TBMM (AA) - Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, temmuzda, enflasyon gerçekleşmesine ve şartlara bakarak gerekirse çalışanların durumlarını yeniden değerlendireceklerini bildirdi.
Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, siyasi ve sosyal kaos denemelerini, PKK'dan DEAŞ'a kadar tüm terör örgütlerini kullanarak şehirlere ve sınırlara başlatılan saldırıları, FETÖ vasıtasıyla teşebbüs edilen darbe girişimlerini, diplomatik çirkeflikleri, güç gösterilerini, birer birer bertaraf ettiklerini söyledi.
"Biz milletimizle birlikte istiklalimize sarıldıkça, biz mücadele bayrağını hep yüksekte tuttukça, biz teslim olmadıkça, biz hedeflerimizden kopmadıkça, maruz kaldığımız saldırıların cephesi daha da genişlemiştir." ifadelerini kullanan Erdoğan, ekonomide son 3-4 yıldır yaşanan dengesiz gelişmelerin bir sebebinin de finans araçlarının bu cephenin bir unsuru olarak devreye alınmış olmasından kaynaklandığını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şöyle, geriye dönük son 3-4 yılda ekonomide neler oldu diye baktığımızda, karşımıza çıkan fotoğraf şudur: Türkiye, 15 Temmuz darbe girişimini milletimizin şanlı direnişi ile bertaraf ettikten sonra Batılı ülkelerin gizlemeye gerek bile görülmeyen husumeti ile karşı karşıya kalmıştır. Onlardan NATO müttefikimiz Amerika, ülkemizle arasındaki yaklaşım farklılıklarını, doğrudan ekonomimizi mahvetme tehdidiyle, siyasi ve ahlaki her türlü nezaketten uzak bir şekilde sergilemeyi tercih etmiştir. Kimi Avrupa ülkeleri ise aynı tavrı daha dolaylı, daha sofistike yöntemlerle ortaya koymuşlardır. Batı'nın güdümündeki bazı bölge ülkelerinin devreye sokulmasıyla, bu karmaşık tablo giderek derinleşmiştir.
Savunma sanayi ürünlerinde ve çeşitli ticari başlıklarda ülkemize karşı uygulanan örtülü ambargo, finans araçlarının daha öne çıkartıldığı farklı bir boyuta taşınmıştır. Geçmişteki saldırılarda yaptığımız gibi bu süreçte de hemen tedbirlerimizi alarak, zayıf noktalarımızı güçlendirip, eksiklerimizi tamamlayarak, mücadele saflarını sıklaştırdık. Yurt dışından finans sistemimizin dengelerini bozacak şekilde yapılabilecek müdahalelerin araçlarını önemli ölçüde kontrol altına aldık. Serbest piyasa ekonomisi kurallarına zaten uymayan bu tabloyu düzeltmeye başladığımız bu dönemde koronavirüs salgını nüksetti. Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere, pek çok devlet bu sağlık krizi karşısında bocalarken, vatandaşlarına yeterli hizmeti sunmakta zorlanırken, Türkiye, hayata geçirdiği süratli ve etkin tedbirlerle kendini korumaya almıştır. Şehir hastaneleri ve diğer sağlık kuruluşlarımızda maske ve tıbbi malzeme üretim gücümüzle, imalatı ve istihdamı ayakta tutmayı esas alan yaklaşımımızla, salgın döneminde son derece başarılı bir yönetim sergiledik.
Yine bu dönemde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ülkemize sağladığı hızlı karar alma mekanizmalarından da istifade ettik. Tabii salgın süreci, küresel ekonominin 2008 finans krizi ile zaten bozulmuş olan dengelerini daha sert bir şekilde altüst etmiştir. Küresel üretim, tedarik, lojistik ve enerji sektörlerinde yaşanan sarsıntılar, enerji ve gıda başta olmak üzere emtia fiyatlarının yükseltilmesinden finansal genişlemeye bağlı enflasyon artışına kadar pek çok soruna yol açmıştır. Öyle ki gelişmiş ülkeler bir anda 5 katına, 7 katına çıkan enflasyon gerçeği ile yüzleşmek zorunda kalmıştır. Hatta bu ülkelerde üretici fiyatları enflasyonu yüzde 20'li, yüzde 30'li rakamlar gibi tarihlerinde görülmemiş oranlara ulaşmıştır. Ülkemizde de elbette enflasyon sorunu var. Üstelik Türkiye, enflasyona ilave olarak döviz kuru dalgalanması gibi can yakıcı bir sorunla da boğuşmuştur. Buna rağmen ülkemizdeki enflasyon artışı nispeten diğer ülkelerin altında kalmıştır. Döviz kurunda olduğu gibi enflasyonda da ülkemiz ve ekonomimizin gerçekleriyle uyuşmayan bir şişkinliğin bulunduğu açıkça ortadadır. İnşallah en kısa sürede bu şişkinliği ortadan kaldırarak milletimizin haksız bir fiyat artışı yükünün altında kalmasının önüne geçeceğiz. Bunun yanında, asgari ücreti yüzde 50 oranında artırarak, yılın ilk yarısı için memur ve emekli maaşlarını yüzde 26-31 arasında yükselterek, emeklilerimizin taban aylığını 2500 liraya çıkartarak, milletimizin hiçbir kesimini enflasyon karşısında ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz. Önümüzdeki temmuz ayında enflasyon gerçekleşmesine ve şartlara bakarak gerekirse çalışanlarımızın durumlarını yeniden değerlendireceğiz."
-"Sen geriden geliyorsun"
Milleti fahiş fiyat artışlarına karşı korumak için her alanda ciddi tedbirler almaya başladıklarına işaret eden Erdoğan, bu çerçevede özel okul ücretlerindeki artış tavanını enflasyonla, yani yüzde 36 seviyesiyle sınırladıklarını dile getirdi. Erdoğan, "Bay Kemal çıkmış bu konuyla ilgili konuşuyor. Ne konuşuyorsun ya? Bu iş bizim işimiz ve biz bu işi yaptık. Sen geriden geliyorsun." dedi.
Ticaret Bakanlığının ülke genelinde 100 bin ürün denetimi yaptığını; arz talep dengesi ile uyuşmayan her konuda ellerindeki hukuki imkanları sonuna kadar kullandıklarını belirten Erdoğan, "Biz çalıştıkça, ürettikçe, büyüdükçe, inşallah karşımızdaki sorunların giderek küçüldüğünü, önemsizleştiğini, basitleştiğini hep birlikte göreceğiz." diye konuştu.
Türkiye'nin ihracatını 500 milyar dolara çıkarma hedefini ilk açıkladıklarında, birilerinin bunu nasıl istihza ile karşıladığını, kendi akıllarınca dalga geçtiğini bildiklerini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"İşte görüldüğü gibi bu hedefin neredeyse yarısına ulaştık. Buna rağmen hala Türk ekonomisinin odağını yatırım, istihdam, üretimden faiz, kur enflasyon sarmalına döndürmeye çalışanlara diyoruz ki; kafanızı kaldırın ve dünyaya bir bakın. Politika faizleriyle enflasyon arasındaki farkın 10 katını geçtiği ülkelerin hiçbirinde kimse bu durumu sorgulamıyor. Muhalefet partileri felaket tellallığı yapmıyor.
Gıda fiyatlarından kiralara, enerjiden ulaşıma kadar her alanda ciddi artışlarla karşı karşıya kalan gelişmiş ülkelerin kamuoyları sükunetle gelişmelerini takip ediyor. Bizdeyse, kendi ülkesinin felaketinden siyasi çıkar sağlama peşine düşen muhalefet cenahı yalan ve iftiranın dozunu artırarak ortalığı karıştırmak için canhıraş bir gayret içerisindedir. Biz, kimin ne dediğine değil, kendi stratejimizin ne gerektirdiğine bakarak işimizi yürüteceğiz. Önceliğimiz istihdamı artırarak milletimizin geçimini güvence altına alıp hedeflerimizi birer birer hayata geçirmektir. Gelişmiş ülkelerde alınan ve alınacak tüm tedbirlerin de istihdamı koruma amaçlı olduğuna dikkatinizi çekmek istiyoruz. Onların toplumlarını sosyal güvenlik destekleri ile geçici olarak ayakta tutmaya çalışıp da yapamadığını, biz salgın döneminde 2 milyon 700 bin ilave istihdam temin ederek başardık. Bizi bu yoldan alıkoyacak hiçbir dayatmaya, hiçbir teklife, hiçbir tehdide boyun eğmedik, eğmeyeceğiz. Salgının, etkisini nispeten azaltmasıyla birlikte dünya ticaretindeki değişime baktığımızda gelişmiş ülkelerin önemli bir kısmının tablonun negatif kısmında sıralandığını görüyoruz.
Türkiye'nin de ilk sıralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin çoğu ise tablonun pozitif tarafında yer alıyor. İstihdam sayısını 30 milyon sınırına getirmiş olmamız, ülkemizi yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazla yoluyla büyütme stratejimizin harfiyen işlediğini gösteriyor. Bu yoldan asla geri dönmeyecek, hedeflerimize doğru kararlılıkla yürümeyi sürdüreceğiz. Biz bugüne kadar lafla değil, hep icraatımızla milletimizin huzuruna çıktık. Allah'ın izniyle önümüzdeki yaz aylarında bu çabalarımızın bu fedakarlıklarımızın meyvelerini hep beraber almaya başlayacağız. İşte o zaman Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılı olan 2023, Türkiye için gerçekten tarihi bir dönüm noktası, unutulmaz bir bayram yılı haline dönüşecektir."
(Sürecek)
Kaynak: