​Neden Yavuz Sultan Selim?

Milletimiz,  bugüne kadar pek çok önemli devlet adamları ilim adamları yetiştirdi ve inşaallah bundan sonrada yetiştirmeye devam edecek. Yeni Fetihler, Fatihlerini Bekliyor. Yeni Fatihlere örnek olmaları, unutulmamaları için büyüklerin isimlerinin ''onlar öldükten sonra'' büyük eserlere verilmesi de yine güzel bir gelenektir.
    Asya ile Avrupa'yı birbirine bağlayan Boğaziçi Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsünden sonraki üçüncü köprünün temeli atıldı ve ismi açıklandı; Yavuz Sultan Selim Köprüsü.

    Peki neden bir başka isim değil de bu isim tercih edilmiş olabilir , verilen bu isimle içeriye ve dışarıya hangi mesaj verilmek istenmektedir ? Bu sorunun cevabını geçtiğimiz ay Derin Tarih Dergisinin bir kültür hizmeti olarak okuyucusuyla buluşturduğu; Sultan Vahdettin'in İstanbul'dan ayrıldıktan sonraki ilk açıklaması Ben Hain Değilim isimli kitapta arayalım. Sultan Vahdettin bu açıklamasında şu ifadelere yer veriyor; Ceddim Osman Gaziden Selimi evvel'e (Yavuz Sultan Selim'e) kadar Devleti Osmaniye namıyla Türk Saltanatı var idi. Selim-i evvel'den sonra ise bu saltanat hilafetin inzimamıyla saltanatı Muhammediye (S.A.V) haline gelmişti.''

    Evet, Yavuz Sultan Selim bir Türk Devleti olan Osmanlı Devletini çok daha öte bir ufka taşımış, Peygamberinin emanetini, İslam Ümmetinin sorumluluğunu çölde bineksiz olarak yürürken önünde Peygamber Efendimizin yürüdüğünü naklettiği seferi sonrasında üzerine almıştır. Bundan sonra söz konusu emanet kimseye verilmiş değildir. Hala milletimizin üzerindedir. Geçmişten günümüze nerde bir İslam toprağında kan aksa, huzursuzluk olsa bu noktada en çok dertlenen toplumların başında milletimiz yer almıştır. Diğer yandan kan akan huzursuzluk olan toprakların halklarının kara günlerinde milletimize yönelik olarak ortaya koydukları beklenti İslam coğrafyasında da bu kabulün devam ettiğini göstermektedir. Yavuz Sultan Selim'le üzerimize alınan emanetin duygu dünyamızda hala canlıdır.

    Asya ile Avrupa'yı bağlayacak olan üçüncü köprü için Yavuz Sultan Selim isminin tercih edilmesinde de bu ruhun altının doldurulmasına, mazlum Müslümanların hamiliğine dair bir mesajın olduğunu düşünüyoruz. Bu noktada hepimize büyük görevler düşüyor, geçmişte en büyük ilim adamlarını yetiştirmiş, bugün batının sahiplendiği pek çok gelişmenin ilk temellerini atmış, bir medeniyetin mirasçısı İslam alemi maalesef önce dış güçlerin işgalleri sonrasında da kendi iç karşılıkları nedeniyle bugün asla layık oldu değildir. Üstelik tüm bu olumsuzlukların sefaletin nedeni kişisel hatalar olmasına karşı İslam'ın ilerlemenin önünde ki engel olduğuna, Müslümanların cahil, geri kalmış ve hatta terörist olduğuna dair algı dünyada yer etmiş durumda. Bunun canlı tutulmasına yönelik şiddet eylemleri, cinayetler özellikle Avrupa'da yaşanmaya devam ediliyor. Sonuçta en değerli varlığımız inancımız kötüleniyor.

    Sonuç olarak Yavuz Sultan Selim köprüsünün isim sahibinin yaptığı gibi başta gönüllere yönelik yeni fetihlere ve milletimizin ve tüm İslam coğrafyasının daha ilerilere taşınmasına vesile olmasını diliyorum. Çağın en önemli alimlerinden birinin sözü ile sözlerime son veriyorum; Düşmanımız; cehalet, zaruret, ihtilafa karşı sanat, marifet, ittifak silahıyla cihada devam etmeliyiz.