Aralarında Ziya Songülen, GalipKulaksızoğlu ve Ayetullah Bey'in de yer aldığı bir grup genç, İngilizlerin Moda sahasında kendi aralarında oynadıkları bir futbol karşılaşmasını izlemiş, bu oyunu kendileri de oynamak istemişlerdi.
1907 yılında Moda'daki Beşbıyık Sokak'ta buluşup bir futbol takımı kurmaya karar verdiler. Takımın adını da semtlerinden esinlenerek fenerbahçe koydular.
Kulüp başkanlığını yapmakta olan Ziya Bey, İngiltere'den, önü ve kolları düğmeli sarı beyaz formalar ile lacivert şort pantolonlar ve sarı löverli yün çorapları getirtmişti.
1908 yılında, kışlık formanın yanı sıra yazlık forma için de sipariş vermek isteyen Ziya Bey, ısmarlayacağı formaların yaza yetişmeyeceğini öğrendi.
O dönem ticaretle uğraşmakta ve İngiltere’den siparişleri getiren Tüccar Baker, elinde sarı ve lacivert çizgili yazlık gömlekler bulunduğunu, sipariş gelene kadar yaz için bu gömlekleri kullanabileceklerini söyledi.
Ziya Bey de kabul etti, ancak sonradan takımın renklerinin sarı lacivert olarak değiştirilmesine karar verdi.
İlk kez İstanbul Ligi'ne 1909 yılında katıldılar. 1913 yılında ise kulübün kuruluşu tescil edilmiştir.
1910’lu yıllarda lig maçlarına ortalama 400 kişi geliyordu. Futbol, o yıllarda geniş kitlelere yayılan bir spor dalı değildi.
1919 yılında İstanbul’un işgalinden sonra düşman güçleri Fenerbahçe’yle maçlar yapıyordu.
Fenerbahçe, Taksim Stadı’nda oynanan maçlarda bilet keserek para kazanıyordu. Fenerbahçe’nin halk tarafından sevilmesinin tohumları, işgal kuvvetlerini oynadıkları maçlarda yenmesiyle atılmıştı.
Futbol maçları 300 kişinin izlediği oyundan 5 bin kişinin içerde olduğu, 2 bin kişinin dışarıda kaldığı bir ilgiyle izlenmeye başlamıştı. Bu tarihten itibaren fenerbahçe haberleri takip ediliyor ve takımla ilgili gelişmeler izleniyordu. Halk arasında Fenerbahçe’nin galibiyetleri anlatılıyordu.
Papazın Çayırı olarak bilinen ve bugün üzerinde Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Spor Kompleksi’nin bulunduğu alan İstanbul’un en eski futbol sahasıdır.
Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Spor Kompleksi’nin 200 metre ilerisinde bir ahşap köşk bulunmaktaydı. Kulüp, bu binayı yönetim amaçlı kullanıyordu. 1932 yılında 5 Haziran’ı 6’sına bağlayan gece çıkın yangında, 150 kupayla beraber bütün bina yanıp kül oldu.
O yangından sonra Fenerbahçe’nin bir kulüp merkezine ihtiyacı doğdu. Şükrü Saracoğlu’ndan rica ederek stadı devletten satın aldılar. Bakanlar Kurulu imzasına çıkıyor. Atatürk de onay veriyor.
Stadyum, Fenerbahçe Kulübü’ne 9 bin liraya 10 yıllığına satıldı. 1965 yılına kadar tapusu Fenerbahçe’ye aitti.
1965’te stadın yarı hissesini devlete veren Fenerbahçe kullanma hakkını üzerine aldı. 49 yıllığına kullanmak üzere yeni stadyum anlaşması yapıldı.
Türk futbol tarihinde gece maçları ilk kez 1939 yılında oynanmaya başlandı. 9 Eylül 1939 tarihinde saat akşam 9’da Fenerbahçe ile Beyoğluspor ilk kez bir gece maçına çıktılar. Bu tarihi karşılaşmanın ilk golünü, aynı zamanda futbol tarihimin ilk gece maçı golünü Fikret Kırcan kaydetti. Karşılaşmayı Fenerbahçe 4-2 kazandı.
Fenerbahçe’nin lakabı olan sarı kanarya ifadesi eski kalecisi Cihat Arman’dan gelmektedir.
O yıllarda Portekiz Milli takımını belirleyen isim, De Oliviera, ülkesindeki bir gazetede yer alan röportajında, 2. Dünya savaşı sonrası dönemin Avrupa’daki en iyi 10 kalecisini sıralarken Cihat’ı 5’inci sıraya koymaktadır…
Lacivert forması da vardı ama o sahaya hep sarı forması ile çıkardı. Kalenin hemen her köşesinden top çıkarabilir, her noktasına uçabilirdi.
1939- 1952 yılları arasında Fenerbahçe’nin kalesindeki mutlak garanti olan Cihat, bir maçta, 90’a gelen topu uçarak çıkarttı, tribünlerden “Hey yavrum be, kanaryama bak, nasıl da uçtu…” sesi yükselir.
Cihat’ın lakabı sarı kanarya olur, bu lakap daha sonra Fenerbahçe ile özdeşleşir. Fenerbahçe Marşı'nda “Cihat'lar, Lefter'ler, Can'lar, Fikret'ler / Hala sevilen birer abidedirler" mısrası da Cihat Arman’ın adıyla başlar…
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.
