personel vermiyorsun? Muhtar, bir yere gittiğinde muhtarlığı kapatıyor. Yardımcı personel olsa kapatmayacak. Haklı mıyım? Sonuna kadar haklıyım. Muhtarların hakkını sonuna kadar savunacağım. Hem yardımcı personel vereceğim hem de sizin her birinize özel bütçe vereceğim." diye konuştu.
Devleti yönetenlerin topluma örnek, söylemleriyle eylemleri arasında tutarlılık olması gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Pandemi var, sosyal mesafeyi koruyalım, sokağa mümkünse az çıkalım.' Güzel. Kim söylüyor? En tepedeki adam, koro halinde söylüyorlar. Peki Türkiye haritası neden kıpkırmızı oldu? Labaleb doldurdunuz salonları. Bir onunla övündün, bir de doktorluğa soyundun, 'Kar yağdı mikroplar öldü...' Akla bakın Allah aşkına. Şimdi yeniden kapanma başladı. Fatura kime? Esnafa çıkacak. Sarayda oturanlara fatura mı çıkar? Bir elleri yağda, bir elleri balda zaten. Esnaf kardeşim; beni, ailemi, çoluk çocuğumu, nasıl yaşadığımı biliyorsun, saraydakileri de biliyorsun. Ben bütün bu tabloyu senin vicdanına havale ediyorum. Her kuruşun hesabını vereceğim, sana destek olacağım. Sen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin orta direğisin. Orta direği güçlendireceğiz."
- "Sağlıklı ve tutarlı bir devlet yönetimiyle bunun bir ilgisi var mı?"
Asgari ücretlinin 2 bin 825 lira net ücret aldığını, brüt 3 bin 577 liradan 752 lira gelir vergisi ödediğine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, CHP'li belediyelerde asgari ücretin 3 bin 100 lira olduğunu anımsattı.
Borsa İstanbul Yönetim Kurulu üyelerinin maaşlarına yüzde 33 zam yapılarak, net 24 bin liraya çıkarıldığını anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Asgari ücretli 752 lira vergi öderken Borsa İstanbul Yönetim Kurulu üyeleri 5 para vergi ödemiyorlar. 'Vergiyi Borsa İstanbul ödeyecek' diyorlar. Bu mudur devleti yönetmek, bu mudur ahlak, bu mudur adalet? Daha garip bir şey. Birden fazla işverenden ücret alırsa, ücret almaları dolayısıyla gelir vergisi beyannameleri vermesi gereken durumlarda, ortaya çıkacak ilave vergiyi de Borsa İstanbul ödeyecek. Kaymaklı kadayıf.
Bütün asgari ücretlilere sesleniyorum: Sana 2 bin 825 lira veriyorlar ama kendi yandaşlarına net 24 bin lira, ayrıca vergilerin tamamını da onlar değil başkaları ödüyor, Borsa İstanbul ödüyor. Neden? Sağlıklı ve tutarlı bir devlet yönetimiyle bunun bir ilgisi var mı? Ahlakla ilgisi var mı? Adaletle ilgisi var mı? Vicdan sahibi olan herkese soruyorum; yağma Hasan'ın böreği mi orası? Bu kadar büyük uçurum neden yaratılıyor? Bir avuç kişiye neden dünyanın parası, milyonlarca kişiye neden 2 bin 825 lira? Bunu soracağız. Sarayın beslemelerinden soracağız. Her birisinin burnundan fitil fitil getireceğiz."
- "Suriye politikasını en sert şekilde eleştiren benim ama asla ırkçılık yapmam"
Antalya'da çöplerden kağıt toplayıp satmaya çalışan bir Suriyelinin üç kişi tarafından darp edildiğini, motosikletinin de yakıldığını aktaran Kılıçdaroğlu, darp eden zanlıların gözaltına alındıktan sonra serbest bırakıldığını ifade etti.
Kılıçdaroğlu, "AK Parti'nin Suriye politikasını en sert şekilde eleştiren benim ama asla ırkçılık yapmam. Çöpte kağıt toplayan Suriyeli, kendisinin ve ailesinin geçimini sağlamak için yapıyor onu. Suriye politikasını eleştirmek ayrı, ırkçılığa kapı aralamak ayrı, herkesin kimliğine ve inancına saygılıyız. Darp eden 3 kardeşime de seslenmek istiyorum: Kabahat o Suriyelide değil, o Suriyeliyi Türkiye'ye getirmeye mecbur edende. Sarayda oturuyor o adam, onun adı Erdoğan. Sen bilmiyor musun hala?" dedi.
- "Bir haftada Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne tam bir felaket yaşattılar"
Merkez Bankası Başkanının sık sık değiştiğine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Neden sık sık Merkez Bankası Başkanı değişti? Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cemil Ertem, 'Belki ekonomi dışı bir beyin jimnastiği olabilir. O gerekçeyle Merkez Bankası Başkanı alınmıştır.' Ne demek beyin jimnastiği? Devlet bilgiyle yönetilir, ahlak, erdemle yönetilir. Bir vurgunun hikayesini anlatacağım. 20 Mart ila 27 Mart arası... Bütün rakamlar da devletin. Merkezi Yönetimin dış borcu 20 Mart'ta dolar kuru 7,28 iken 765 milyar 800 milyon lira. 27 Mart'ta, 7 günlük süre içerisinde 765 milyar çıktı, 841 milyar 600 milyon lira. Dolar kurunu 8 liradan aldık, bugün 8 lirayı da aşmış. Şimdi bu 800 değil, 900 milyar lirayı da bulacak. Merkezi yönetimin dış borcu sadece 7 günde 75 milyar 800 milyon lira arttı. Bu milletin sırtına yüklenen yük, 75 milyar 800 milyon lira arttı. Kim ödeyecek? Saraydakiler mi ödeyecek? Hayır. Onlar ha bire ceplerini dolduruyorlar."
Kemal Kılıçdaroğlu, reel sektörün dış borcunun da bir haftada yaklaşık 126 milyar lira arttığını, Borsa İstanbul'un değerinin 30 milyar lira düştüğünü kaydetti.
"Bir haftada Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne tam bir felaket yaşattılar." diyen Kılıçdaroğlu, böyle bir felaketin faturasının milletin sırtına yıkıldığını söyledi.
- "Bir tarafta zevküsefa"
Bir tarafta bunlar yaşanırken bir tarafta da zevküsefa içerisinde olan AK Parti'li gençlerin bulunduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Bu gençler, dünyadan habersiz. Yukarıya bakıyorlar, herkesin keyfi yerinde. Altlarına lüks arabalar, her türlü imkan. Vurgun deseniz, yolsuzluk deseniz gırla gidiyor. 'Ben de yapayım' diyor. 'Ne kadar çok çalarsan itibarın o kadar artıyor. Siz, hırsızdan büyükelçi yaptığınıza göre, ben de o zaman malı götürürsem, yükselirim' diyor. Malı götürüyor ve yükseliyor. Buradan kokain, şeker, falan bunlardan söz etmek istemiyorum. Allah şifalar versin. İnşallah sağlığına kavuşur. Ama ortaya çıkan tablo, bizim değerlerimizle barışık bir tablo değildir. Ortaya çıkan tablo, bir vurgun tablosudur. Tepeden tırnağa bir vurgun tablosudur. Daha önce de Şanlıurfa'da AK Parti gençlik kolları başkanı vardı, jakuzide eğlenirken, 'Lan fakirler, oğlum beni rahatsız etmeyin tamam mı, biraz keyif ediyorum.' diyen. Düşünceye bakın. Vatan sevgisi var mı burada, insan sevgisi var mı burada, kul hakkını korumak var mı? Kimi örnek alıyor? Sarayı. AK Parti Genel Merkez büro personeli Kastamonu'dan geliyor. Bütün Kastamonulular tabloyu çok iyi biliyor. Bir kişi kalkıp lüks arabalar, debdebe, şaşaa içerisinde yaşıyor ve bir büro personeli... Kimse görmüyor mu? Bu yaşam nereden geliyor? Görmüyor, çünkü herkes aynı durumda. Değerlerden söz ediyorlar. Hangi değerler? Bizim tarihimizde böyle bir değer var mı? Balık baştan kokar demişler, baştan da kokuyor zaten. Rüşvetçiyi büyükelçi yaptığınız andan itibaren Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarını sıfırlıyorsunuz. Bu da ortaya çıkmasaydı, öyle gidecekti. Ne olacak, bunu da bir yere büyükelçi tayin ederlerdi. Yetkileri var. Bir gecede parlamentonun iradesini sıfırlıyorsun. Ne olacak?
Ülke açlıktan, yoksulluktan kırılıyor. Binlerce çocuk yatağa aç giriyor. Bu lüks, şatafat nedir? Bütün gençlere sesleniyorum: Sizler hem Türkiye'nin bugünü hem de yarınısınız. Bütün gençlerle, ahlaklı, ülkesini seven gençlerle gurur duyuyoruz. Öyle bir tablo inşa ettiler ki, gençler geleceklerini Türkiye'de değil neredeyse yurt dışında arayacak. Bunun hesabını soracağız. Sormak zorundayız. Bu çocuğu bu hale kim getirdi, kimler getirdi, kimler görmedi, hesabını sormak zorundayız. Bütün gençlere şunu söylemek isterim, sizden çalınan her şeyi onlardan alıp size iade edeceğim. Bu rezaleti telafi edeceğim."
MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin, esnafın derdini bir gün sormadığını, derdinin CHP olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Esnafı unuttu diyelim, bir gün Sayın Bahçeli'nin 'bu çiftçilerin durumu nedir' diye bir soru sorduğunu duydunuz mu? Duyamazsınız. Onun için esnaf, çiftçi hepsi hikaye. Onun tek bir arzusu var, muhterem beyefendi orada kalacak, ben de altına halı olayım. Yine Sayın Bahçeli'nin bir gün, 'ben o tank palet fabrikasını alacağım şanlı ordumuza iade edeceğim' dediğini duydunuz mu? Sayın Bahçeli'nin, 'ben milliyetçi, ülkücü olarak Süleymanşah Türbesi'nden bayrağın indirilmesini asla içime sindiremiyorum, türbenin kaçırılmasını içime sindiremiyorum, o bayrağı alacağım vatan toprağına tekrar dikeceğim' dediğini duydunuz mu? Duyamazsınız. Kim gerçek milliyetçi? Biziz."
CHP'li belediyelerce 11 Mart 2020'den 29 Mart 2021'e kadar 9 milyon 600 bin vatandaşa ayni yardım, 1 milyon 700 bin vatandaşa da para yardımı yapıldığını bildiren Kılıçdaroğlu, ayrıca sokağa çıkma yasakları sürerken 42 milyon 500 bin öğün yemeğin de CHP'li belediyelerce ihtiyaç sahiplerine götürüldüğünü kaydetti.
- "Kısa çalışma ödeneği sürmeli"
78 milyondan fazla maske ve dezenfektan dağıtımının da yapıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, pandemi süresince 1 milyon 200 bin kişinin borcu olduğu halde suyunun kesilmediğini, 483 bin 189 faturanın da "askıda fatura" uygulamasıyla ödendiğini, bunun toplamının da 48 milyon lira olduğunu belirtti. Kılıçdaroğlu, "Bu ülkeye yaptığımız hizmeti Mısır'daki sağır sultan biliyor, saraydakiler bilmiyor." dedi.
Kısa çalışma ödeneğinin sürmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Esnaf ve çiftçi borçlarının yeniden yapılandırılması, pandemi döneminde alınan faizlerin silinmesi lazım." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Su Şurası'nda, "Suyu korumak vatanı korumaktır." dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Doğru, su kutsaldır. Ergene ile ilgili Mecliste bir araştırma önergesi verilmişti. Ergene Nehrinin kaynağıyla suyun denize döküldüğü yerde bir tarafta pırıl pırıl, diğer yanda simsiyah bir su var, canlı bile yaşamıyor. 3 Kasım 2020'de Erdoğan, artık Ergene Nehri'nden atık su akmadığını, tamamen arıtılmış ve içme suyu kalitesinde su olduğunu aktarıyor ve devam ediyor: 'Bu durarak yapılmadı, bu Bay Kemal'in mantığıyla olmaz. Bu, emek ister emek. Bu, çalışma ister çalışma. İşte netice ortada.' O zaman bir çağrım var. Ergene Nehri'nin suyunu saraya bağla, o suyu iç bakalım içebiliyor musun?" dedi.
(Bitti)
Kaynak: