Bu yılın yükselen 10 teknolojisi arasında ilk sırada "dekarbonizasyon teknolojileri" yer alırken, bu teknolojiyi "kendi kendine gübrelenen bitkiler", "hastalık teşhis eden nefes sensörleri", "eczanelerde isteğe bağlı ilaç üretimi" ve "5G ile kablosuz şarj” izliyor.
Gelişen diğer teknolojiler arasında "sağlıklı yaşlanma için mühendislik", "yeşil amonyak", " kablosuz biyosensörler", "yerel üretim için 3D yazıcılar" ve “uzay tabanlı nesnelerin interneti" de yer alıyor.
İklim ve gıda alanındaki teknolojiler
Ülkeler iklim değişikliğiyle mücadele konusundaki taahhütlerini yerine getirmek için yarışırken, daha düşük karbon ayak izi çözümleri sunan veya havadaki karbondioksidi emen çok sayıda teknolojinin hızla büyümesi öngörülüyor.
Net sıfır emisyonlu klimalar, düşük karbon emisyonlu çimento, yenilenebilir enerji kaynakları ve etsiz protein üretimi “dekarbonizayon teknolojileri” içinde yer alıyor.
Dünyanın nüfusu artarken gıda kaynakları ise gün geçtikçe daha da azalıyor. Bu konuda yenilikle büyük adımlar atılmadıkça gıda talebinin arz miktarını geçmesi muhtemel olacağı belirtiliyor.
Bitkiler, büyümeleri ve büyük miktarlarda gıda üretimi için gerekli olan azotu sağlamak için gübrelere ihtiyaç duyuyor. Dünyanın artan nüfusuna gıda sağlayabilmenin çözümü olarak büyük ölçüde amonyak azotu içeren endüstriyel gübreler gösteriliyor.
Yeni mühendislik yaklaşımlarıyla, bitki kökleri ile doğada oluşan toprak bakterileri arasındaki simbiyotik ilişkiyi taklit ederek bitkilerinin kendi gübrelerini üretmeleri sağlanıyor. Bu teknolojinin tarım başta olmak üzere gıda gibi birçok sektöre katkı sağlaması bekleniyor.
Hastalık teşhis eden nefes sensörleri
İnsan nefesi 800'den fazla bileşen içerirken, yeni nefes sensörlerinin bu bileşenleri analiz ederek hastalıkları teşhis etmesi hedefleniyor.
Erken aşama testlerin, nefes algılama teknolojilerinin Kovid-19, tüberküloz ve kanseri teşhis etme potansiyelini ortaya koyduğu belirtiliyor.
Halihazırda ilaçlar geniş tedarik zinciriyle üretilirken, mikroakışkanlar ve isteğe bağlı ilaç üretimindeki son gelişmeler, antidepresanlar ve antihistaminikler gibi yaygın ilaçların, yerel eczanelerde kişiye özel çeşitli formülasyona göre yapılması imkanını ortaya çıkardığı kaydediliyor. Bu teknolojilerle insanların reçetelerini göstererek eczanelerde kendilerine özel hazırlanan ilaçları alabilmesi öngörülüyor.
Dünya Sağlık Örgütü, 2015 ve 2050 arasında dünya nüfusunda 60 yaşındaki kişi sayısının yüzde 12’den yüzde 22’ye yükseleceğini tahmin ediyor. Bunun sağlık ve sosyal yaşamda büyük zorluklara sebep olması beklenirken, yaşlanmanın moleküler mekanizmalarını ortaya çıkaracak teknoloji ile insanların sadece daha uzun değil aynı zamanda daha sağlıklı yaşamlar sürebilmesi amaçlanıyor.
5G sinyalleri ile şarj etme
Bu yılın öne çıkan diğer teknolojik çözümleriyle, akıllı saatler gibi çalışması için fazla güç gerektirmeyen cihazların yakında Wi-Fi ve 5G sinyalleri aracılığıyla kablosuz olarak şarj edilebilmesi öngörülüyor.
Diyabet ve kanser gibi kronik hastalıkların izlenmesi, belirli biyolojik belirteçleri belirlemek ve izlemek için sık sık kan testi yapılması gerekirken, giysilere takılan veya giyilebilir sensörlerdeki yeniliklerle bu hayati bilginin yakında sürekli olarak izlenebilmesi amaçlanıyor.
3D yazıcılarla yerel malzeme kullanılarak evler inşa edilebilmesi hedeflenirken, Kovid-19 salgınında daha da pahalı hale gelen konut sorununa çözüm bulunarak, dünyada 1,6 milyar insan için yetersiz konut sorununun üstesinden gelinebilmesi öngörülüyor. Böylece inşaat malzemelerinin sahaya taşınmasında zamandan, paradan ve enerjiden tasarruf edilmesi amaçlanıyor.
Yapılan araştırmalara göre bugün internete 10-11 milyar cihazın (nesnelerin interneti) bağlı olduğu tahmin edilirken, bu sayının önümüzdeki 10 yıl içinde iki katından fazla artması bekleniyor. İletişim ve otomasyonda nesnelerin internetinin faydalarını en üst düzeye çıkarmak, cihazların dünya çapında yayılmasını gerektiriyor. İnternet ağları dünyanın yarısından daha azını kapsarken, bağlantıda büyük boşluklar oluşuyor. Uzay tabanlı nesnelerin interneti sisteminin, dünyadan birkaç yüz kilometre uzakta yörüngede dönen düşük maliyetli, düşük ağırlıklı nano uydulardan oluşan bir ağ kullanarak bu boşlukları kapatabileceği hesaplanıyor. Bu teknolojiyle daha önce erişilemeyen veya bağlanması zor olan bölgelerin de internete bağlanabilmesi hedefleniyor.
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.