​Sözde Yurt Severler Yine İş Başında

Ergenekon davasında sona gelinirken tansiyon yükseliyor. Millete, millet iradesine, saygısı olmayan, kendilerini hukukun üzerinde gören sözde yurt severler yine iş başında önce ''Silivri Zindanlarını'', sonra hükümeti yıkıp, Türkiye Cumhuriyetini yeniden kuracaklarmış.


Ergenekon iddianamesini hatırlayacak olursak Ergenekon davası sanıkları da; Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs, silahlı terör örgütü kurma ve yönetme, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ortadan kaldırmaya teşebbüs, halkı isyana teşvik, yargıç üzerinde nüfuz kullanma, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin ve tahrip etme, Danıştay baskını.... gibi millete ve devlete karşı pek çok suçtan yargılanıyor.
8 Nisan 2013 tarihinde ve öncesinde  yaşananlar gösteriyor ki; Ergenekon terör örgütü mensubu sözde yurt severlerin suç işleme alışkanlığında bir değişiklik olmamıştır. Örgüt kan kaybetmişse de halen varlığını özellikle siyasette, devam ettirmektedir. Devletin jandarmasına şiddet uygulayacak, imkan bulursa mahkeme başkanını tartaklayıp kürsüden indirecek kadar gözünü karartmış durumdadır. Kolay değil tabii, yıllarca kendisini hukukun üzerinde gören, bağlantıları sayesinde devletten imtiyaz gören, şımartılan, iktidarlar değişse de hep muktedir kalmış bir kalabalık sistemden tasfiye ediliyor, onlara ayrıcalığınız yok, sizde eşitsiniz deniliyor.


Vatandaşıyla, hakimiyle, avukatıyla, savcısıyla, polisiyle hepimiz bir hukuk devletinde yaşadığımızı unutmamalıyız. Hukuk devletinde; isteklerin şiddet kullanılarak, mahkeme basılarak, alınması gibi bir metot bulunmamaktadır. Bunun gibi masanın diğer tarafındakilerin de hakimiyle, savcısıyla, polisiyle bugün ben güçlüyüm düşüncesiyle keyfi davranmaya hakkı yoktur. Üstün olan kişiler, gruplar değil hukuk olmalıdır. Güçlü olduğunda da zayıf olduğunda da hukukun üstünlüğünü tanıyan, buna göre davranan kişiler hukukun gücünü arkasına alır ve her zaman haklı olmanın gücünü yaşarlar.
Belli bir memlekette, belli bir dönemde yürürlükte bulunan hukuk kurallarının bütünü pozitif hukuku oluşturur. Üstünlüğünü savunduğumuz hukukun pozitif yanının öngördüğü her kuraldan razı olmayabiliriz. Ancak unutmamalıyız ki razı olunmayan kuralların değiştirilme yolu da darbe yapmak mahkeme basmak, jandarma taşlamak, şiddet uygulamak değildir. Asrımızda hukuki düzenleme yapmanın meşru yolu siyasi ve sosyal arenada kendinizi doğru anlatmaktan, insanların vicdanlarına seslenmekten geçmektedir.


Dağarcıklarındakiler, vicdanlara hitap etmeyen, projeleri meşru olmayan kişi yada gruplar millete kendilerini, projelerini anlatarak var olamayacaklarını bilirler. Bunun içinde darbe yaparak, yakarak, yıkarak anarşi çıkararak hukuka müdahale etme yolunu tercih eder, bunu kendileri için hak ve daha kolay bir yol olarak kabul ederler. Bu usulle güçlü oldukları zamanlarda kimi zaman zahiren başarı sağlamış gibi görünebilirler. Ne var ki milletin vicdanına seslenmeyen tepeden inen hiç bir girişim kalıcı olmamıştır.
Unutulmamalıdır ki kurallar ve ideolojiler ancak vicdanlarda meşruiyetlerini sağladıklarında geçerliliklerini koruyabilirler.