İSTANBUL (AA) - Salt'ın Varşova Modern Sanat Müzesi iş birliğiyle düzenlediği "Bilinmeyene Doğru Sergisi"nin kamu programı "Duvarda Bir Çatlak", 1989 sonrası dünyada sanatın belgesel ve arşivle ilişkisini ele alıyor.
Araştırmacı ve sanat yazarı Nesli Gül Durukan, program kapsamında gerçekleştirilen "Kolektif Hafıza ve Sanatın Nesnesi" başlıklı çevrim içi etkinlikte konuşma yaptı.
Türkiye'de 1990'lı yıllarda öne çıkan sanat pratiklerinin geçmişi bugüne aktarma biçimlerini anlatan Durukan, bu aktarımların farklı mecralardaki üretimlere etkisiyle ilgili bilgi verdi.
Ahmet Öktem'in 1989'da sergilenen "Açık ve Kapalı" adlı çalışmasından örnek veren Durukan, sanatçının sergi için Maliye Bakanlığından geçici olarak aldığı arşiv dolaplarını kullandığını söyledi.
Açık dolapların siyah ve beyaz gerçek büyüklükte, üzeri özel kodlamayla kaşelenmiş fotoğraflar olarak, kapalıların da Maliye binasından geçici alınan gerçek dolaplar kullanılarak sergilendiğini belirten Durukan, "Öktem, 2019 yılında doktora çalışmam sırasında kendisiyle yaptığım görüşmede çalışmasıyla ilgili olarak, kullanılan dolapların birçok bakımdan sosyolojik durumu işaret etmesine karşın, kapalı ve açık sözcüklerinin onu daha çok kavramlar üzerine düşünmeye ittiğini ve sanatsal pratiğiyle ilgili olarak da gündelik yaşamımızdaki birçok nesneyi bağlı bulunduğu konumun dışına çıkardığını, ona kavramlar bakımından farklı anlamlar yüklediğini, içerisinde bulunduğu yerden galeri mekanına taşıyarak sanatsal eylemin bir parçası haline getirdiğini ifade eder." değerlendirmesinde bulundu.
- "Kuryeler, kolektif hafızaya kenetlenen bir söylemin parçası"
Gülsün Karamustafa'nın 1991 yılında gerçekleştirdiği "Kuryeler" adlı çalışmasına da değinen Durukan, Karamustafa'nın yaşadığı gündemi yakalayabilen bir sanatçı olduğunu ve eserlerinde farklı konuları ele aldığını kaydetti.
Durukan, sanatçının anneannesinden dinlediği göç hikayesinden yola çıkarak hazırladığını ve göçün insanlık üzerindeki travmatik etkilerini eserinde yansıttığını belirterek, "Başta bireysel gibi görünen bir hikaye olduğu izlenimini veriyor ama aslında kolektif hafızaya kenetlenen daha geniş bir söylemin parçası olan bir iş." dedi.
Aydan Murtezaoğlu, Hale Tenger ve Canan Beykal'ın çalışmalarını görseller eşliğinde yorumlayan Durukan, 1990'lı yıllarda Türkiye'deki sanat ortamında ön plana çıkan konulara ilişkin bilgi paylaştı.
Nesli Gül Durukan, "Sanatçılar, belli bir bağlam içinde nesnelerin hafızasına sürekli artan bir ilgi oluştururken toplumsal söylemin daha da önemli unsurları haline geliyorlar. İşler hem fiziksel hem de ideolojik sınırlarını aşıyor. Sanatsal pratiklerde hafıza odaklı yaklaşım, travmatik konuların yeniden yorumlanması ve az gösterilen anlatılar alternatif bir dil olarak ön plana çıkarılıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Salt Beyoğlu'ndaki Açık Sinema'da gerçekleşen gösterimlerle çevrim içi etkinliklerden oluşan program, 11 Ağustos'a kadar sürecek.
Kaynak: