İSTANBUL (AA) - TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına ilişkin, "Eğer bir mahkeme sadece Türkiye'ye karşı özel bir yöntem, usul uyguluyorsa o zaman mahkemenin kendisi ve kararları tartışılmaya başlar. Mahkemenin bu agresif tutumunu bir kenara bırakması lazım." dedi.
Şentop, CNN Türk'te Hakan Çelik'in sorularını yanıtladı. Türkiye'de hükümet sistemi değişikliğinin 50 yıldır tartışıldığını belirten Şentop, Türkiye'deki anayasal düzenlemelerin ülkeyi başkanlık sistemine doğru getirdiğini anlattı. "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden geri dönüşü ya da muhalefet partilerinin tarif ettiği modele geçişi zor mu görüyorsunuz?" sorusuna Şentop, "Şüphesiz zor görüyorum ve makul bulmuyorum." yanıtını verdi.
Şentop, sistem değişikliğinin sadece anayasayı, kanunları değiştirmekle gerçekleşmediğini, zihniyet ve alışkanlıkları da değiştirmek gerektiğini anlatarak "Anayasa değişikliğiyle kısa bir zaman içerisinde yeni sisteme geçtik. Aktörler aynı, alışkanlıklar aynı, zihniyet dünyaları aynı. Bundan kaynaklanan bürokrasiden siyasete kadar bazı sorunlar yaşandı, bunu kabul etmek mümkün. Bu sistemin oturabilmesi, kurumsallaşması için biraz zamana ihtiyaç olduğunu başından beri hep söylüyoruz. Bunun çok uzun bir zaman olduğunu da düşünmüyorum. 2023'ten sonra artık sistemle ilgili tartışmalar ortadan kalkar diye düşünüyorum." diye konuştu.
TBMM Başkanı Şentop, yeni sistemde TBMM'nin etkinliğiyle ilgili yapılan eleştirilerin hatırlatılması üzerine, "Mesela 'Meclis'in gücü azaldı. Verilen soru önergelerimiz cevaplanmıyor.' diyorlar. Bu açıklamalardan sanki bu yeni sistem döneminde ortaya çıkmış bir durum gibi anlıyorsunuz fakat sayısal veriler elimizde. Yani bu yeni hükümet sistemi dönemi dediğimiz, 2018 Haziran seçimleriyle başlayan 27. dönem içerisinde soru önergelerini cevaplama oranı, bir önceki döneme göre 26. dönem ki parlamenter sistem dönemiydi, oransal olarak daha yüksek. Daha fazla soru cevaplama olmuş." ifadelerini kullandı.
Meclis'in yasama ve denetleme olmak üzere iki fonksiyonu bulunduğunu, denetleme için anayasada öngörülen soru ve araştırma önergesi vermek, araştırma ve soruşturma komisyonu kurmak gibi enstrümanlar olduğunu aktaran Şentop, eski sistemle mukayese edildiğinde bunlarla ilgili bir gerileme olmadığını, oransal olarak daha iyi bir durumda olduklarını belirtti.
Kanun tekliflerinin kabul edilmediği yönünde eleştiriler aldıklarını dile getiren Şentop, kanun tekliflerinin komisyonda görüşüldükten sonra Genel Kurul'da oylamaya sunulduğunu, sayı yetersizse Meclis'ten geçmediğini, bunun Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle alakalı olmadığını, parlamenter sistemde de böyle olduğunu kaydetti.
- "Hukuk devleti kimliği" eleştirileri
Meclis Başkanı Mustafa Şentop, "hukuk devleti kimliği" ve "Türkiye'nin AİHM kararlarını uygulamadığı" yönündeki eleştirilerin sorulması üzerine, iddianın bütünlüğü içerisinde olaya bakmak gerektiğini, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu, her gün birçok dava ve adli olayın gerçekleştiğini, bunlar içerisinde mevzu bahis edilenlerin sayısının çok sınırlı ve sembolik olduğunu ifade etti. Bir tane bile hukukla ilgili adaletsizlik olsa üzerinde durulması gerektiğine dikkati çeken Şentop, şöyle devam etti:
"Ama Türkiye hakkında bir değerlendirme yaparken de bütün bu verileri, toplamı, bu bütünlüğü dikkate almamız lazım. Bu, bence yaklaşımda önemli bir husus. Genel olarak Türkiye'de hukuk devleti ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin genel bir havanın olduğuna dair açıklamalar yaparsak bu Türkiye'ye büyük haksızlık olur. Şüphesiz milyonlarca adli işlem içerisinde bazılarının yanlış olduğunu kabul etmek gerekiyor. Sistem onu kabul ediyor. Çünkü düzeltme yolları belirlenmiş. İtiraz edebiliyorsunuz, istinafa gidebiliyorsunuz, temyiz edebiliyorsunuz."
- "AİHM'nin yaklaşımları, Türkiye'ye karşı ayrı bir standart içeriyor"
Bu bağlamda Türkiye'ye yönelik yapılan değerlendirmeleri haksız bulduğunu ifade eden Şentop, "Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yaklaşımları, Türkiye'ye karşı ayrı, özel bir standart içeriyor. Yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ilk defa 'Bundan sonra da böyle hareket et.' diye Türkiye'deki yargılama süreçlerine, mahkemelere talimat veriyor. Bu daha önceki kararlarında hiç yaşanmamış bir husustur. AİHM, önüne gelmeyen bir konuda, muhtemel bir konu, bir dava da dahil olmak üzere 'Bundan sonra da derhal böyle böyle yapılmalı.' diye bir talimatı veremez." değerlendirmesini yaptı.
Şentop, AİHM'nin Türkiye'ye karşı değerlendirmelerinde "ölçüyü kaçırdığını", bir derneğin adında "Türk" ifadesi olduğu için AİHM'ye giden davada kararı yerine getirmeyen Yunanistan için bir süreç işletilmediğini belirterek "Eğer bir mahkeme sadece Türkiye'ye karşı özel bir yöntem, usul uyguluyorsa o zaman mahkemenin kendisi ve kararları tartışılmaya başlar. Mahkemenin bu agresif tutumunu bir kenara bırakması lazım. Diğer ülkelerle ilgili olarak uyguladığı usuller, yöntemler, kurallar neyse Türkiye için de aynı kurallarla tek bir standartta hareket etme mecburiyeti vardır." dedi.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, "uzun tutukluluk süreleri" konusundaki eleştirilerin hatırlatılarak "Uzun tutukluluğun hukuki bir sorun oluşturduğunu, insan hakları ve temel hakların ihlali noktasında durum yarattığı kanaatinde misiniz?" sorusu üzerine, "Prensip olarak söyleyebilirim. Tutukluluk bir ceza değildir, yargılama sürecinde bir tedbirdir. Fakat her olayla ilgili bunu değerlendirip söyleyebilmem mümkün değil. Bu tabii dava dosyasıyla ilgili. Mahkemelerin verdiği kararlar çerçevesinde bunu görmek lazım. Mahkeme dosyayı inceliyor, ona göre kararı veriyor." ifadelerini kullandı.
- "Fiili olarak vesayet düzeninin tasfiyesi 15 Temmuz'da gerçekleşmiştir"
"Türkiye, yeni sistemle FETÖ dahil olmak üzere bu yapılardan ve vesayet döneminden kurtuldu mu?" sorusu üzerine Şentop, şunları kaydetti:
"Bu dönem geride kaldı. Özellikle 15 Temmuz'da FETÖ'nün kalkışmış olduğu darbe teşebbüsü sırasında milletimizin, hükümete ve anayasal düzene sahip çıkma konusunda kendi canını da ortaya koyarak sokaklara dökülmesi çok önemli bir şeyi gerçekleştirdi. Bu hükümet sistemi değişikliğiyle 2017'de sağlanan şey hukuki olarak vesayet düzeninin tasfiyesidir. Ama fiili olarak vesayet düzeninin tasfiyesi 15 Temmuz akşamı milletimizin sokaklara çıkması ve anayasal düzeni sahiplenmesiyle gerçekleşmiştir. Bundan sonra Türkiye'de olmaz mı? Şüphesiz görüyoruz dünyanın birçok yerinde bazı unsurlar harekete geçebiliyor. Anayasal düzeni değiştirecek, anayasal düzene karşı birtakım hamleler yapacak, seçilmiş hükümetlere müdahalede bulunmak üzere ortaya çıkmayı düşünen bazı gayrimakul psikolojik sorunlu unsurlar var mıdır? Olabilir. Ama Türkiye bunu 15 Temmuz gecesi de göstermiştir ki bu tür şeylere milletimiz de anayasal düzen de müsaade etmeyecek. Bunu yapmaya teşebbüs edenlerin de gereken en ağır cezayı aldığını ve alacağını herkesin bilmesi lazım."
(Bitti)
Kaynak: