Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Konuşmamın başında da ifade ettiğim gibi bu işin başından beri ama özellikle son aylarda, göç konusunda bir bilgi kirliliği, üzülerek söyleyeyim iftira furyasıyla karşı karşıyayız. Suriyelilerin devletten maaş aldığı, hastanelerde öncelikli bakıldığı, Suriyeli öğrencilere devletten bin 200 TL burs verildiği, TOKİ’den bedava ev verildiği, üniversitelere sınavsız kabul edildikleri, araçlarında MTV’den muaf oldukları, Suriyelilerin devlet memurluğuna alındığı, özellikle seçim dönemlerinde Suriyelilerin gelişigüzel vatandaş yapıldığı gibi pek çok asılsız iddia ile karşı karşıya kalıyoruz.
Hatta Konya’da bir Suriyeli kişiye ait bedelsiz bir su faturası sosyal medyada konu oldu. İşin aslı sonradan ortaya çıktı. faturanın altında 'kullanım miktarı düşük olduğundan su kullanımının faturalandırılmadığı' ibaresi olduğu anlaşıldı. Kullanım miktarı az olunca herkese yapılan bir uygulama.
Yine özellikle son günlerde geri göndermeyle ilgili bir karalama kampanyasıyla karşı karşıyayız. Türkiye'nin bu konuda bir strateji değişikliği olduğu ve insanları ölüme geri gönderdiği tezi üzerinden birtakım haberler çıkıyor. Özellikle Amerika’da yaşayan Suriyeli bir karikatüristin çizdiği provokatif bir çizim üzerinden başlayan bir kampanyayı da hepimiz biliyoruz.
Bu tabloya bakınca benim gördüğüm şudur: Türkiye bir istikrar mücadelesi veriyor, terörle mücadele veriyor ve başarılı oluyor. Ancak bunun karşısında dünyada da istikrarsızlığa sebep olduğu bilinen hassas bir konu olan göç üzerinden sarsılmaya çalışılıyor.
Fitneye müsait, insanların birbirine düşmesine müsait olan bir konu ve bu konu kolaylıkla istismar edilebilme alanına sahip. Bu son dönemdeki yalan ve iftira politikası sadece göç politikamızı hedef almıyor. Özellikle sınırlarımızın ötesinde yürüttüğümüz terör operasyonlarını hedef alıyor.
Garip bir şekilde dün Suriyelileri almamızı eleştirenler, bugün geri göndermiyor olmamıza rağmen bu alanda bir algı oluşturmaya çalışıyor. Bizim bu noktadaki çizgimiz ve duruşumuz nettir. Biz bu meseleye ensar-muhacir anlayışıyla yaklaştık, halen de bu bakışımızı sürdürüyoruz ve şunun bilinmesini isterim ki Türkiye’nin göç yönetimi politikasının ana eksenini, ensar-muhacır anlayışımız oluşturmaktadır ve bizim buradan herhangi bir şekilde sarfınazar etmemiz söz konusu değildir.
Önümüzdeki süreçteki politikamızda tek değişiklik, vatandaşlarımıza, kamuoyuna daha fazla bilgilendirme yapmak olacaktır. İstanbul özelinde de yaptığımız, kimseyi geldiği ülkeye göndermek değildir. Sadece İstanbul’da bir yığılmanın önüne geçebilmek için, Suriyeli kardeşlerimizin, kayıt oldukları şehirlerde ikametini temin etmeye çalışmaktır ki bu da zaten olması gereken bir şeydir. Önümüzdeki süreçte, iftira ve yalanlara fırsat bırakmamayı hedefliyoruz.”
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.