OSMANİYE (AA) - Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Prof. Dr. Gürer Gülsevin, "Selçuklular Batı'ya geldikten sonra kurulan devletlerde Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti'nde dünya bize 'Türk' demiş ama dar anlamda biri Kırgız olmuş, diğeri Özbek olmuş, geniş anlamda hepimiz Türk'üz." dedi.
Gülsevin, Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi tarafından 15 Temmuz Şehitleri Amfisi'nde düzenlenen "Dünya Dili Türkçe" konulu konferansta konuştu.
Türkçe'nin bir dünya dili olduğunu belirten Gülsevin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2021 yılını "Dünya Dili Türkçe Yılı" ilan etmesinin çok önemli bir adım olduğunu söyledi.
Dünyada 7 bin kadar dil bulunduğunu ancak Türkçenin bir dünya dili olduğunu anlatan Gülsevin, şöyle konuştu:
"Hepimizin göz renkleri, ten renkleri farklı. Yani Türklük bir etnik haktan ibaret değildir ve sınırlanamaz. Türk, bir millet adıdır. Biyolojide millet kavramını bulamazsın çünkü bu biyolojik bir birlik değildir. Milletler, sosyolojik birliklerdir. Nedir millet? Türkçe sözlükte çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında din, tarih, duygu, ülkü, görenek ve gelenek olan insan topluluğu diye geçer. Şimdi o zaman elimizde bir Türk kavramı var. Türk, bir millet adıdır. Milletler sosyolojik açıdan farklı kabilelerin, aşiretlerin, etnik unsurların bir araya gelmesiyle oluşan topluluklardır. Hele Türk gibi büyük bir millet, en eski dönemlerde bile tarif edilen bir milleti sadece göz rengiyle, kafatasıyla anlayamazsınız. Selçuklular Batı'ya geldikten sonra kurulan devletlerde Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti'nde dünya bize 'Türk' demiş ama dar anlamda biri Kırgız olmuş, diğeri Özbek olmuş, geniş anlamda hepimiz Türk'üz."
- "Plaza dili" eleştirisi
Türkiye'de son zamanlarda ortaya çıkan "plaza dili" kavramını eleştiren Gülsevin, şunları kaydetti:
"Bunlar işte televizyonda karşınıza çıkıyor, bir sanatçı konuşurken öyle konuşuyor, işte bunlar istilaya uğramak. Allah'a şükür şu anda istilaya uğramadık. Tarihi dönemlerde de biz bunu yaşadık. Yani bakın bizim çok güzel bir edebiyatımız var. İçinde şems geçen, kamer geçen çok güzel edebiyatımız var. Ama gençlere eski Türk Edebiyatı dediğimiz zaman korkuyorlar çünkü çok ağdalı bir üslup var. Bunu da bazı yazarlar yüksek edebiyat yapmak için ya da edebiyat kabiliyetleri daha zayıf olduğu için bu kelimelere sığındılar. Yani kullanılmamış kelimeleri lügatten bulup çıkardılar ama Fuzuli'yi, Baki'yi, Nedim'i hepimiz gayet güzel, o edebiyat zevkiyle okuyoruz. Bazıları bu kelimeleri dalga geçmek için koyuyorlar insanların önüne. Bu konuşma, şu anki 'plaza dili' gibiydi. Onlar, geldikleri gibi gittiler."
Kaynak: