İSTANBUL (AA) - Üniversite Öğretim Elemanları Dayanışma Derneği (ÜNDER) Başkanı Prof. Dr. Muhammet Kurulay, üniversitelere ilişkin sorunların doğru zeminlerde ele alınmasını önemsediklerini belirterek, "Ancak bir akademisyenin Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne atanmasına karşı ortaya konan bir kısım tutum ve tavrı, hem şeklen hem de özü itibarıyla doğru bulmuyoruz." ifadelerini kullandı.
ÜNDER'den yapılan yazılı açıklamada görüşlerine yer verilen Prof. Dr. Muhammet Kurulay, "Devlet üniversitelerine rektör atama süreçlerine ilişkin usul mevzuatta belirlenmiştir. Boğaziçi Üniversitesine de rektör ataması aynı usul ile yapılmıştır. Bununla beraber yeni rektörün atanmasında üniversite içerisinden bir akademisyen olmaması sebebiyle sokak eylemleri düzeyinde de tepkiler gündeme yansımıştır. Mevcut uygulamaların demokratik zeminlerde ele alınma imkanları yerine istenmeyen bir biçimde sokak eylemlerine malzeme yapılmasını doğru bulmuyoruz. Hele de akademik çevrelerin nitelikli tartışma zeminlerini öncelemesi beklenirken, bu türden konuların toplumda kargaşa kaynağına dönüştürülmeye çalışılması akademik kurumların saygınlığını zedeleyecektir. Bu bağlamda yaşananları kabul etmiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin pek çok alanda yapısal değimler yaşadığını hatırlatan Kurulay, akademik işleyişte de hiçbir uygulamanın "değişmez" olmadığını vurguladı.
- "Her akademisyen üniversite yönetiminde görev alabilir"
Şartları sağlayan her akademisyenin üniversite yönetiminde görev alabilme potansiyeline sahip olduğunu belirten Kurulay, şunları kaydetti:
"Kendi üniversitesinde görev alabildiği gibi bir başka üniversitede de görev alabilir. Bunun önünün kapatılmasının, mutlak gelişimi güçlendireceği düşünülemez. Asıl olan kurumun ilerlemesi, niteliğinin artırılması ve topluma da bu yönde olumlu katkılar sağlamasıdır. Farklı uygulama alternatifleri de önerilebilir. Uluslararası normlar ülke müktesebatı ile bileştirilerek, mevcut teamüller de değiştirilebilir. Üniversitelerin üstünlükleri ve saygınlıkları, sahip oldukları kadrolar ve öğrencileriyle topluma sundukları katkılar başta olmak üzere kurumsal yapılarının güçlenmesiyle kendini göstermektedir. Hiçbir üniversitenin kendisini ayrıcalıklı görmesi düşünülemez. Üniversitelerin kadro oluşturmada yasayla tanımlanan özel şart koyabilme inisiyatifi, kurumun ve bulunduğu çevrenin ihtiyaçlarına göre başvurabileceği bir haktır. Herhangi bir üniversiteye herhangi bir öğretim üyesinin girişini engelleme aracı olarak düşünülemez. Bir kişinin diplomalarını aldığı üniversitede emekli oluncaya kadar çalışmakta oluşunun bir maslahatı olmalıdır. Böylesi akademisyenlerin bunu övünç sayması ve hatta başka hiçbir kurumda çalışmayışlarını adeta ayrıcalıklı ve seçkinci bir pozisyon gibi görmesi de maalesef istisna olmanın ötesine geçmiştir."
- "Sorunların doğru zeminlerde ele alınmasını önemsiyoruz"
Prof. Dr. Kurulay, üniversitede yaşanan yönetici hareketliliklerinin, zamanla akademik hareketlilikleri de özendirecek noktaya getirmesi ve bunun olumlu biçimde işletilmesinin uzun vadede faydalar doğuracağını ifade etti.
Asıl olanın, yöneticinin yetkinliği, görev üstleneceği kurumu yeterli düzeyde tanıyor olması, akademik birikimi ve kadroları motive etme becerisi olduğunu vurgulayan Kurulay, şu görüşlere yer verdi:
"Akademik çevrelerdeki akrabalık ve yakınlıklar gibi birikmeler ve kendi mezunlarını o kurumda profesör olarak işe almayı öncelemek gibi yaklaşımlar, kurumun beklenilen sağlıklı gelişimini zorlaştırmaktadır. Yabancılar bu duruma 'Intellectual inbreeding' demektedir. Entelektüel akraba yetiştirme veya akademik akrabalık diye ifade edilen bu kavram, bir üniversitenin akademik dünyasında kendi mezunlarını profesör olarak işe alan bir uygulamadır. Genellikle bu durum akademi için dar görüşlü ve sağlıksız olarak görülüyor. Üniversiteler, akademik ve yönetimsel hiyerarşinin korunması gereken kurumlardır. Fakat bunun bütün yetkinin bir rektörde toplanması düzeyinde olmaması gerektiği de bilinmelidir. Ortaya çıkan tartışma ile birlikte, üniversitelere ilişkin sorunların doğru zeminlerde ele alınmasını önemsiyoruz. Ancak bir akademisyenin Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne atanmasına karşı ortaya konan bir kısım tutum ve tavrı, hem şeklen hem de özü itibarıyla doğru bulmuyoruz."
Kaynak: