İSTANBUL (AA) - "Kara Para Aşk", "Cesur ve Güzel", "Asi" ve son olarak "Sefirin Kızı" dizilerindeki rolleriyle beğeni kazanan oyuncu Tuba Büyüküstün, "Beyoğlu Kültür Yolu Festivali" kapsamında düzenlenen "Sinema Söyleşileri"ne konuk oldu.
"Oyuncu Bakış Açısıyla Toplumsal Olayların Sinemaya Etkisi" başlığıyla, Atlas 1948 Sineması'nda gerçekleştirilen söyleşiyi Zeynep Atakan yönetti.
Söyleşide hayranlarıyla bir araya gelen Büyüküstün, oyuncu olmaktan öte insanın doğduğundan itibaren hayatta birçok şeye maruz kaldığını ve bu durumları hissederek, düşünerek, sorguladığını ifade etti.
Büyüküstün, oyuncu olduktan sonra da bu gözlemlerin daha farklı şekilde geliştiğine işaret ederek, şunları kaydetti:
"Oyuncu olarak en büyük malzemen kendinsin zaten. Benden başka malzemem yok. Dolayısıyla kendi içimde kendi sahip olduğum malzemeyi yaşadıklarımla en doğru şekilde birleştirmem gerekiyor. Bunu harmanlayıp öyle sunmam gerekiyor ve önüme gelen karakterde hangisini nerede, ne derece kullanacağımı. Bazen hiç tahmin etmediğim şeyler çıkıyor. Her şey o kadar planlı değil tabii ki. Bazen o karakterle ilgili bir fikrin oluyor başlarken senaryoyu okuduğunda. Fakat sonra yolculukta bir bakıyorsun ki bambaşka bir şey çıkıyor içinden. Onu da kabul etmek lazım ve aslında her yolculukta bir kendini tanıyış."
- "Hiçbir zaman kelimeler, hissettiklerimizi ya da düşündüklerimizi anlatmaya yeterli olmuyor"
Bir senaryoyu iki kişi okuduğunda farklı şeyler gördüğünü ve farklı fikirler ortaya çıktığını belirten başarılı oyuncu, "Senaryoyu okuduktan sonra yönetmenle de konuştuğun zaman bazen çok ayrı yerlerde oluyorsunuz, bazen de çok yakın yerlerde olabiliyorsunuz. Oyuncu demek ona verilen duruma metine, duyguya inanmak demek. Sonuna kadar inanmak zorundasın performe edebilmek için. Yönetmenle ayrıştığın yerler varsa karşılıklı birbirinizi ikna etmeniz gerekiyor. Oyuncu ikna olmak zorunda. Ama yönetmen de ikna olmak zorunda ve bu bir süre sonra dansa dönüşüyor. Eğer doğru giderse çok güzel bir tangoya dönüşüyor. Doğru yönlenmezse güzel bir meydan savaşına dönüşüyor. Eser çıkıyor sonuçta..." dedi.
Tuba Büyüküstün, senaryodaki diyalogların önemine dikkati çekerek, "Biz konuşmuyoruz önce hissediyoruz, düşünüyoruz. Sonra düşündüklerimizi, hissettiklerimizi anlatmaya çalışıyoruz kelimeleri kullanarak. Ama hiçbir zaman kelimeler hissettiklerimizi ya da düşündüklerimizi anlatmaya yeterli olmuyor, yetmiyor. Dolayısıyla bir sahneyi oynarken ne dediğin değil, ne anlattığın, senin ne hissettiğin, izleyiciye ne hissettireceksin o önemli. Kelimeyi de üstüne koyacaksın." değerlendirmesinde bulundu.
Dijitalleşmenin önemli olduğunun altını çizen Büyüküstün, "Bu konuda da kendimi eğitmem gerektiğinin farkındayım. Pandemi sürecinde birazcık kenarından, köşesinden içine girdim. Yeterli değil asla ama en azından artık bir şekilde dokunuyorum ama arada kendimi geri çekmek zorundayım çünkü analogum. Kızlarımın bir tanesi teknolojide müthiş, öbürü benim gibi. Benim gibi olan çok acı çekiyor. 'Neden mektup yazmıyor kimse birbirine' diye ağlayan bir kızım var yani." şeklinde konuştu.
Kaynak: