TUNUS (AA) - MEHMET AKİF TURAN/YAMNA SALMI - Tunus Ulusal Gazeteciler Sendikasının, Cumhurbaşkanı Kays Said'in "medyayı pasivize etmeye yönelik girişimlerde bulunduğu ve basın özgürlüğünü tehdit eden söylemler kullandığı" yönündeki açıklamaları, ülkede basın ile yönetim arasındaki krizi tırmandırdı.
Cumhurbaşkanı Said ve hükümet yetkililerinin Tunus Ulusal Gazeteciler Sendikasının taleplerini karşılayacak herhangi bir adım atmaması sendikanın genel grev kararı almasına neden oldu.
Sendika, Başbakan Necla Buden ve diğer hükümet yetkilileri ile bir dizi görüşme yapmalarına rağmen taleplerinin karşılanmadığını ve bu nedenle 2 Nisan'da genel greve gideceklerini duyurdu.
Tunuslu gazeteciler ve uzmanlar, kamu medyasına yönelik baskı iddialarını ve medya kurumlarında yaşanan aksaklıkları AA muhabirine değerlendirdi.
- "Bağımsız bir medya için iş bırakma eylemi"
Tunus Ulusal Gazeteciler Sendikası Başkanı Muhammed Yasin el-Celasi, medyanın bağımsızlığının önemine vurgu yaparak, "Kamuya ait medya kuruluşlarının bağımsızlıklarını koruyabilmeleri için birtakım adımlar attık. Bazı kurumlardaki yönetici boşluğundan yararlanan yetkililerin, yayın politikasına müdahale etme girişimlerine karşı çıktık. Bu bağlamda; çalışırken kırmızı kurdele takmak, gösteriler düzenlemek, hükümet yetkilileriyle görüşmeler yapmak gibi farklı birçok eylem gerçekleştirdik." diye konuştu.
Ancak hükümet yetkilerinden herhangi bir karşılık alamadıklarını aktaran Celasi, şunları kaydetti:
"Hükümet yetkilileri ile birçok görüşme yapmamıza rağmen olumlu ya da olumsuz herhangi bir cevap alamıyoruz. Bu nedenle 2 Nisan'da genel greve gitme kararı aldık, bu şekilde taleplerimiz gerçekleşene kadar eylemlerimizi devam ettirmeye kararlıyız. Genel grev kararımızı medya mensubu arkadaşlarımız olumlu karşıladı, greve geniş katılım sağlanmasını bekliyoruz."
Tunuslu gazetecilerin "medyanın bağımsızlığı" konusunda sendika ile aynı görüşte olduğunu belirten Celasi, şöyle konuştu:
"Basın camiasında, Cumhurbaşkanı Said'in medya kuruluşlarını ve gazetecileri diz çöktürme, mevcut hakları ve birtakım özgürlükleri bastırmak için devlet kurumlarını kullanma yönünde açık bir eğiliminin olduğu görüşü hakim. İş bırakma eylemimiz başarılı olursa atacağımız diğer adımları da meslektaşlarımızla beraber kararlaştıracağız. Tunuslu gazetecileri kimse evcilleştiremedi çünkü gazetecilerin kendi özgürlüklerini savunma yönünde güçlü bir iradesi var."
- "Temel özgürlükler ihlal ediliyor"
Tunuslu gazeteci Kemal eş-Şarni ise yaptığı değerlendirmede, basın özgülüğüne eşi benzeri görülmemiş bir kısıtlamanın söz konusu olduğunu savundu.
Basın özgürlüğünün yanı sıra en temel özgürlüklerin dahi tehlikede olduğunu söyleyen Şarni, "Asgari temel özgürlükler ihlal edilerek, her türlü talimata boyun eğecek, kırılgan ve savunmasız kalması hedeflenen kamu medyası lidersiz bırakıldı. Bu noktada sendikanın tavrı hayati ve tarihi bir öneme sahip. Gazetecilerin terörle mücadele yasası kapsamında yargılanmasını durdurmayı da kapsayan temel gazetecilik hakları için mücadele veriyor." şeklinde konuştu.
Gazetecilere yönelik baskılara tepki gösteren Şarni, şu ifadeleri kullandı:
"Bir gazeteci, haber kaynağını açıklaması için eğer zorlanıyorsa bunun için baskı görüyorsa, bu gazetecilik mesleğinin yapılamayacak derecede baskıya maruz kalınması anlamına geliyor. Tunus'ta, basın özgürlüğünün olmadığı Zeynel Abidin bin Ali zamanında bile kimse gazetecileri kaynağını açıklamaya zorlamamıştı. Gazeteciler olarak, basın özgürlüğünün olmadığı yıllara dönmemek adına, güvenlik, yargı ve Cumhurbaşkanlığı ile ilişkilerin ve iletişimin düzeltilmesini istiyoruz."
- Basında yaşanan krizin nedeni Enformasyon Bakanlığının kaldırılması
Tunus Gazetecilik Yüksekokulunda ders veren akademisyen Abdulkerim el-Heyzavi, hükümetin ve Cumhurbaşkanı'nın basın sektörünün talepleri karşısında sessiz kalması göz önüne alındığında, sendikanın aldığı grev kararının doğru olduğu görüşünde.
Medyadaki bu krizin 2011 yılından bu yana yaşandığına işaret eden Tunuslu akademisyen Heyzavi, "Konunun basın özgürlüğüne yönelik tehdit boyutunun yanı sıra, medya sektöründe 2011'den bu yana bir yönetememe sorunu var. Çünkü bu konudan sorumlu herhangi bir hükümet otoritesi yok. Basın sektöründe yaşanan krizin kaynağı, 2011 yılında Enformasyon Bakanlığının kaldırılması." dedi.
Enformasyon Bakanlığının kendi iç mevzuatıyla çalıştığını hatırlatan Heyzavi, sözlerini şöyle tamamladı:
"Enformasyon Bakanlığı, sektörün gelişimi, gazetecilik meslek ilkelerinin korunması ve basına ilişkin yasaların düzenlenmesi veya güncellenmesini bakanlık düzeyinde takip ediyordu. Enformasyon Bakanlığının kaldırılması ile tüm bu işler rafa kalktı, radyo ve televizyon yasası 2007 yılından bu yana güncellenmedi, kamu reklamlarının dağıtımı, gazetecilik mesleğini düzenleyen yasa 2011'den bu yana birbirini takip eden hükümetler tarafından bir türlü güncellenemedi."
Kaynak: