İSTANBUL (AA) -DENİZ İSTİKBAL- Çin'in Vuhan kentinde Aralık 2019'da ortaya çıktığı düşünülen yeni tip koronavirüs (Kovid-19) geçirdiği mutasyonla birlikte etkisini sürdürüyor. Birçok ülkede sıkı tedbirlerin hayata geçirilmesine sebep olan salgının ikinci evresi insan yaşamına tehdit oluşturmaya devam ediyor. Aşılama çalışmalarının başlaması umutları artırırken ülkeler virüsün bulaşma hızından çekiniyor. ABD, Çin, İngiltere, İsrail ve Türkiye gibi aktörler aşılama hızı açısından öne çıkarken pek çok ülke aşıya ulaşmada sıkıntı yaşıyor. Aşı üretimi ve tedarikinin bir rekabet alanı haline gelmesi ise gelir seviyesi düşük olan ülkeler için sürecin tahribatını artırıyor.
Kovid-19 salgınının insan yaşamını tehdit ettiği diğer bir alan da gıda sektörü olarak öne çıkıyor. Üretimin bütün sektörlerde olduğu gibi tarım sektöründe de sekteye uğraması, ürün fiyatlarının istikrarsızlaşmasına neden oluyor. Özellikle ulusal karantina uygulamalarında insanların gıda ürünlerini stoklamaya başlaması fiyatları yukarıya doğru çekiyor. Sağlık malzemelerinde olduğu gibi, gıda ürünlerinde de korumacı politikalara başvuran devletler, kendi toplumlarının gıdaya ulaşımını daha elzem bir mesele olarak görüyor. Rusya ve Arjantin gibi ülkelerin bazı gıda ürünlerinde vergileri artırması veya ihracat yasağı getirmesi durumun ehemmiyetini gözler önüne seriyor. Ticari korumacılık uygulamalarının tarım sektöründe artmaya başlaması, ülkelerin iklim değişikliği konusuna vereceği önemi artırırken gıdayı küresel bir güvenlik sorunu haline getiriyor.
- 2020'de dünya tarım sektörü
Küresel ekonominin yüzde 3,4'ünü oluşturan tarım sektörü, 3,49 trilyon dolarlık bir hacme sahip. Geçmişte dünya ekonomisinden daha büyük bir pay alan tarım sektörü gelişen teknolojiyle birlikte değişime uğradı. Bu değişim daha az sayıda kişinin tarımsal alanlarda istihdam edilmesine olanak sağlarken verim büyük oranda arttı. 1,5 trilyon dolarlık ticaret hacmiyle birçok ülkenin ana ihracat kalemini oluşturan tarım ürünleri pek çok kişinin temel geçim kaynağını oluşturuyor. Çin, ABD, Rusya, Brezilya, Arjantin ve Türkiye gibi ülkeler tarımsal üretimde öne çıkarken birçok gelişmemiş ülke, nüfusunun büyük bölümünü tarım sektöründe değerlendiriyor. Ancak teknoloji, verim ve eğitim eksikliği nedeniyle istenilen üretim seviyesi yakalanamıyor. İklim değişikliği ise teknolojik gelişim ve akıllı tarım uygulamalarına rağmen sektörde verimliliği azaltıyor. Ülkelerde iklim değişikliği ve salgın etkisiyle üretimin düşmesi ise ticari korumacılık adımlarını güçlendiriyor. Örneğin dünyada geçtiğimiz yıl buğday ve pirinçte 46'dan fazla ticari korumacılık uygulamasına başvuruldu ve birçok ülke anti-liberal kararlardan zarar gördü. Birçok kişinin temel besin kaynağı olan pirinçte salgın sürecinde korumacı politikaların benimsenmesi fiyatların yükselmesine neden oluyor. Küresel olarak buğday, pirinç, yağ ve diğer birçok gıda maddesi fiyatlarında oluşan yüzde 30'dan fazla artışlar fiyatları son altı yılın zirvesine taşıdı. Bu da düşük gelirli kesimin temel tüketim ürünlerine ulaşımını kısıtlıyor.
- Kovid-19 gıda fiyat istikrarına zarar verdi mi?
İktisat biliminin temel varsayımlarından olan arz-talep dengesi birçok ürünün fiyatını belirleyen ana etmendir. Arz veya talep yönlü bozulmalar ürün fiyatlarını istikrarsız hale getirirken birçok etkiye sebep olabilir. Bu etkiler insan yaşamını ciddi düzeyde negatif etkileyebilir. Ayrıca arz-talep dengesinin bozulması fiyatların yükselmesine neden olabilir ve tüketicilerin ürünlere ulaşımını zorlaştırabilir. Özellikle 2020'de başlayan ve günümüzde de etkisi süren pandemi insan yaşamına ciddi bir tehdit oluştururken gıda fiyatlarının artmasına da sebep oluyor. Ulusal karantina uygulamaları nedeniyle gıda ürünlerinde üretimin sekteye uğraması, kuraklık ve artan talep fiyatları yukarıya çekiyor.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından aylık açıklanan gıda fiyat endeksi pandeminin negatif etkisini ortaya koyması açısından önemli. 2020'de yüzde 15'ten fazla artan endeks Ocak 2021'de yüzde 4,3'lük artış kaydetti ve fiyatlar son 6 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Aynı aylar arasında küresel yağ fiyatları yüzde 60, şeker yüzde 50, buğday ise yüzde 30'dan fazla artış gösterdi. Aralık-Ocak aylarında ise gıda fiyatları yüzde 2 ila 9 arasında arttı. Bu artışlar son 8 yılın en keskin aylık yükselişleriydi. Önümüzdeki aylarda fiyat artışlarının süreceğini söylemek mümkün; kuraklığın bu sürece önemi oranda etki edeceği de biliniyor. FAO'nun açıkladığı endeksler göz önüne alındığında, salgın döneminde istihdam ve gelirlerin azalmasına karşın gıda fiyatlarının yükseldiği ve enflasyon yarattığı anlaşılıyor. Kovid-19'un siyasi, ekonomik ve toplumsal yansımalarının insan yaşamının temel ihtiyacı olan besinlere de etki etmesi, krizin boyutunu ve kamunun sorumluluklarını ağırlaştırmıştır.
- Salgın, kuralık, enflasyon ve gıda güvenliği
Günümüzde 54'ten fazla ülkenin gıda yardımlarına ihtiyacı bulunuyor. Az gelişmiş altyapıya sahip ülkeler Kovid-19'un getirdiği olumsuz etkilerden ciddi derecede etkilendiler. Yağmurların seyrekleşmesi, erozyon ve tarımsal ürünlerde verimliliğin azalması nedeniyle, gerekli maddi kaynak ve altyapıdan yoksun olan ülkeler için pandemi dönemi daha ağır bir şekilde geçiriyor. Özellikle Afrika, Asya ve Latin Amerika gibi bölgelerin iklim değişikliğinden daha fazla etkilenmesi, kamunun salgına karşı yeterli kaynaklara sahip olmaması ve sağlık altyapı eksikliği gibi etkenler küresel gıda enflasyonuyla birleşti. Az gelişmiş ülkelerde nüfusun büyük bölümünün istihdam edildiği tarım sektöründe yaşanan arz ve fiyat krizinin etkileri halk sağlığına önemi bir tehdit teşkil ediyor. Temiz su ve gıdaya ulaşımı kısıtlı olan az gelişmiş ülkelere kıyasla daha iyi bir durumda olan gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler de gıda fiyat artışlarından etkilenmekte. Salgının ortaya çıkardığı sorunlara eklenen gıda enflasyonu, gelirlerin azaldığı bir dönemde kamu yardımlarının önemini artırıyor. Fakat son bir senedir devletlerin sundukları destek paketlerin de enflasyonist baskıyı artırması imkân dâhilinde. Bu minvalde, uluslararası kuruluşların gözetiminde gıda güvenliği hususunda işbirliğine gidilmesi ve korumacı politikalardan kaçınılması, sağlıklı gıdaya ulaşımı kolaylaştıracak ve krizin etkilerini azaltacaktır.
[İstanbul Üniversitesi'nde doktora çalışmasına devam eden Deniz İstikbal SETA Ekonomi Direktörlüğü'nde araştırma asistanı olarak görev yapmaktadır]
Kaynak: