İSTANBUL (AA) - Kültürel değerleri korumak ve yaşatmak için faaliyetlerini sürdüren Elginkan Vakfı'nın 2013'ten itibaren düzenlediği "Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Kurultayı"nın beşincisi başladı.
Alanında uzman isimlerin katılımıyla "Geçmişten Günümüze Yazılmayan Türkçe-Türkçenin Art ve Eş Zamanlı Değişkeleri" konu başlığıyla gerçekleştirilen kurultay, 13 Mayıs'a kadar devam edecek.
Açılışta konuşan Elginkan Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı, eski Savunma Bakanı Dr. Mehmet Vecdi Gönül, Türkiye'de dil konusunun önemli bir alan olduğuna dikkati çekti.
Vakfın, doğdukları topraklardan sökülerek Türkiye'ye gönderilmiş bir aile tarafından kurulduğuna işaret eden Gönül, aile üyelerinin Türkiye'de sanayide öncülük yaptığını belirterek, "Doğduğumuz toprakları, vatanımızı kaybettik. Bari dilimizi ve kültürümüzü kaybetmeyelim diye bir vakıf kurduk. Böyle bir düşünceye hizmet etme fırsatı verdikleri için gerçekten mütevelli heyete ben de şükran borçluyum. Dil konusu, Türkiye'de çok önemli bir konu. Çünkü biz bir imparatorluğun bakiyesiyiz." ifadelerini kullandı.
Elginkan Vakfı Türk Dili ve Edebiyatı Kurultayı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın da kurultayın 3 yıl önce "Geçmişten Günümüzde Seyahat Edebiyatı" olarak gerçekleştirildiğini belirterek, geçen yıl kurultayın Kovid-19 salgını nedeniyle yapılamadığını söyledi.
- "Her dilin yazı dili ve konuşma dili olmak üzere iki cephesi vardır"
Akalın, önceki kurultaylarda Türkçe yazı diline ve yazılı edebiyata odaklandıklarına işaret ederek, "Her dilin yazı dili ve konuşma dili olmak üzere iki cephesi vardır. Yazı dilinin ölçümlü yani standart dil olarak kuralları, dil bilgisi kitaplarında sözlüklerde, yazım kılavuzlarında belirlenmiştir. Bu durağan ölçümlü dilin yanı sıra şehir, ilçe ve köylerimizde, kısacası hayatın her alanında farklı boyut, tür, kapsam ve özellikleri bulunan, yazılamayan ama canlı bir Türkçe var. Doğallığıyla, içtenliğiyle yaşayan bu canlı dil, üretkenliğe, değişime ve etkileşime açıktır." diye konuştu.
Türk cumhuriyetlerinde yazı dilinde olmasa da lehçelerde köken olarak ortak bir dil olduğunun altını çizen Akalın, şunları kaydetti:
"Bugün yazı dilinde kullanmadığımız ama köylerimizde kullanılan bir kelimenin Azerbaycan, Kazakistan veya Kırgızistan'da yaşadığını görmekteyiz. Ağızlarımızın söz varlığındaki kelimeler, deyimler, atasözleri, bütün zenginliğiyle varlığını korumakta. Öte yandan argo, ki yanlış bilinir, argo aslında gizli delik demektir, belirli yaş gruplarına, mesleklere, işlere özgü bir özel dili ifade eder. Gizli değildir. Bunlar Türk dilinin araştırılması gereken diğer alanlarıdır."
Akalın, işitme engellilerin kullandığı işaret diline de değinerek, "Kültürümüzün önemli bir zenginliği. Türk işaret dili, farkındalık oluşturan bir alan olarak, son yıllarda dil bilimcilerin yoğun biçimde araştırdığı konu olmuştur. İşte araştırmacılarımızı dilin bu alanlarına yöneltmek amacıyla Elginkan Vakfı 5. Uluslararası Türk Dili ve Edebiyat Kurultayı'nın hazırlık çalışmalarını üç yıl önce başlatırken, üç gün sürecek bir toplantı tasarladık." ifadelerini kullandı.
- "Birçok alanda dil kendi kendine gelişiyor"
Prof. Dr. Akalın, gönderilen 43 bildirinin kurultaya sunulmaya değer bulunduğunu söyleyerek, "Kurultayımızda alanlarına ve konularına göre gruplandırılan bu bildiriler, 9 oturum halinde üç gün boyunca sunulacak ve tartışılacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Kurultayda açılış söyleşisine konuk olan yazar Doğan Hızlan ise dilin mesleki anlamda önemine vurgu yaparak, "Bunların başında da teknoloji kavramları geliyor. Bunların Türkçe karşılıklarını bulmaya çalışıyoruz. Bu bitiyor, başka bir mesleki söz ortaya çıkıyor. Tabii bunları bir de bilimsel platformlarda edebiyata yanaştırıyoruz. Ancak birçok alanda dil kendi kendine gelişiyor ve dilciler ile edebiyatçılar da bunları hal yoluna koyuyor." dedi.
Hızlan, dil deyince birçok kişinin aklına mizah dergileri geldiğini söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hepimiz okuyoruz. Bu yayınlarda kullanılan dile, sokak arası dili diyoruz. Yoğun olarak gençlerin kullandığı bir dil bu ve bugüne kalmış. Halen argoda konuşuluyor. Bu dil, kitaplara girse kalıcı oluyor ama onun dışında kalıcılığı olmuyor. Birçok şehirde, köyde, beldelerde kullanılan bazı kelimeler var. Bu kelimeler edebiyatta var mı yok mu, bu bir inceleme konusu. Bu dili ancak oralara gidince öğrenebiliyorsunuz. Biz 'makbule geçti' derken, oralarda 'hora geçti' deniyor mesela. Türkülerde bu farklılığa daha çok rastlıyorsunuz. Bunların da bazıları kitaplara geçerken, bazıları ise sadece o yörelerde konuşulan dil içerisinde kalıyor."
Kurultay programı hakkında detaylı bilgiye, "www.elginkanvakfikurultayi.org/kurultay-programi" adresinden ulaşılabilir.
Kaynak: