DİYARBAKIR (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Kimlikler bizim şerefimizdir onurumuzdur. Kimlikleri siyasete malzeme etmek asla doğru değildir." dedi.
Kılıçdaroğlu, Diyarbakır'da bir otelde düzenlenen "STK, Muhtarlar ve Kanaat Önderleri Buluşmaları"nda, var olan sorunların çözüm anahtarının demokrasi olduğunu söyledi.
Sorunları demokratik yollarla aşmaları, konuşmaları, konuşurken de sağlıklı bir zeminde tartışmaları gerektiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, "Sadece benim dediğim doğrudur. Diğerlerinin tümünün dediği yanlıştır dersek farklı bir pencereden bakarsak o zaman sorunları çözemeyiz." ifadelerini kullandı.
6 partinin siyasi genel başkanı olarak bir araya geldiklerini anımsatan Kılıçdaroğlu, demokrasi, insan hakları, ekmek, aş için yola çıktıklarını belirtti.
Sıkıntıların olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Diyarbakır'da küçük bir esnaf ziyareti yaptık. Cebim kağıt doldu, 'Evlatlarım işsiz' diye. Ne olacak peki, buna bir çözüm bulmamız lazım. Çözümü siyaset kurumu bulacak. Başka bir yer değil." diye konuştu.
Devleti yönetmeye talip olanların çözüm üretmeleri gerektiğini anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Ama biz öyle bir noktada mıyız? Hayır öyle bir noktada değiliz. Öyle bir noktaya bizi getirmediler. Tam tersine beraber olmamız gereken bir atmosferde bizi ayrıştırdılar. Farklı kamplara böldüler. Efendim kimliğin ne? İnancın ne? Yaşam tarzınız ne? Sana ne kardeşim bir insanının kimliğinden, inancından, yaşam tarzından. Kişinin kimliği, siyasete malzeme olabilir mi? Kim anne ve babasını seçme özgürlüğüne sahip? O zaman hepimiz belli bir kimliğin belli bir değerin içinde doğarız."
- "Dünyada siyaset tarihini yazan bütün kitaplara bu konu girecektir"
"Kimlikler bizim şerefimizdir onurumuzdur. Kimlikleri siyasete malzeme etmek asla doğru değildir. İnancımızı, kimin yüce Yaradan'a yakın olup olmadığını kim bilebilir, yüce Yaradan'dan gayrı. Öyle bir noktaya taşındık ki öyle bir noktaya getirdiler ki her birini komşumuzu sorgulamaya başladık. Komşumuzun inancı ne kimliği ne?" ifadelerini kullanan Kılıçdaroğlu, 6 siyasi partinin genel başkanları olarak bunları bir tarafa bırakarak ülkenin temel sorunlarına odaklanıp sorunları beraber ve birlikte aşmak istediklerini aktardı.
Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Yapacağımız birliktelikle Türkiye'yi aydınlığa çıkarabilirsek Türkiye'yi kucaklaştırabilirsek Türkiye'de yeni bir atmosferi yaratabilirsek emin olun sadece Türkiye için değil dünyada siyaset tarihini yazan bütün kitaplara bu konu girecektir. Dünyada siyaset tarihini kim yazıyorsa dünyanın neresinde yazılıyorsa o siyaset kitabına girecektir. Üniversitelerde ders olarak okutulacaktır. Bundan eminim."
Diyarbakır'ın tarihi, kadim bir kent ve buğdayın keşfedildiği bir yer olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, "Herkesin karnının doyması gerekirken açların yoğun olduğu bir yer. Nasıl olur da bereketli topraklar nasıl bereketsiz bir atmosfere dönüşebilir? Nasıl böyle bir tablo çıkabilir ortaya, tabloyu ortaya çıkaranlar, bu kadar acımasız bir gerçeği toplumun önüne koyanlar kim? Her birimizin tek tek düşünmesi gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Kanaat önderleri, muhtarlar ve sivil toplum kuruluşlarıyla toplantı yaptıklarını, bu toplantıları önemsediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, beraber demokratik yollarla sorunları çözmeleri gerektiğini anlattı.
Mezopotamya'nın bereketli topraklarının bulunduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Diyarbakır'da ne oldu acaba? 2002'de çiftçi sayısı 50 bin 81 kişi. 2021'de 33 bin 163 kişiye düşmüş. Niçin? En temel sorun da 16 bin 918 çiftçi üretim yapmaktan vazgeçmiş. Toprağı ekmiyor. Devleti yönetenlerin düşünmesi gerekmez mi? Ya ne oldu da yaklaşık 20 bin kişi topraktan elini ayağını çekti, ne oldu, niye böyle oldu? 2004'te tarım alanı 7 milyon 981 bin dekar, 2021'de 7 milyon dekarlık tarım alanı 5 milyon dekara düşmüş. 2 milyon 248 bin dekar alan ekilmiyor. Diyoruz memlekette yoksulluk var. Diyoruz ki yağ yok. Diyoruz ki buğday, nohut, arpa dışarıdan geliyor. Her şey dışarıdan, et dışarıdan geliyor. Canlı hayvan dışarıdan geliyor. Ne oluyor da dışarıdan geliyor? İnsan mı yok, var. Toprak mı yok, var. Güneş mi yok, var. Hava mı yok, su mu yok, var. Niye dışarıdan geliyor, hangi gerekçeyle dışarıdan geliyor? Ben bu soruları soruyorum kendi vicdanıma. Sizin de sormanız lazım. Benim sorumluluğum var, ben bunun farkındayım. Her birimizin düşünmesi lazım. Diyarbakır'ın karpuzu vardı değil mi? Karpuz eksildi. Dışarıdan karpuz ithal ediyoruz. Benim Diyarbakırlılara sözümdür. Diyarbakır'ın karpuzu piyasaya çıkmadığı sürece bu memlekete tek bir karpuz bile ithal etmeyeceğiz. Ya kardeşim getiriyorsun başka yerden karpuzu mağdur olan kim Diyarbakırlı çiftçi. Niye mağdur olsun? Sen kendi vatandaşının hakkını, hukukunu mu koruyacaksın başka birisinin mi hakkını, hukukunu koruyacaksın? Vatanseverlik, evet vatanseverlik budur. Benim ülkemde karpuzu, buğdayı eken kazanmalı, herkes kazanmalı."
- "6 ile güneş enerjisi yapacağız"
Tarım sektörünün dünyanın bütün ülkelerinde stratejik sektör olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, tarıma değer ve önem vermeleri gerektiğini anlattı.
Şanlıurfa'daki ziyaretine değinen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Şanlıurfa'da bir konuşma yaptım. Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanlığını bize verin bütün çiftçilere elektriği bedava vereceğiz, dedim. Bakın ne oldu? Şimdi aynı şeyi sadece Şanlıurfa için demiyorum. 6 il saydık orada. Diyarbakır, Mardin, Siirt, Şırnak bunları hepsini saydık, 6 il. 6 ile güneş enerjisi yapacağız. Ya güneşe para veriyor musunuz? Vermiyorsunuz? Paneller üretiliyor mu, evet üretiliyor. Hesabını yaptım. Bu 6 ile çiftçiye elektriği bedava vermek ve artan elektriği de satmak kaydıyla 5 bin megavatlık bir yatırım yapmak mümkün, yatırımın maliyeti 3 milyar dolar. Bunlar kalktılar ısrarla iş birliği yaptılar. Mersin'de Akkuyu Nükleer Santralini kurdular. Güzel nükleer teknolojiyi de bize vermiyor Ruslar, sadece fabrikayı kurdular, bize elektriği satacaklar ve garanti vermişiz elektriği de satın alacağız. Nükleer santralin maliyeti ne kadar 20 milyar dolar, biz kaça alacağız, 3 milyar dolar. 20 milyar dolarlık yatırım yapıyorlar nükleer santrale, 13,35 sentten kilovat saatini satacaklar. Dünyanın en pahalı elektriği. Güneş tarlaları var mı var, boş arazi var mı var. Binlerce dönüm var mı var. Binlerce dönüm üzerinde bunları kurmak mümkün mü mümkün, 3 milyar dolar evet 3 milyar dolar. Çiftçiye bedava mı evet, bu altı ilde çiftçiye bedava, artan enerjiden de dünyanın parasını kazanacağız. 10 yılda bu yatırım kendisini amorti edecek, 2 yılı ödemesiz. 10 yılda kendisini amorti edecek."
Bunun dolaylı veya doğrudan 665 bin kişiye istihdam sağlayacağını belirten Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Erdoğan diyor ya elini tutan mı var? Elimi tutan sensin. Diyarbakır'da, Diyarbakırlıların huzurunda söylüyorum, eğer sen delikanlıysan, benim elimi tutmazsan, bana bizim kuracağımız şirkete büyükşehir belediyelerine, bizim belediyelerimizin kuracağı şirkete arazi tahsis edeceksin. 6 ilde, diyeceksin burası taşlık arazidir burayı kullanmıyoruz. Sen demiyor muydun şu kadar elektik üreteceğim diye gel kardeşim tahsis ediyorum. Teşvik açısından burası 6. bölge, burada hangi teşvikler sanayi için uygulanıyorsa aynı teşvikleri bize de vereceksin kardeşim. Üretim ve dağıtım işleri için istediğim lisansı diğer şirketlere hangi lisansı verdiysen aynı lisansı bize de vereceksin, biz bunu yapacağız. Onlar 20 milyar dolara yapıyorlar, biz 3 milyar dolara yapacağız. Onlar 13 küsür sentten satacaklar, biz çiftçimize bedava vereceğiz. Ayrıca paramızı kazanacağız, ayrıca çok kazanacağız."
- "Eğer üretirsek bir toplum mutlu olur"
Kılıçdaroğlu, bütün bunların çalışmalarının yapıldığını, çalışmaları yapılırken, bu konuda dünyada yatırım yapan büyük firmalarla görüşüldüğünü ifade ederek, 6 ili üretim üssüne dönüştüreceklerini anlattı.
Yatırımların İstanbul, Ankara, Bursa, İzmir ve Denizli'ye yapıldığını savunan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Ya Diyarbakır'ı yok mu bu ülkenin? Bu ülkenin Tunceli'si,
Elazığ'ı, Sivas'ı, Kayseri'si yok mu? Büyük yerlere, oralara gidiyor ve bu bölgelerde yatırım yapılmıyor. Büyük sıkıntı var. Diyarbakır'dan Erdoğan'a gayet açık gayet net herkesin anlayacağı dille söylüyorum. Elimi tutan sensin, delikanlıysan benim istediklerimin tamamının verirsin. İlk yatırıma geleceğiz. Şanlıurfa ve Diyarbakır'da yapacağız, hepinizin göreceksiniz. Eğer üretirsek bir toplum mutlu olur, eğer alın terinin karşılığını alırsa bir toplum mutlu olur, eğer evlatlarımız iş bulursa, çalışırsa evlerine helal ekmek getirebilirlerse o toplum mutlu olur. Mutfaklarda, evlerde, sokaklarında bereket olur. Esnafa gidiyorsun, siftah daha yapmamış, iyi de siftah yapacak vatandaşın cebinde para yok ki. Para olacak ki gidip alışveriş yapsın. Yatırım kadar üretim kadar değerli bir şey yoktur. Bütün bunlar yapılabilir mi, hepsi yapılabilir. Maliyeti kuruşuna kadar hesaplandı, hepsi mümkün. Hatta biz elimizi cebimize atmadan bunların tamamını yapmak mümkün. Gelir bir firma tamamını yapar, bu garantileri yeter ki verilsin. O zaman ne Şanlıurfa'nın ne Diyarbakır'ın ne Mardin'in çiftçisi, 'Yok kuyudan elektrik çektim, elektrik fiyatı şudur, elektrik fiyatı çok pahalıdır.' diye sokaklara, meydanlara dökülmez. Elektriği alacak, istediği kadar kullanacak, tamamı da bedava olacak. Artan kısım doğrudan entegre sistemde dağıtılacak. Yani Türkiye'ye dağıtılacak, oradan da ayrıca para kazanılacak, iyi para kazanılacak."
(Sürecek)
Kaynak: