Son Dakika Haberler

Ramazan ayında yapılacak dualar, ramazan ayında bir yemek önerisi, ramazan ayına özel hikayeler...

Bir dua, bir hikaye, bir yemek, bir hadis
A'raf (187): "Ne zaman gelip çatacak?" diye sana kıyamet saatini sorarlar. De ki: "Onun hakkındaki bilgi sadece rabbimin katındadır. Vakti geldiğinde onu açığa çıkaracak olan ancak Allah’tır. O (kıyamet), göklere de yere de ağır gelecektir! Sizi ansızın yakalayacaktır!" Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: "Onun bilgisi Allah katındadır, fakat insanların çoğu bunu bilmezler." ﴾187﴿

PEYGAMBERİMİZİN İZİNDE

Enes b. Sîrîn (r.a.) şöyle dedi: Cündeb el-Kasrî’den işittiğime göre, Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle dedi: “Her kim sabah namazını kılarsa o kimse Allah’ın koruması altındadır.” (Müslim, Mesâcid, 262.)

YAKARIŞ 

Ey Rabbim! Göğsüme genişlik ver, işimi kolaylaştır, dilimden düğümü çözüver de sözümü iyi anlasınlar. Bana âilemden bir vezir ver; Kardeşim Harun’u, onunla arkamı kuvvetlendir, onu da (elçilik) görevime ortak yap ki Seni çok tesbih edelim ve Seni çok analım. Şüphesiz Sen, bizi görensin.” (Tâ-hâ, 20/25-35)

 “Sabahın aydınlığını var eden, geceyi dinlenme vakti yapan, güneşi ve ayı hesap vasıtası yapan Allah’ım! Bana borçlarımı ödemeyi ihsan eyle, benden fakirliği gider, kulağımı, gözümü ve kuvvetimi Senin yolunda kullanmayı nasip eyle.” (Malik, Dua, No: 495)

FIKHİ MESELELER

HAVAİC-İ ASLİYE (ASLİ İHTİYAÇLAR) NEDİR?

Havaic-i asliyye, temel ihtiyaçları karşılayan, bu yüzden de zekata tabi olmayan maddi varlıklar demektir.

İslam’da diğer bedeni ve mali yükümlülüklerde olduğu gibi, zekatta da mükellefin durumu göz önünde bulundurularak, ona makul ve taşınabilir bir sorumluluk yüklenmiştir. Bu nedenle İslam bilginleri, zekat ve sadaka-i fıtr ile yükümlü olmak için, kişinin ve bakmakla yükümlü olduğu aile bireylerinin temel ihtiyaçlarından fazla olarak nisap miktarı mala sahip olma şartını aramışlardır. 
Temel ihtiyaç miktarı mal, kişinin yaşaması için zaruri olan miktardır. Temel ihtiyaç maddeleri insanın hayat ve hürriyetini korumak için muhtaç olduğu şeylerdir. Bunlar, genel olarak, nafaka, oturulan ev, ev eşyası, ihtiyaç duyulan elbise, borç karşılığı mal, sanat ve mesleğe ait alet ve akineler, binek taşıtları, ilim için edinilen kitaplar gibi eşyadır (Mevsıli, İhtiyar, İstanbul, ts. , I, 100).


İFTARLIK

FIRINDA TEPSİ KEBABI


Mutfağa giriş sevenlerinin bayılacağı farklı bir tarifimiz var. Domatesin, sarımsağın, biberin, kuru soğan, maydanoz ve baharatların lezzet kattığı harmonide tüm malzemeler ortaya müthiş bir tat çıkarıyor. Bu efsane tepsi kebabı yan yana çok yakıştıklarına inandığımız şehriye pilavı ve cacıkla inanılmaz bir uyum sağlayarak sofralarınızı şenlendirsin istiyoruz. Bunun için yapmanız gerekenleri biliyorsunuz, şimdiden afiyet olsun!
ADIMLAR
Fırında Tepsi Kebabı Tarifi
1 / 7
Kıymayı mutfak robotuna alın.
500 gram iri çekim yağlı kuzu kıyma
Fırında Tepsi Kebabı
2 / 7
Soğanları ekleyin.
1 adet kuru soğan
Fırında Tepsi Kebabı
3 / 7
Doğranmış domatesleri ekleyin.
1 adet domates
Fırında Tepsi Kebabı
4 / 7
Maydanozu ekleyin.
1 avuç maydanoz
Fırında Tepsi Kebabı
5 / 7
Pul biberi, karabiberini, tuzunu serpin.
1 tatlı kaşığı pul biber Yeteri kadar tuz Yeteri kadar toz karabiber
Fırında Tepsi Kebabı
6 / 7
Sarımsağını ekleyin ve macun kıvamına gelinceye kadar harcı çekin.
2 diş sarımsak
Fırında Tepsi Kebabı
7 / 7
Küçük boy bir tepsiye yayın. Doğranmış biberleri üzerine dizin. Önceden ısıtılmış 185 derecelik fırında köfte, tepsinin ortasında toplanana kadar pişirin.

GÜNÜN KONUSU

HANGİ ÖLÜM ŞEHİTLİKTİR?


Hangi ölüm şehitliktir? Kimler şehittir? Şehitliğin çeşitleri nelerdir? Doğal afetlerde ölenler şehit sayılır mı? Şehitler ölür mü? Şehitlerin mükafatı nedir? İslam'da şehitlik ve gaziliğin önemi...
Sözlükte; tanık, bilen, muttali olan, hazır olan ve delil anlamlarına gelen, “şehit” kelimesi, din ıstılahında; iman, ibadet ve ahlakı ile insanlara örnek olan (bk. Bakara, 2/63.) ve dinini savunmak ve yaşamak, saldırıya uğrayan vatanlarını, can, mal ve namuslarını korumak için savaşırken düşmanlar tarafından öldürülen (bk. Âl-i İmran, 3/140.) akıllı ve ergen müminlere verilen bir unvandır. “Şehit”, aynı zamanda Allah’ın en güzel isimlerinden biridir. (bk. Âl-i İmran, 3/98.)

Şehitlik rütbesi, Yüce Allah tarafından müminlere ihsan buyrulan, müminlere özgü en yüksek manevi bir rütbedir. Savaşın Allah için, din, iman ve vatan için, can, mal ve namus güvenliği için yapılması gerekir. Kahramanlık, dünyalık ve gösteriş için savaşan bir insan, savaş alanında ölse bile Allah katında şehit olmaz.

Çünkü Bakara suresinin 154’üncü ayetinde şehitler için “Allah yolunda öldürülenler” denilmektedir. Sahabeden Ebu Musa el-Eş’ari’nin şu rivayeti de bu hususu ifade etmektedir:
“Hz. Peygamber’e cesaret gösterisi ve kahramanlık için, ırkçılık için ve gösteriş için savaşan insanın durumu soruldu. ‘Bunların hangisi Allah yolundadır?’ denildi.

Hz. Peygamber, ‘Kim Allah’ın kelimesinin, dininin yücelmesi için savaşırsa o Allah yolundadır.’ buyurdu.” (Tirmizi, Cihad, 16.)

Dolayısıyla bir insanın Allah katında şehit olabilmesi için mümin olması, Allah için savaşması ve Allah yolunda öldürülmesi gerekir. Şehitlik Müslümanlara özgüdür, bu itibarla Müslüman olmayanlar, şehit olamazlar.

ŞEHİTLİĞİN ÇEŞİTLERİ

İslam’ın bilinmesi, tanınması ve yücelmesi, vatan, mal, can ve namus savunması için savaşırken ölen akıllı ve ergen Müslümanlara din dilinde “hakiki şehit” denir. Mesela Bedir ve Çanakkale savaşında öldürülen Müslümanlar hakiki şehitti.

Peygamberimiz (s.a.s.), “Allah yolunda öldürülen şehittir. Allah yolunda ölen şehittir.” buyurmuştur. (Müslim, İmare, 165.) Hakiki şahitler, yıkanmaz ve kefenlenmez, namazları kılınır ve kanlı elbiseleri ile defnedilir. (Ebu Davud, Cenaiz, 31; Cihad, 40.)

Peygamberimiz (s.a.s.), Mekkeli müşriklerle yapılan Uhut Savaşı’nda şehit olanların kanlı elbiseleri ile ikişer, üçer kabre defnedilmesini, Kur’an’ı iyi ve çok okuyan şehidin önce kabre konulmasını emretmiş: “Ben kıyamet gününde bunlara şahidim.” demiştir. (bk. Nesai, es-Sünenü’l-Kübra, II, 434, No: 2093; Darakutni, es-Sünen, Siyer, V, 206, No: 4207.)
Hakiki şehit sayılabilmesi için ölenin büluğa ermiş, akıllı ve Müslüman olması, din ve vatan için yapılan bir savaşta veya canını ve malını savunurken haksız yere öldürücü bir aletle öldürülmüş olması gerekir.

AHİRETTE ŞEHİT SEVABI ALACAK OLAN KİŞİLER

Bunlar: Allah yolunda yapılan savaşta yaralandıktan sonra yiyip içen, uyuyan, tedavi gören, başka bir yere nakledilen ve daha sonra ölen kimseler ile deprem, yangın, sel felaketi, afet ve benzeri musibetlere maruz kalarak ölen, mide ağrısından ölen, doğum sırasında ölen, suda boğularak ölen, kolera, veba ve verem gibi bulaşıcı bir hastalığa yakalanıp ölen, göçük altında kalarak ölen, ilim yolunda ölen ve yanlışlıkla öldürülen Müslümanlardır.

Şu hadislerde bu kimselerin bu anlamda şehit oldukları bildirilmektedir:

“Allah yolunda öldürülmenin dışında şehitlik yedi çeşittir: Veba hastalığına yakalanıp ölen şehittir. Suda boğularak ölen şehittir. Zatürre hastalığına yakalanıp ölen şehittir. Mide hastalığı sebebiyle ölen şehittir. Yangında ölen şehittir. Göçük altında kalıp ölen şehittir. Doğum yaparken veya loğusa iken ölen kadın şehittir.” (Ebu Davud, Cenaiz, 14.)

“Haksız yere malı alınmak istenir ve kişi malını vermemek için karşı koyarken öldürülürse şehittir.” (İbn Mace, Hudud, 21.)

“Haksız yere malı alınmak istenen, malını vermemek için mücadele veren ve bu yüzden öldürülen kimse şehittir.” (Ebu Davud, Sünnet, 32.)

“Malı sebebiyle öldürülen kimse şehittir. Eşi ve çocukları için öldürülen veya canını korumak için öldürülen veya dini sebebiyle öldürülen kimse şehittir.” (Ebu Davud, Sünnet, 32.)

Bu şehitler, savaş alanında düşmanlarca öldürülen şehitlerden farklı olarak yıkanırlar, kefenlenirler ve cenaze namazları kılınıp defnedilirler. (bk. Darakutni, es-Sünen, Siyer, V, 206, No: 4207.)

"ŞEHİTLER ÖLMEZ"

Uhut Savaşı’na katılmayanlar, bu savaşta ölenler hakkında “Eğer bize uysalardı öldürülmezlerdi.” (Âl-i İmran, 3/168.) diyenlere cevap olmak üzere şöyle buyrulmuştur: “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler. Onlar, Rableri katında rızıklandırılırlar. Allah’ın lütfundan kendilerine verdiği nimetler ile sevinirler, arkalarından kendilerine ulaşamayan, henüz şehit olmayan kimselere ‘kendileri için hiçbir korku olmayacağını ve üzülmeyeceklerini’ müjdelemek isterler. Allah’ın nimetine, keremine ve Allah’ın müminlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler. Şüphesiz Allah, müminlerin ecrini zayi etmez.” (Âl-i İmran, 3/169–170.)

Ölüm olayı, ruhun bedenden ayrılmasından ibarettir. Ölen ruh değil bedendir. Ölüm ile ruh bedeni terk eder, beden canlılık fonksiyonunu tamamen kaybeder ve zamanla toprakta çürür, ruh ise varlığını sürdürür. İşte şehitlerin ruhları ahiretteki güzel makamlarını görerek mutlu olur ve cennet nimetlerinden faydalanırlar. (Müslim, İmare, 121; Tirmizi, Cihad, 13.)

“Şehitler ölmez.” söylemini böyle anlamamız gerekir. Allah yolunda öldürülenlerden “ölüler” diye değil, “şehitler” diye bahsetmemiz, onların Allah katında çok saygın olduklarını bilmemiz ve bu bilinçle davranmamız gerekir.

ŞEHİTLERİN MÜKÂFATI

1. Şehitlerin mükâfatı imrenilecek kadar çoktur. “Şehit cennettedir.” (Ebu Davud, Cihad, 25.) buyuran Peygamberimiz (s.a.s.), şehitlerin mükâfatını şöyle bildirmiştir: “Hiç kimse cennete girdikten sonra -bütün dünyaya sahip olsa bile- tekrar dünyaya dönmek istemez, sadece şehitler, kendilerine verilen nimetler sebebiyle dünyaya dönüp on defa şehit olmayı arzu ederler.” (Buhari, Cihad, 21.)

2. Bir insan şehit olunca varsa günahları bağışlanır. “Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin günahlarını elbette örteceğim. Allah katından bir mükâfat olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım.” (Âl-i İmran, 3/195.) Bu ayette Allah yolunda hicret eden, birtakım eziyetlere katlanan, Allah yolunda savaşan ve şehit edilenlerin günahlarının bağışlanacağı ve cennete konulacağı bildirilmektedir. Peygambere iman ettiği için kavmi tarafından şehit edilen bir mümin hakkında Kur’an’da şöyle buyrulmuştur: “Şehit edildiğinde kendisine, gir cennete!” denildi. O da “keşke kavmim Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilselerdi!” dedi.” (Yasin, 36/26–27.) Ayette, iman ettiği için şehit edilen kimseye üç mükâfat vaat edilmiştir: Cennete konulması, bağışlanması ve cennet nimetlerinden ikram edilmesi. Ancak şehitlerin kul hakları varsa Peygamberimiz bunun bağışlanmayacağını bildirmiştir: “Şehidin borcu hariç bütün günahları bağışlanır.” (Müslim, İmare, 119.)
3. Şehitler ahirette peygamberler, sıddıklar ve salihler ile beraber olurlar. “Kim Allah’a ve peygambere itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddık, özünde, söz, iş ve işlemlerinde dosdoğru olanlarla, şehitlerle ve iyi, salih kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır. Bu lütuf Allah’tandır. Hakkıyla bilen olarak Allah yeter.” (Nisa, 4/69.)
4. Şehitler, ahiret sıkıntısı çekmezler ve yakınlarına şefaatçi olurlar. Şehit olur olmaz bağışlanırlar. Cennetteki makamları gösterilir. (İbn Mace, Cihad 16; Tirmizi, Cihad, 25.)


KISSADAN HİSSE

KURANI KERİM’DE BAHSİ GEÇEN HİLEKAR BAHÇE SAHİPLERİ


Dünyaya gösterilen hırs, er veya geç fakat daima boşa çıkar. İnsan uhrevî kıymetlere iştiyaklı olmalı, onlara gayret etmelidir. Kuran-ı Kerim’de bahsi geçen bahçe sahipleri de, hırs gösterdikleri dünya malının ellerinden gitmesiyle, ondan daha hayırlı olana, uhrevî nimetlere yönelmişlerdir.

Cenâb-ı Hak, hîlekâr, düzenbaz ve hâinleri aslâ sevmediğini bir âyet-i kerîmede şöyle beyân buyurur:

“…Şüphesiz Allâh hâinleri sevmez.” (el-Enfâl, 58)

Kullarının hakkını gasbetmek sûretiyle Allâh Teâlâ’nın emir ve yasaklarına ihânet eden, netîcede ise kendi emânetlerine ihânet ettiklerini fark eden hilekar bahçe sahiplerinin şu ibretli kıssası, ihânetin zararının sâdece hâinlere döneceğini çok açık bir şekilde beyân etmektedir:
 “Biz, vaktiyle «bahçe sâhipleri»ni imtihan ettiğimiz gibi onları (Allâh Rasûlü’ne karşı çıkan müşrikleri) de imtihan edeceğiz. Hani bahçe sâhipleri, sabah olurken (kimse görmeden) mahsullerini devşireceklerine yemîn etmişlerdi. Onlar istisnâ da etmiyorlardı. (İnşâallâh demiyorlar ve yoksulların payını ayırmıyorlardı.) Fakat onlar daha uykudayken Rabbinin katından gönderilen kuşatıcı bir âfet bahçeyi sarıverdi de bahçe kapkara kesildi. (Beri tarafta ise) onlar, sabah olurken: «–Mâdem devşireceksiniz, haydi erkenden mahsûlünüzün başına gidin!» diye birbirlerine seslendiler. Derken: «–Aman, bugün orada hiçbir yoksul yanımıza sokulmasın!» diye fısıldaşa fısıldaşa yola koyuldular. (Evet, yoksullara yardıma) güçleri yettiği hâlde, onları yardımdan mahrûm etmek niyet ve azmi ile erkenden yola çıktılar.” (el-Kalem, 17-25)

Bahçelerine varıp da cimriliklerinin ve hîlekârlıklarının âkıbetini karşılarında görünce, pişmanlık ateşiyle yandılar. Cenâb-ı Hak, onların şaşkınlık ve nedâmetlerini de şöyle anlatır:
 “Fakat bahçeyi gördüklerinde: «–Biz mutlakâ yolumuzu şaşırmış olmalıyız!» dediler. Yanlış yere gelmediklerini anlayınca da şöyle dediler: «–Yok yok, doğrusu biz felâkete uğramışız!» En insaflıları ise: «–Ben size Allâh’ı tesbîh etmenizi söylememiş miydim!» dedi. «–Rabbimizi tesbîh ederiz; doğrusu biz (kendi kendimize) yazık etmişiz!» dediler. Ardından, birbirlerini kınamaya başladılar. Nihâyet şöyle dediler: «–Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz! Belki Rabbimiz, bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz (artık) Rabbimizi (O’nun rızasını) arzuluyoruz.»” (el-Kalem, 26-32)

Bu âyetlerde fakirin, garibin öşür hakkını vermemek için onlara hîlekârlık yapan merhametsiz bahçe sâhiplerinin hazin âkıbetlerini bir ibret olarak Cenâb-ı Hak ne güzel bildiriyor. Kalblerdeki bütün niyetler Cenâb-ı Hakk’a açıktır. O’nun azameti, her şeyi kaplamıştır.

Allâh Teâlâ bu kıssayı şu mühim îkâz ile nihâyete erdirir:

“İşte azap böyledir. Âhiret azâbı ise, elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi!” (el-Kalem, 33)

Kaynak:

Google News Takip Et
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? ’te KONHABER'e abone olun.
Google News Takip Et
Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için WhatsApp haber kanalımıza katılın.

Yasal Uyarı:

Yayınlanan haberler, köşe yazıları, fotoğraflar, yazı dizileri ve her türlü eserin tüm hakları Mirajans Medya İletişim Reklam Haber ve Prodüksiyon A.Ş.’ye aittir. Kaynak gösterilerek bile olsa eserin bütünü veya bir kısmı özel izin alınmadan kullanılamaz.

Bu İçeriğe Emoji İle Tepki Ver!

  • 3
  • 1
  • 0
  • 0
  • 2
  • 0
  • 0
  • 1
  • Begendim
  • Kalp
  • Begenmedim
  • Gülen Surat
  • Kalpli Göz
  • Kızgın
  • Şokta
  • Üzgün

Yorumlar (1)

Önemli Not: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan konhaber.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
  • E
    emr153
    3 yıl önce

    bütün insan ruhları beş kısımdır 1-allah tarafından seçilen ve tamamı erkek olan elçiler=nebiler 2-allah tarafından mümin ve akıllı kişilere verilmiş olan şerefli ölümü tadanlar=şehitler 3-ebedi cehennemlik olanlar=kâfirler müminler kendi içinde asî ve itaatkâr olarak ikiye ayrılır şu bilinmelidir ırk insanın soyunu temsil eder ruh ise özünü şu da bilinmelidir ki allah katında önemli olan sadece iman ve ameldir

    • Cevapla
    • Begen (0)
    • Begenme (0)
X
Yorum Yazma Sözleşmesi
“Sayfamızın takipçileri suç teşkil edecek, yasal olarak takip gerektirecek,hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, müstehcen, toplumca genel olarak kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir yorumu bu web sitesinin hiçbir sayfasında paylaşamazlar. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk yorumu gönderen takipçiye aittir. KONHABER yapılan yorumlar arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Konhaber başta yukarıda sayılan hususlar olmaz üzere kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen yorum yapan takipçilerine ait ip bilgilerini ve yapmış olduğu yorumları paylaşabileceğini beyan eder ”
Türkçe العربية English