Cape Town Üniversitesi'nden Dr. Halim Gençoğlu, Güney Afrika'nın Özgürlük Savaşçısı Başpiskopos Desmond Mpilo Tutu'nun vefatını AA Analiz Masası için değerlendirdi.
***
1948'den 1994'e kadar Apartheid'in akıl almaz adaletsizliklerine karşı koymak için amansız çaba gösteren Başpiskopos Desmond Mpilo Tutu, 26 Aralık 2021'de hayata veda etti. 2011 yılında Cape Town Üniversitesi'nde öğrenciyken Başpiskopos Tutu ile tanıştığımda ona gençliğe mesajının ne olduğunu sordum. Parlayan gözlerle cevap verdi, "Hayal et, hayallerine inan ve onları gerçekleştir. Allah aşkına kendinize bir şans verin" demişti.
İlginçtir ki, 1948 senesi, dünyanın İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ni memnuniyetle karşıladığı yıldı. Bu korkunç tezat karşısında, Başpiskopos Tutu'yu Apartheid'in yanlışlarının bir gün sona ereceği konusunda umutlu tutan neydi? Başka bir ifadeyle, Güney Afrika'da 1948'den beri her gün insanlığa karşı suçlar işlenirken ırkçılıkla savaşan Tutu gibilerin umut meşalesini neyin tutuşturduğu merak konusudur. Bugün Güney Afrikalılara sorulduğunda bazıları Apartheid'in yaşamları boyunca ortadan kaldırılabileceğini asla düşünmediklerini itiraf ediyorlar. Fakat bedeli ağır olsa da bu oldu. Ve bu aslında Apartheid'in geride bıraktığı karmaşayı ele almak için devam eden bir çekişmenin sadece başlangıcıydı.
- Desmond Tutu'nun adalet ve barışa olan inancı
Aralık 1984'te Başpiskopos Tutu, Nobel Barış Ödülü'nü aldığı konferansta Oslo’da Nazizm'le kıyasladığı Apartheid rejiminin kötülüklerini şöyle paylaşmıştı:
"Tanrı tarafından harika doğal kaynaklara, geniş alanlara, sıra dağlara, şarkı söyleyen kuşlara, mavi gökyüzünden parlayan parlak yıldızlara, parlak ay ışığına ve altın gibi bir güneş ışığına sahip olan güzel bir ülkeden geliyorum. Allah'ın lütfundan gelen iyi şeylerden yeterince var, herkese yetecek kadar var, ama Apartheid bazılarının bencilliklerini doğruladı ve güçlerinden dolayı orantısız bir payı, aslan payını açgözlülükle kavramalarına neden oldu. Başkalarını insanlıktan çıkarırken, kendilerinin de insanlıktan çıkmış oldukları" konusunda uyardı.
Kötü şöhretli Bantu eğitimini "serflik eğitimi" olarak nitelendirdi ve ırksal sınırlar arasında ilişkileri yasaklayan "ahlaksızlık eylemi", "Tanrı'nın 3.000.000 çocuğunu" zorla yerinden etme ve devrimcilerin yasaklanması gibi gülünç eylemler ve daha niceleri.
Doğa bu adaletsiz sisteme karşıydı ve bu bize Gandhi’nin barışçıl protestolarını hatırlattı. Ülkede adalet olmadığı için barış da yoktu.
1994 yılında Apartheid rejiminin dağıtılmasıyla birlikte, Desmond Tutu başkanlığındaki Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu aracılığıyla adaleti yeniden tesis etme girişimi geldi. Bu itiraflar, pişmanlık ve bağışlama sürecini kolaylaştırmak için kurbanları ve failleri bir araya getirdi. “Affetmek sadece fedakar olmak değildir, en iyi kişisel çözüm şeklidir” ilkesinden hareketle “affeden kişi, öfke ve nefret tarafından tüketilenden daha iyi bir insan olur. Affetmeyi kendi içinizde bulabilirseniz, artık fail tarafından zincirlenmiyorsunuz” demişti. Bu manada Apartheid rejimi sırasında sistematik baskının acı verici mirası ve mevcut zorluklar göz önüne alındığında, onarım henüz tam olarak gerçekleştirilmedi.
- Ölene kadar barış için çalıştı
2011'de halka açık bir etkinlikte, "zor zamanlarımızda yurttaşlık sorumluluğu" konulu bir etkinlikte Başpiskopos Tutu, o acı günleri unutan iktidardaki hükümete şöyle bir soru yöneltti: "Ne hayal ettik biliyor musunuz? Ofislerde oturan insanların ten rengini değiştirmeyi hayal etmedik. Her birimizin önemli olduğu, önemseyen bir toplum yaratabileceğimize inandık. Ama burada oturuyorsanız ve bu ülkede sahip olduğumuz tüm kaynaklarla insanların gerçekten aç yattığını düşünüyorsanız. Yoksulluk içinde yaşayan insanların olduğunu bile bile, bir devlet memuru olarak bir milyonun biraz üzerinde bir arabayı nasıl satın alabilirsiniz? O halde neden mücadele ettik?"
Tutu, Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu'nun (TRC) başarısız olduğunu, "Apartheid’den ders almadık ondan yaralandık" sözleriyle ifade etmişti. Bunu, Başpiskoposun 2011 yılında Apartheid lehtarları olarak beyaz Güney Afrikalılar için bir servet vergisi önerisi hakkında hareketli bir tartışma izledi. Hükümete göre bu vergi sayesinde "siyah olmayan kız ve erkek kardeşlerin, siyahları umursadıklarını gösterme şansı bulabileceklerini" umuyordu.
- Vatandaşın güvenini geri kazanmak
Başpiskopos Tutu'nun 7 Ekim 2019'da Cape Town Belediye Binası'ndaki 88. doğum günü kutlamalarında birkaç devlet adamı, "yerel ve küresel olarak vatandaş güvenini geri kazanma" üzerine düşünmeye davet edildi. Orada Başpiskopos Tutu, Cape Town Halkla İlişkiler Konseyi Üyesi Dr. Zahid Badroodien tarafından "cesareti kişileştiren" ve "farklılıklarımızı birleştirici olarak" kullanmamız için bize ilham veren bir kahraman olarak tanımlandı.
O akşamki tema, vatandaşların bir şekilde hayal kırıklığına uğradığını, daha iyi bir gelecek hayallerinin kurtarılması gerektiğini gösteriyordu. Bu, Cape Town İnançlar Arası Girişim'den dini liderlerin dualarında yankılandı. Haham Dr. Azila Reisenberger kucaklayıcı bir tonda, "bu, tövbe etme ve yeniden başlama ve kendimizi daha iyi bir geleceğe adamanın zamanıdır" dedi.
Başkan Berry Behr şöyle dua etti: “Bilgeliğin sesinin gelmesi için yüreğimizin feryadını duydunuz. Merhamet ve sevginin sesini yükseltme fırsatı için teşekkür ederiz".
Claremont Camii İmamı Rashied Omar, “Kendimizi sessiz kalan ve toplumun dışına itilmiş olanlar için stresli zamanlarda buluyoruz. Diğerleri baskı altındayken hiçbirimiz gerçekten özgür olamayız". Geleneksel Afrika İnancından MaDlamini, Tanrı'nın "liderlerimize yaptıkları her şeyde rehberlik etmesi" için dua etti. "İstediğimiz gibi değil, mağdur tarafın istediği gibi yapmalıyız" dedi.
- Başpiskopos Tutu'nun mirası
O akşam Başpiskopos Tutu'nun mirasına odaklanan yıllık Barış Konuşması, bir telekomünikasyon şirketi Econet Group'un Kurucusu ve Başkanı ve aynı zamanda bir hayırsever olan Strive Masiyiwa tarafından sunuldu. Zamanımızın baş belası olan yaygın yozlaşmadan söz etti ve bunu güven, adalet ve barışın ihlali olarak nitelendirdi. Masiyiwa'ya göre, "yolsuzluğun rengi veya dini yoktur. Afrika kıtasının, ortalama 19 yaşla dünyanın en genç nüfusuna ve talihsiz bir genç işsizliği krizine sahip olduğunu" da sözlerine ekledi. “Girişimcilik devrimi” ve insanların zihniyetlerini etik iş uygulamalarını benimseyebilmeleri için değiştirme çağrısında bulundu.
Başpiskopos Thabo Magkoba, yolsuzluğu "fakirlerden çalmaya" benzetti. Tutu’ya göre miras; "nostaljide debelenmek veya bir türbe inşa etmek değil, özellikle adalet ve barışı hareketli bir hedef haline getiren yeni zorluklar ışığında hatırlamak ve gelecek nesillere ilham vermekti."
Tutu’nun mirası şüphesiz adalet ve barıştır. Onun mücadelesinde yanında duran Müslüman liderler arasında Osmanlı kökenli ailelerden gelen iki önemli şahsiyet Tatamkhulu İsmail, Afrika ve günümüzde Güney Afrika Ticaret ve Sanayi Bakanı olan Ebrahim Patel de vardı. Tutu bu mücadelesinde hep Müslümanlardan destek bulduğunu ve "dava kardeşlerimiz olmadan belki olmazdı" dedi.
Herkesi kucaklamak için kaleme aldığı Tanrı Hristiyan Değil adlı eseri özellikle Hristiyan Batı dünyasına atılmış bir tokat gibi yankılanmıştır. Tutu Çin’in Tibet halkına yaptığı zulmü her zaman dile getirdi. Filistin’in hep yanında oldu. Hak ve adalet için son nefesine kadar konuştu.
Bugün Güney Afrika’da onu son yolculuğuna uğurlarken, devam eden eşitsizliğin gölgeleriyle ve 21. yüzyılın yükselen sorunlarıyla yüzleşmek için umudun meşalesini nasıl topluca taşıyabileceğimizi, Başpiskopos Tutu'nun düşüncelerini, hayallerini ve değerlerini nasıl onurlandırabileceğimizi düşünüyoruz.
[Dr. Halim Gençoğlu, Cape Town Üniversitesi]
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.