İSTANBUL (AA) -ENVER ARPA- 2018 yılının son günlerinde alevlenen Hartum sokakları 30 yıllık Ömer el-Beşir yönetimini tahttan indirmiş ve yerine asker sivil karışımlı bir hükümet oluşturulmuştu. Uzun yıllardır süren güney-kuzey iç savaşından ve ardından başlayan Darfur çatışmalarından bıkan ve bu sorunların yarattığı ekonomik darboğazdan şiddetli bir şekilde etkilenen Sudan halkının bu yeni dönemden beklentileri hayli yüksekti. Halk, Ömer el-Beşir döneminde yaşanan sorunların, yolsuzlukların ve hayat pahalılığının bu dönemde giderileceğini umut ediyordu. Ne var ki ülkede yaşananlar umulanın tam tersine bir sonuç doğurdu.
Ekonomi daha da kötüleşti, hayat pahalılığı daha da arttı ve işsizlik sorunu had safhaya ulaştı. El-Beşir'in son dönemlerinde yüzde 40-50 aralığında seyreden enflasyon, 2021 Ağustos ayında yüzde 422'ye kadar çıkarak rekor kırdı. Abdullah Hamduk başkanlığında kurulan geçiş hükümeti ekonomiyi sanayi, üretim, istihdam gibi iç dinamikleri kullanarak toparlamak yerine umudunu dış yardımlara bağladı. Bunun için ülkedeki silahlı gruplarla anlaşmalar yaparak dış dünyanın desteğini elde etmeye çalıştı.
Ne var ki bu siyaset tarzı Sudan'a pahalıya mal olacak gibi duruyor. Bir ülkenin idari yapısını gruplar veya bölgeler üzerinden şekillendirmek ilk aşamada farklı kesimleri siyasi erke dahil etme anlamında yararlı gibi görünse de bunun Sudan siyaseti için sağlıklı bir yöntem olmadığı anlaşılıyor. Atamayla başa gelen Hamduk hükümeti bir geçiş hükümetinin yetkileri dahilinde olmayan bir tasarrufla ülkedeki silahlı grupları sisteme dahil ederek yanına çekmeye çalıştı. Geçici hükümet, 3 Ekim 2020 tarihinde Güney Sudan'ın başkenti Cuba'da isyancı gruplarla bir anlaşma imzalayarak onları yönetime dahil etti. Anlaşma uyarınca Darfur bölgesinin 5 eyaleti tek yönetim altında toplandı ve başına Darfur'da silahlı mücadele vermekte olan isyancı Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minnavi getirildi. Diğer bir silahlı grup olan Adalet ve Eşitlik Hareketinin lideri Dr. Cibril İbrahim ise Maliye Bakanlığına atandı. Diğer gruplara da çeşitli haklar verildi ve silahlı grup militanlarının düzenli orduya dahil edilmesi süreci başlatıldı. Anlaşmayla Sudan'ın güney bölgesinde yer alan Mavi Nil ile Güney Kurdufan eyaletlerine özerklik hakkı tanındı.
Hamduk hükümetinin bu planının uzun vadede sağlıklı bir yöntem olmadığı, Sudan'ın iç dengeleriyle ve sosyo-kültürel yapısıyla uyuşmadığı ortaya çıktı. Zira bu silahlı gruplara anlaşmayla verilen tavizler ülkenin diğer eyaletlerinin de benzeri taleplerde bulunmasına yol açtı. Sudan gibi etnik çeşitliliğin, kabileciliğin ve bölgeciliğin çok keskin hatlarla tezahür ettiği bir ülkede bu girişimin son derece tehlikeli sonuçlar doğuracağı açıktı.
- Darbe girişimi ve yükselen gerilim
Cuba Barış Anlaşması, ülkenin doğu ve orta kesimlerinde yer alan eyaletlerde uzun zamandır bir gerilime sebep oluyordu. Bu bölgelerin halkı, Mavi Nil ile Güney Kurdufan eyaletlerine tanınan özerklik hakkının kendilerine de tanınması gerektiğini savunuyordu. Bu eyaletlerin liderleri, kendilerinin yönetimde yeterli oranda temsil edilmediklerini, haklarının gasp edildiğini, ülke kaynaklarından kendilerine adilce pay verilmediğini düşünmekteler. Bu kızgınlık her geçen gün artarak devam ediyor. Nitekim 18 Eylül 2021 günü bu gerilimin sokağa taşmaya başladığı haberlere yansıdı. Sudan'ın doğu bölgesinde yer alan Kızıldeniz eyaletinde gösteri düzenleyen eylemciler Port Sudan'daki Güney Limanını, Osif Limanını ve Sevakin Limanı ile başkent Hartum'a giden yolları ulaşıma kapattılar. Aynı anda yine doğu bölgesi eyaletlerinden Kesela ve Kadarifte de benzeri eylemler başlatıldı.
21 Eylül'de ise başkent Hartum'da bir darbe girişiminin bulunduğu, parlamento binasının bulunduğu Omdurman bölgesinde silah seslerinin duyulduğu ve 40 subayın bu girişimle ilgili olarak tutuklandığı basına yansıdı. Aldığımız bilgiler, başkent Hartum'da halihazırda güvenlik güçlerinin duruma hâkim olduğu, hayatın normal seyrinde işlemeye devam ettiği yönünde. Söz konusu girişimle ilgili henüz teyit edilmiş bir bilgiye sahip değiliz. Ancak hakikati ne olursa olsun olaylar bütüncül bir bakışla değerlendirildiğinde ülkede yüksek bir gerilimin yaşanmakta olduğu ifade edilebilir.
Darbe girişimiyle ilgili pek çok yorum ve komplo teorisi de tedavüle sokulmuş durumda. Kimi tahlillerde darbenin yönetimdeki sivil kanat ile askeri kanat arasındaki hesaplaşmadan beslendiği, askeri kanadın pozisyonunu güçlendirmek için olayları manipüle etmeye çalıştığı ifade ediliyor.
Doğu bölgesindeki olaylar üçüncü gününe girdi. Hartum yönetimi göstericilerle görüşmek üzere üst düzey bir müzakere heyeti oluşturdu. Fakat yolları ve limanları kapatan göstericiler bu girişimlere rağmen eylemlerine kararlılıkla devam ediyorlar. Sudan'ın büyük kabilelerinden biri olan Beca kabilesinin liderlerinden Ahmed Musa, Geçiş Hükümeti'nin Cuba'da silahlı gruplarla yaptığı anlaşmanın yanlış olduğunu, bu anlaşmanın Doğu bölgesiyle ilgili maddelerini kabul etmediklerini, hükümetle bu konuyu müzakere etmek istediklerini, haklarının kendilerine verilmesi gerektiğini ifade ederek bu talepleri kabul edilinceye kadar Doğu bölgesinin ülkeyle irtibatını sağlayan ana yolları ve Port Sudan limanını ulaşıma kapalı tutacaklarını ve gerekirse maden işletmelerini kapatmak da dahil olmak üzere başka tedbirlere başvuracaklarını ilan etti.
Sudan'ın Kuzey Eyaleti (eş-Şimaliyye) Kuzey Oluşumları Yüksek Konseyi bir bildiri yayınlayarak Doğu halkının bu taleplerine tam destek verdiklerini, merkezi yönetim üzerinde baskı oluşturmak için aldıkları kararları haklı gördüklerini ve kendilerinin da anayasal hakları olan özerkliği elde etmek için çaba sarf edeceklerini açıkladı. Konsey bildirisinde ülkedeki mevcut karmaşanın bir an önce giderilmesi için seçimlerin derhal yapılmasının gerekliliği de vurgulandı.
- Sudan'da kriz üreten fay hatları
Olayların nasıl bir seyir izleyeceği henüz kestirilememekle birlikte Cuba Barış Anlaşmasının ülkede derin bir kriz yarattığı görülüyor. Nitekim Hamduk hükümetinin, sosyalist eğilimli Özgürlük ve Değişim Güçleri Hareketinin güdümünde bulunduğunu sık sık gündeme getiren Beca Kabilesi Konseyi Başkanı Muhammed Ahmed el-Emin Turk, 19 Eylül'de yaptığı açıklamada Hamduk'a güvenmediklerini, Egemenlik Konseyi Başkanı el-Burhan'ın sivil hükümeti lağvetmesi ve yeni bir geçiş hükümeti kurarak ülkeyi seçime götürmesi gerektiğini ifade etti. El-Emin Turk, Sevakin şehrinde halka yaptığı konuşmada, Egemenlik Konseyi Başkanı “el-Burhan ya bu hükümeti feshedip askerlerden yeni bir geçiş hükümeti kuracak ve seçimleri siyasete alet etmeden yapacak ya da biz kendimizi idare etmek üzere doğuda kendi hükümetimizi kuracağız” diyerek meydan okudu. El-Emin Turk'un ifadelerinden krizin ne denli derin bir boyuta ulaştığı açıkça görülüyor.
Hamduk hükümetinin ülkenin bütünlüğünü tehlikeye sokabilecek bu girişiminin başarı şansının bulunmadığı baştan belliydi. Sudan farklı etnik ve kabilevi yapısıyla bu tür girişimlerin uygulanma şansının bulunmadığı ülkelerden biri. Afrika'nın pek çok ülkesinde yönetimlerin oluşturulmasında bölgesel dengeler gözetiliyor ancak bu daha çok ikili bir dengeyle sağlanıyor. Oluşan yönetimler başbakanlık ve cumhurbaşkanlığını pay ederek bu sorunu aşıyorlar. Bu ülkelerde ikili yapılanmalarla dengeleri sağlamak mümkün. Sudan ise çok geniş topraklara sahip olup bölgesel ayrımların çok keskin olduğu bir ülke. Burada fay hatları oluşturan bu bölgesel dengelerin yarattığı sorunları şöyle sıralamak mümkün:
Güney-kuzey sorunu
Arap ve Afrikalılık sorunu
Darfur bölgesi sorunu
Doğu bölgesi sorunu
Kuzey bölgesi sorunu
Kabileler arasındaki sorunlar
Bu fay hatları arasında yaşanacak dengesizlikler diğer bölgeleri harekete geçirme potansiyeline sahip. Bölgesel tavizler nihayetinde başka tavizler verilmesini de beraberinde getirmekte. Nitekim Güney bölgesine tanınan tüm haklara rağmen bu bölgenin ayrılmasının önüne geçilemedi. Sudan'ın yeni hükümetinin bazı eyaletlere tanıdığı özerklik hakları diğer eyaletlerin de iştahını kabarttı. Doğu veya kuzey bölgelerinin özerklik talepleri ise ayrılıkçı bir karakterde olmayıp hükümranlık ve kaynakların adil paylaşımıyla alakalı. Bu talepler -haklı veya haksız olmaları bir yana- ülke kaynaklarından adil yararlanma hakkıyla ilgili. Darfur silahlı gruplarının da yıllardır sürdürdüğü silahlı mücadeledeki en büyük gerekçeleri buydu. Bu “silaha sarılan haklarını alıyorsa biz de hakkımızı almak için mücadele edelim” anlayışı doğu ve kuzey eyaletlerinde rağbet görmeye başlamış durumda.
- Güven ve istikrar seçimle sağlanabilir
Hamduk hükümetinin bu sorunu çözmede epey zorlanacağı açık. Zira her şeyden önce bu hükümet atanmayla işbaşına geldi ve meşruiyet sorunu yaşıyor. Farklı kesimlerden oluşturulan Kabine kendi içinde bir bütünlük arz etmiyor. Devletin idaresini üstlenen sivil ve askeri kanat arasında ciddi görüş ayrılıkları ve bir güven sorunu var. Nitekim doğuda çıkan bu isyanları görüşmek üzere toplanan Yüksek Barış Konseyi'nde Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan ile Bakanlar Kurulu İşleri Bakanı Halid Ömer Yusuf arasında sert tartışmaların yaşandığı, Halid Yusuf'un el-Burhan'a toplantıda yönlendirici olmaması gerektiği konusunda uyarıda bulunduğu basına yansıdı.
Bazı analizlerde el-Burhan'ın bu gibi olayları manipüle ederek Hamduk hükümetini itibarsızlaştırıp görevden almak istediği, el altından bu gösterileri desteklediği ifade ediliyor. Bu varsayım eğer doğruysa Egemenlik Konseyi Başkanlığını devretme süresi yaklaşan el-Burhan'ın konumunu korumak için başka yollara tevessül etmesi de ihtimal dahilinde olabilir.
Sudan'da yaşanan sorunların temelde mevcut yönetimin anayasal bir zemini olmadan yönetim erkini elinde tutmasından kaynaklandığı ifade ediliyor. Ülkede yaklaşık üç yıldır herhangi bir seçim yapılmadan yönetimde bulunan bir hükümet ve egemenlik konseyi bulunuyor. Bu süre zarfında bir meclis oluşturulmadığı gibi halkın iradesini temel alacak bir anayasa da hazırlanmadı. Yakın zamanda bir seçim yapılacağı yönünde de herhangi bir işaret görülmüyor. Dolayısıyla el-Beşir döneminde oluşan öfke her geçen gün mevcut yönetime yöneliyor. Sudan güven ve istikrar yoluna ancak kısa zamanda yapılacak bir seçimle girebilir.
[Prof. Dr. Enver Arpa Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Doğu ve Afrika Araştırmaları Enstitüsü (DOAF) müdürüdür]
Kaynak: