TEL AVİV (AA) - ENES CANLI / MÜCAHİT AYDEMİR - İsrail'in başkenti Tel Aviv'in en işlek caddelerinden birinde 7 Nisan Perşembe akşamı gerçekleştirilen ve 3 İsraillinin hayatını kaybettiği saldırının ardından hükümetin politikalarını sorgulayan kent sakinleri, Filistin meselesinin nasıl çözülebileceğini ve bireysel silahlanmanın bir çözüm olup olmadığını tartışıyor.
Yahudi inancına göre dükkanların kapalı olduğu ve sosyal yaşamın yavaş aktığı Şabat (cumartesi) gününde hayatın neredeyse normal akışında devam ettiği Tel Aviv, ülkedeki eğlence mekanlarının da en yoğun bulunduğu şehir.
İşgal altındaki Filistin bölgelerinden de uzakta yer alan Tel Aviv şehri, Doğu Kudüs veya Batı Şeria'da yaşanan olaylardan en az etkilenen yerlerden biri.
İsrail'de son 3 haftada üçü silahlı 4 ayrı saldırıda 14 kişi hayatını kaybetti. Bu saldırılardan ikisi Tel Aviv'de gerçekleşti. Kentin eğlence mekanları ile restoranlarının bulunduğu en işlek noktası Dizengoff Caddesi'nde 7 Nisan'da gerçekleşen ve 3 İsraillinin hayatını kaybettiği silahlı saldırı, kentte şok etkisi yarattı.
Güvenlik güçlerinin saldırganı gece boyunca Tel Aviv sokaklarında araması ve bu görüntülerin televizyonlarda canlı yayınlanması, olayın kamuoyundaki etkisini artırdı.
İsrail polisi, sabah saatlerinde saldırganın kadim bir Filistin kenti olan Yafa'da vurularak öldürüldüğünü duyurdu.
- İsrail güvenlik güçleri medyayı eleştirdi
İsrail polisi, ordusu ve iç istihbaratı Şin-Bet, Tel Aviv'deki silahlı saldırıda güvenlik güçleri saldırganı bulmaya çalıştığı sırada medyanın yaptığı yayın şeklini eleştirdi.
Güvenlik teşkilatları yayınladıkları ortak açıklamada, bazı medya kuruluşlarının "saldırganın aranmasını sansür ve bir öz eleştiri olmaksızın bir şova çevirdiği, tüm arama çalışmalarının canlı bir şekilde İsraillilerin evlerine ve düşmanın hizmetine sunulduğu" eleştirisinde bulundu.
Açıklamada, İsrail özel kuvvetlerinin ve gizli teşkilatlarının "kimlikleri, silah tipleri ve operasyon metotlarının" gün yüzüne çıktığı aktarıldı. Güvenlik birimlerinin, ileride benzer bir durumun yaşanmaması için sahadaki çalışma biçimlerini gözden geçireceği belirtildi.
Basını denetleyen hükümet komitesi de gelecekte benzer olayların yaşanmaması amacıyla bir toplantı gerçekleştirdi.
Bu durum basına sansür endişelerini de beraberinde getirdi. İsrail "güvenlik konularıyla ilgili" haberlere geçmişte birçok kez müdahale ederek sansür getirmiş, hatta bazı haberlerin resmi kurumlardan izin alınmadan yayımlanması yasaklanmıştı.
- Hükümet, Cenin'e baskıyı artırdı
Tel Aviv'deki iki saldırıyı düzenleyen Filistinlinin de işgal altındaki Batı Şeria'nın kuzeyindeki Cenin bölgesinden gelmesi, gözleri bu noktaya çevirdi.
İsrail yönetimi, Cenin kentine yönelik bir dizi kısıtlama açıkladı.
Cenin kentine açılan İsrail ordusuna ait "güvenlik kontrol noktası Celeme'den (Gilboa)" geçişlerin yasaklandığı duyuruldu.
İsrail hükümetinin bu adımıyla, Cenin kentindeki ekonomik hayata büyük katkı sağlayan İsrail vatandaşı Filistinlilerin kente giriş-çıkışı durduruldu. Cenin kentindeki iş insanlarının İsrail'e girişi de yasaklandı.
Cenin'deki Filistinlilerin işgal altındaki Doğu Kudüs ya da İsrail'deki aile üyelerini ziyaret için ramazan ayına özel aldıkları 50 bin izin iptal edildi.
- Kuzey bölgesinde duvar inşası için ek bütçe
Tel Aviv'deki iki saldırıyı gerçekleştiren Filistinlilerin, Batı Şeria'yı çevreleyen Ayrım Duvarı'ndaki "temas noktası" diye isimlendirilen tel çitlerin bulunduğu bölümden geçtiğinin tespit edilmesi üzerine, İsrail hükümeti, bu bölgede 40 kilometre uzunluğunda duvar inşa edilmesi için yaklaşık 110 milyon dolarlık bütçeye onay verdi.
- İsrail ordusunun saldırılarıyla Batı Şeria'da gerilim tırmandı
İsrail Başbakanı Naftali Bennett, saldırının ardından yaptığı bir toplantıda tüm güvenlik birimlerine "tam hareket özgürlüğü" tanıdığını açıkladı.
İsrail ordusu, işgal altındaki Batı Şeria'nın Filistin silahlı direniş örgütlerinin de varlığıyla tanınan Cenin kentine yönelik operasyonlarına hız verdi. İsrail ordusu, cumartesi ve pazar Cenin bölgesi, Cenin Mülteci Kampı ve Batı Şeria'nın bazı kentlerine baskınlar düzenledi.
İsrail ordusunun, Tel Aviv'deki saldırıyı gerçekleştiren Cenin kentinden Filistinli Raid Hazım'ın babası Fethi Hazım'ı gözaltına almaya çalıştığı ancak başarılı olamadığı bildirildi.
İsrail ordusunun bölgedeki baskılarını artırmasının ardından şiddet olayları da arttı. Filistinlilerin işgal altındaki Batı Şeria içinde gerçekleştirdiği gösterilere, İsrail ordusu sert müdahale etti.
10 Nisan Pazar günü İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu ikisi kadın 4 Filistinli hayatını kaybetti.
İsrail'de saldırıların başlamasının ardından İsrail ordusunun Batı Şeria'ya baskınları ve müdahalesinde toplam 20 Filistinli yaşamını yitirdi.
- İstihbarat birimleri saldırıların şekli karşısında şaşkın
Son 3 haftada gerçekleşen 4 ayrı saldırının birbiriyle bağlantısızlığı İsrail istihbarat birimlerini şaşırttı.
İsrail basınındaki haberlere göre, son 4 saldırının ikisinde DEAŞ terör örgütü bağlantıları bulunmasına rağmen saldırganların "yalnız kurt" diye isimlendirilen bireysel inisiyatifle hareket etmesi istihbarat zafiyeti doğurdu.
İsrail istihbarat ve güvenlik birimlerinin, silahlı saldırı hazırlığındaki kişilerin geleneksel iletişim ağları, sosyal medya, dijital platformlarda "daha az iz bırakması" üzerine bu saldırıları önceden tahmin etmekte yetersiz kaldığına dikkat çekildi.
- Tel Avivliler saldırının şokunu atlatmaya çalışıyor
Saldırının yaşandığı Tel Aviv'in en işlek caddesindeki eğlence mekanının önü bir anma yerine dönüştü.
İsrailliler, olayın yaşandığı noktada hayatını kaybedenler için mum yakıyor. İsrail bayraklarının asıldığı bu noktaya çok sayıda çiçek bırakıldı. İsrail güvenlik güçlerinin, geçmişe kıyasla kentteki yoğun varlığı ve önlemleri de dikkati çekiyor.
Fransa'dan gelerek yaklaşık 7 yıl önce İsrail'e yerleştiğini aktaran Tel Aviv sakini Daphne (23), AA muhabirine yaptığı açıklamada, saldırıdan birkaç saat önce olayın yaşandığı yerin yanından yürüyerek yakınlardaki evine gittiğini anlattı.
Saldırı sırasında evinde olduğunu, çok sayıda polis sireni duyduğunu ancak yangın benzeri bir durum olduğunu düşündüğünü aktaran Daphne, arkadaşlarının ve ailesinin kendisini arayarak durumunu sorduğunu, televizyonu açmasını istediğini belirtti.
Daphne, olayları haberlerde gördüğünde çok şaşırdığını ve Tel Aviv'de böyle bir olayın yaşanmasını "aklının almadığını" dile getirdi.
Başka bir şehirde saldırılar olduğunda hala güvenlik duygusunu yitirmediklerine işaret eden Daphne, "Tel Aviv'de biz bir balonun içinde yaşıyor gibiyiz. Çok fazla genç insan var, bu ülkede çok zor olaylara rağmen neşemizi korumaya çalışıyoruz. Ancak bu olay artık güvende olmadığımızı hissettirdi." dedi.
Gelecekte daha fazla saldırı bekleyip beklemediği sorulan Daphne, "Umarım olmaz. Eğer büyük kararlar almazsak bu yine gerçekleşecek. Bu ülkede hayata çok hızlı dönmeye alışkınız. Her zaman arkamızı kollar vaziyette değiliz." diye konuştu.
Daphne, son olayın ardından Tel Aviv'de geçmişte yaşanan saldırıları araştırdığını ve 50 yıldan uzun süredir durumun devam ettiğini söyleyerek, "Buna bir çözüm var mı bilmiyorum. Ama umarım şunu anlarlar; bu Tel Aviv'de oluyorsa, bunu durdurmanın ayrı bir yolunu bulmalıyız." ifadelerini kullandı.
Tel Aviv'de yaşanan olayın bir süre sonra unutulup "yeniden yaşanmayacak" denmesinin yeterli olmayacağını dile getiren Daphne, şöyle devam etti:
"Ben siyaset hakkındaki her şeyi bilmiyorum. Şunu umuyorum Araplar ve Yahudiler arasında barış tesis edebiliriz. Ben Fransa'da okurken Yahudi okuluna gitmedim ve Arap arkadaşlarım vardı. Biz hiç ayrım yapmazdık. Ben İsrail'e geldikten sonra orduya katıldıktan sonra durumu çok farklı görmeye başladım. Ben her zaman barışa inanırım ancak her dinde aşırı görüşlüler var, bu da işin üzücü kısmı."
- Bireysel silahlanma çözüm değil
Tel Aviv'de saldırının yaşandığı noktaya yakın bir yerde çalışan Eddie Way (35), saldırıyı çok feci bulduğunu belirterek, olayın Tel Aviv'in merkezinde gerçekleştiğini söyledi.
Saldırının şehrin en işlek caddesinde yaşandığına dikkati çeken Way, "İnsanlar için bu bir tehdit. Bu sadece Tel Aviv'in dışında bir yerde olmuyor. Böyle olduğu zaman da bu kötü bir durum tabii ki. Saldırıların Tel Aviv ve Tel Aviv'in kalbine gelmesinden insanlar korkuyor." dedi.
Way, İsrail hükümetinin açıkladığı ek güvenlik önlemlerini yeterli bulmadığını aktararak, eğer yeterli olsaydı Tel Aviv'deki durumun olmayacağını, "hiç kimsenin saldırının nereden, nasıl geleceğini" kestiremediğini aktardı.
Başbakan Naftali Bennett'in silah ruhsatı olan İsraillilere "Şimdi yanınızda silah bulundurmanın tam zamanı" çağrısını değerlendiren Way, bireysel silahlanmanın durumu çözemeyeceğini bu tür durumlarda silah taşıyanların müdahalede uzman kişiler gibi hareket edemeyeceği yorumunu yaptı.
- "Yaşananlar imkansız"
Tel Aviv sakini Naman Hakaviya (70), yaşı nedeniyle yürüyüş yapması gerektiğini ve bazı zamanlar bu caddede yürüdüğünü söyleyerek, "yaşananları imkansız bulduğunu" belirtti.
"Barış istediğini" ancak "savaşa da hazır olunması gerektiğini" dile getiren Hakaviya, olay sırasında saldırganı durdurmayı mı yoksa kaçmayı mı tercih edeceğini sürekli kendisine sorduğunu ve buna bir yanıt veremediğini ifade etti.
Hakaviya, silahını yanında taşımadığını ancak yanında olsaydı saldırgana ateş etme fikrini de kafasından geçirdiğini dile getirdi.
Tel Aviv sakini, saldırılardan korkmadığını ancak "bunun böyle devam etmeyeceğini" kaydederek, "Ben barış istiyorum. Ancak barış için belki de ortak bulamıyoruz. Böyle bir olaydan sonra da ortak bulabileceğimize inanmıyorum." ifadelerini kullandı.
Kameraya konuşmak istemeyen İsrailli Sharana da olay yaşandığı sırada yakınlarda bir restoranda yemek yediğini, silah seslerini duyduktan sonra kaçarak bir noktada saklandığını anlattı.
Saldırı anını anlatırken göz yaşlarını tutamayan Sharana, hala olayın şokunu yaşadığını o günden sonra bu noktaya yeni gelebildiğini dile getirdi.
- İşgal, abluka ve sürgün
İsrail'in kurulduğu yıl olan 1948'den önce tarihi Filistin topraklarında 1 milyon 400 bin Filistinli yaşıyordu.
İsrail'in kuruluşuna giden süreçte silahlı Siyonist çeteler tarafından düzenlenen terör saldırıları nedeniyle 800 bin Filistinli evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bugün sürgünde mülteci olarak yaşayan Filistinlilerin sayısı milyonları buluyor.
Kuruluşundan iki yıl sonra çıkardığı bir yasayla Filistinlilerin mallarına el koyan İsrail, bu insanlara vatanlarına geri dönüş hakkı da tanımıyor.
Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ndeki mülteci kamplarının yanı sıra başta Suriye, Lübnan ve Ürdün olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde vatanlarından uzakta hayat süren Filistinliler ise yüzlerinin hala "çalınan cennet" olarak tanımladıkları Filistin'e dönük olduğunu her fırsatta dile getiriyor.
Vatanlarında kalmayı başaran ve daha sonra İsrail vatandaşı olan Filistinlilerin sayısı ise bugün 2 milyonu buluyor.
İsrail'in yaklaşık 16 yıldır hava, kara ve denizden uyguladığı sıkı abluka altında bulunan yaklaşık 2 milyon kişinin yaşadığı Gazze Şeridi, büyük bir insani krize sahne oluyor. Seyahat özgürlüğü olmayan Gazze halkı, çok istisnai durumlar hariç Gazze dışına çıkamıyor.
İsrail ordusunun 1967'den beri işgal altında tuttuğu Batı Şeria'da yaşayan 3 milyon civarındaki Filistinli etraflarına örülen Ayrım Duvarı ile Kudüs ve diğer birçok tarihi Filistin bölgesinden koparılmış durumda.
İşgal politikası çerçevesinde buraya yerleştirilen ve sayıları yarım milyonu bulan Yahudi yerleşimciler de Filistinlilere sık sık saldırılar düzenliyor. İsrail'in 1980 yılında yasa dışı olarak ilhak ettiği işgal altındaki Doğu Kudüs'te ise 200 bin civarında Yahudi yerleşimci bulunuyor.
Kaynak: