İSTANBUL (AA) - İbn Haldun Üniversitesi Medeniyetler İttifakı Enstitüsü Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Vahdettin Işık, "Türk Düşüncesinde İstikamet Arayışı" başlıklı çevrim içi bir konuşma yaptı.
Savaş C. Tali'nin yönettiği "Kitabiyat" programı, İbn Haldun Üniversitesi Sanat, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı'nın YouTube hesabında canlı yayınlandı.
İslam düşüncesini 6 dönemde incelediklerini anlatan Işık, Hz. Peygamber'in vefatıyla başlayan 2. dönemle 19. yüzyılın ikinci çeyreğinde başlayan 5. dönemi birbirine benzettiğini söyledi.
Işık, "Tedvin" olarak da adlandırılan 2. dönemde ortaya koyulan ilimlerin çağdaş İslam düşüncesinin oluşmaya başladığı 19. yüzyıla kadar Müslümanların karşılaştıkları sorunları çözmede yeterli görüldüğünü belirterek, "Diyelim ki İmam-ı Azam'ın ya da İmam Malik'in yöntemini kullanarak insanlar sorunları çözdüler. İlimleri tedvin etmişlerdi, sistemleştirmişlerdi. Örneğin tefsir usulüyle hareket ettiklerine, fıkıh usulüyle hareket ettiklerinde kendi mezhep ilişkileri çerçevesinde sorunlarını çözdüler. Ancak 19. yüzyıla gelindiğinde tekrar yeni bir durum doğdu. Eski düşünme biçimleri, kurumlar, kavramlar ve metotlarla karşılaşılan yeni durumun ihtiyaçlarını karşılanamaz, çözülemez hale geldi." değerlendirmesini yaptı.
Avrupalı devletlerin saldırgan, işgalci ve sömürgeci siyasetinin yol açtığı askeri, iktisadi ve siyasi güç kaybını durdurmak için 19. yüzyılda İslamcılık bağlamında yeni dinamiklerin ortaya çıktığını aktaran Işık, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim iç dinamiklerimizle, dış dinamiklerimizin karşılaştığı yerde meselelerimizi bu bağlamda inşa ettik. Neydi o bağlam? Dışarıda bir meydan okuma var. Dünyayı sömürgeleştiren bir Avrupa var ve bu Avrupa özellikle üç alanda kendi dışındaki dünyayı ve Müslümanları nüfuz altına almıştı. 19. yüzyıl Müslümanlar açısından Batı'nın küresel bir iktidar merkezi olması, İslam'ın küresel bir iktidar odağı olmaktan uzaklaştırılması demektir.
Bu uzaklaşmada Batı nüfuzu üç alanda geçekleşti. Birincisi işgaller, Avrupa kendi dışındaki dünyayı işgal ediyor. En yakın muhatabı ve sınır komşusu olan İslam dünyasını da işgal ediyor. Sırat-ı Müstakim dergisindeki rakamlara göre söylüyorum, 350 milyon Müslümanın 150 milyonu sadece İngiliz sömürgesi. İslam Ümmeti sömürgeleştirilmiş, işgale uğramış. O güç sizin idari, iktisadi, siyasi kurumlarınıza yenilenmelerinize, işleyişinize müdahale ediyor."
Bu müdahalelerin sonucu olarak bazı anlaşmaları imzalamaya mecbur kalındığı bilgisini paylaşan Işık, "Paris Konferansı'nın en önemli gündemi Avrupa uyum süreci. Osmanlı üstünlükten vazgeçmiş eşit statülü bir Avrupa devleti hukukuna tabi olmaya çoktan razı, yeter ki Avrupalılar lütfedip kendisine eşit statülü bir devlet kabul etsinler." diye konuştu.
Avrupa'ya uyum sağlanmaya çalışılan bu sürecin temelde üç ilke üzerine kurulu olduğunu dile getiren Işık, "Birincisi, savaşmama siyaseti, yani bu anlaşmaya dahil olan ülkeler birbiriyle savaşmayacaklar. İkincisi sınırların değişmezliği ilkesi, eğer siz oraya girerseniz sınırlarınızı korumuş olacaksınız, işgale maruz kalmayacaksınız. Bunların ikisi Osmanlı'nın kendi bekasını temin etmek için kritik öneme sahip. Üçüncüsü aslında Osmanlı'nın aleyhine bir madde ama Osmanlı ona çoktan razı. O da malların serbest dolaşımı yani serbest liberal ekonominin bir anlamda zeminini arıyorlar. Avrupalı devletlerin teknolojik imkanlarıyla üretim kapasitesiyle yarışamayacağız ama buna çoktan razıyız." değerlendirmesini yaptı.
Işık, bu süreçte yeni bir dil ve yeni bir kavramsal çerçeveyle muhataplarının anlama ihtiyacını ortaya çıktığını belirterek, "Müslümanlar bu yenilgi asrında hem kendilerini hem de muhatabı olan Avrupalıları, Batılıları, ehl-i kitabı yeniden tanıma ve tanımlama ihtiyacı duydular." dedi.
Kaynak: