ANKARA (AA) - Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Yunanistan'ın silahlanma için ciddi bütçe ayırdığını ifade ederek "Ekonomik kullanım ömrü dolmuş, araç, gereç, silah vesaire gibi olanlar dahil bunları almak suretiyle Türkiye'ye karşı kendilerince bir hesap içindeler ve çok ciddi şekilde bütçede artış var. 5 katına çıkan bir artış var. Biz diyoruz ki 'Yorulmayın, beyhude gayretler içinde olmayın.' Bu yaptıkları çalışmalar Türkiye için, Türk Silahlı Kuvvetleri için az, savunma için çok." dedi.
AAtölye'de Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk olan Bakan Akar, gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.
ABD'nin F-16'ları Türkiye'ye vermemesi durumunda alternatif çözüm önerilerinin olup olmadığı sorulan Bakan Akar, "Dünya çok genişledi artık seçenekler çok arttı dolayısıyla, tabii ki buna karşı birçok çözüm üretilebilir. Bizim burada söylemek istediğimiz şey, komşumuz Yunanistan'ın tavrı. Bu çok belirleyici, çok enteresan, çok anormal. Bunlar sadece F-16'ları vermeyin diye Amerika'ya gitmediler, aynı zamanda Almanya'ya gittiler denizaltıları vermeyin diye. Biz bunu arkadaşlarımızla tartışırken kendi içimizde, oradan bir arkadaşımız dedi ki 'Efendim yakında fırıncıya da gider bunlar, ekmek vermeyin' diye. Yani bu ne iyi komşuluk ilişkilerine sığıyor ne arkadaşlığa ne dostluğa ne komşuluğa." diye konuştu.
Akar, ABD'nin kurumsal tavır benimseyerek dedikodulara, dedikodu niteliğindeki bu girişimlere itibar etmeyip, yıllardan beri müttefiki olan Türkiye'ye ve Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) karşı gerekli tavrı göstereceklerine inanmak istediklerini dile getirdi.
"Türkiye ile Yunanistan arasında çok sayıda gerilim başlığı var. Gayri askeri statüdeki adaların silahlandırılması, Batı Trakya'daki Türklerin durumu, terör örgütüne verilen destek, Kıbrıs ve ABD'nin son dönemde bu ülkedeki üs varlığını arttırmasını sayabiliriz. Siz bu konuları nasıl değerlendiriyorsunuz ve Yunanistan'dan bu konulardaki beklentiniz nelerdir?" sorusuna cevap veren Akar, iki ülke arasındaki sorunları uluslararası hukuk çerçevesinde iyi komşuluk ilişkileri ve barışçıl yol ve yöntemlerle çözmek istediklerini belirtti.
Bakan Akar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Cumhurbaşkanımızın bu konudaki yaptığı tüm iyi niyetli çabalarına rağmen, Yunanistan'daki belli siyasiler bilinen kişiler. Bunlar şahsi emelleri, ihtirasları ve hesapları için iki ülke arasındaki ilişkileri gerçekten heba ediyorlar. Her türlü provokatör eylemlerine, söylemlerine aralıksız devam ediyorlar. Adeta her sabah kalkıyorlar, 'Türkiye aleyhine ne söyleyebilirim, Türkiye aleyhine ne yapabilirim?', gündemleri bu. Bu konuda maalesef böyle ciddi bir sıkıntı var. Biz onları her seferinde masaya çağırıyoruz diyor ki, 'Biz konuşalım, görüşelim', gelmiyorlar. Biz hiçbir zaman için Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunların Türkiye-AB, Türkiye-Avrupa, Türkiye-NATO ve Türkiye-Amerika sorunu olmasını istemiyoruz. Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlar, Türkiye-Yunanistan arasındaki sorunlardır. Fakat burada özellikle Yunan Başbakanı ve Yunan Dışişleri Bakanı bu konuda maalesef son derece saldırgan eylemlerle, söylemlerle iki ülke arasında oluşması muhtemel olumlu havayı, yapıcı havayı diyalog havasını maalesef bir şekilde değiştiriyorlar. Dolayısıyla mesnetsiz açıklamalar yapıyorlar. Şimdi dillerine bir şey doladılar 'Yeni Osmanlıcılık'. Yani bugüne kadar bizim buradaki yaptığımız taleplerimizi, konuşmalarımızda, görüşmelerimizde gerçekten böyle bir şey yok. Uluslararası hukuk diyoruz, Lozan diyoruz. Paris Antlaşması diyoruz. Bunları söylüyoruz. Bunlarla ilgili haklarımızı talep ediyoruz ve hatta 'Bütün bu haksızlıklara rağmen, bu bahsettiğimiz anlaşmaların çok açık ve net ihlallerine rağmen konuşalım.' diyoruz. 'Görüşelim, görüşmeler yoluyla çözelim.' diyoruz. Siz Ege'deki 3 bin adayla birlikte bizim yani burnumuzun dibine kadar geleceksiniz ve Türkiye'ye yayılmacı olarak göreceksiniz. Yani gerçekten akıllara zarar bir şey bu. Bunu biz özellikle üçüncü tarafların görmesini istiyoruz, anlamasını istiyoruz, bilmesini istiyoruz. Şimdi burada harita görünüyor herhalde. Bu arada 1832'den başlayıp devam eden süreç var, gördüğünüz gibi bütün Ege kaplanmış vaziyette. Ya kim yayılmacı? Yani bunu gerçekten aklen mantıken göz görüyor. Yani lise talebesi dahi yayılmacı kim görür ve kurulduğundan itibaren 3 kat, 5 kat, 7 kat büyüyen ülkeden bahsediyoruz, Türkiye'nin aleyhine."
- "Yunanistan'ın hiçbir mahremiyeti kalmadı"
Akar, "haksızlıkların görülmesi gerektiğini" belirterek "Diğer taraftan bir Meis Adası var, 10 kilometrekare. Bu, Türkiye'ye 1950 metre mesafede, bizim harp okulundaki öğrencilerimizin yüzme standardı 2 bin metre. Dolayısıyla öğrencilerin yüzebileceği mesafede ve burada tabii bu kadar anakaraya yakın, 580-600 kilometre Yunan ana karasına yakın. Yani böyle bir ada 10 kilometrekare, bunun için 40 bin kilometrekarelik yetki alan isteniyor. Bunun akılla mantıkla yani hukukla izahı var mı? Yok." diye konuştu.
Yunanistan'ın silahlanma sevdası ve yapay ittifaklar peşinde koşma çabası olduğunu ve dolayısıyla üçüncü ülkelere kapısını açtığını söyleyen Akar, şunları söyledi:
"Yunanistan'ın hiçbir mahremiyeti kalmadı ve bunu Yunan muhalefeti de görüyor. Çok açık şekilde görüyor ve çok değerli. Ahlaki noktainazardan bakıldığında bir ülkenin bu kadar teslimiyetinin yanlış olduğunu muhalefet çok açık ve net bir şekilde söylüyor. Buradaki yapılanların hepsini kim yapıyor? Yunanistan yapıyor. Biz de diyoruz ki 'Bunların hepsini yapan sensin.' Peki Türkiye'nin sıkıntısı ne? Maalesef burada biz saldırgan ve yayılmacı oluyoruz, öyle mi? Mantığı nerede? Dolayısıyla bu mücadelemizi sürdürüyoruz. Tabii silahlanma bütçesi ciddi bir bütçe. Ekonomik kullanım ömrü dolmuş, araç, gereç, silah vesaire gibi olanlar dahil bunları almak suretiyle Türkiye'ye karşı kendilerince bir hesap içindeler ve çok ciddi şekilde bütçede artış var. 5 katına çıkan bir artış var. Biz diyoruz ki 'Yorulmayın, beyhude gayretler içinde olmayın.' Bu yaptıkları çalışmalar Türkiye için, Türk Silahlı Kuvvetleri için az, savunma için çok. Bu harcamaları yaptığınız için zaten büyük borçlar içindesiniz. Ne oluyor? Kendilerine bir şey olmuyor. Fakat halkın refahını ciddi şekilde tehdit ediyor, ciddi şekilde zora sokuyor, olumsuz etkisi yapıyor. Bunun da görülmesi lazım diye kendilerine söyledik, söylüyoruz."
Bazı siyasilerin, emekli generallerin, akademisyenlerin ve aklıselim sahibi bazı emekli diplomatların bu gerçekleri gördüklerini aktaran Akar, "Yunan halkı da bunu görüyor. Dolayısıyla bir an önce bu yanlış yoldan Yunan politikacıların, belli kişilerin yanlış yoldan dönüp görüşmeye, konuşmaya, diyaloga geçmelerinin çok önemli olacağını söylüyoruz. Türkiye müttefikleri için asla tehdit değil, Türkiye güçlü, güvenilir ve etkin bir müttefik diyoruz. Bunu bilin diyoruz." dedi.
Yunan muhataplarıyla her seferinde barışı, istikrarı hakim kılmak ve Ege'yi dostluk denizi yapmak için konuştuklarını anlatan Akar, bütün bu iyi niyete rağmen Yunan tarafın diyaloğa kapalı olduğunu kaydetti. Bakan Akar, "Bundan 100 yıl önce Yunan işgal girişimi oldu ve bir mezalim söz konusu. Bunların hepsinin sona erdiğinin yüzüncü yılındayız. Buradan Zafer Bayramı'mızı bu vesileyle kutluyorum." dedi.
- "Yunanistan'da bir zafiyet var"
"Anadolu Ajansı muhabirleri Ege'deki gayri askeri statüdeki adalara gitti. Orada askeri yapılanmayı görselleriyle dünya kamuoyunun gündemine de getirmiş olduk. Türkiye bu Ege adalarının silahlanması noktasında tavrını her zaman ortaya koyuyor. Muhataplarımızda bu anlamda bir geri adım var mı? Şu ana kadar ne gözlemliyorsunuz?" sorusu üzerine Akar, "Biz muhataplarımıza tarihi bilmek lazım diyoruz. Bir asır önce girişilen maceranın bedelinin ne kadar ağır olduğunu herkes gördü, yaşadı. En çok da Yunanistan yaşadı bu işgal girişiminde. 100 yıl önce yapılan bu işgal girişiminin, Yunan halkı tarafından da benimsemediği açık ve net bir şekilde belli. Hatta bu ihtilal girişiminden sorumlu 6 kişi içinde başbakan dahil, bakanlar dahil idam ettiler, 'Niye bizi bu belaya soktunuz?' diye. Buradaki tarihten ders alınması lazım." diye konuştu.
Yunanistan'ın hüsranla sonuçlanacak yeni maceralardan uzak durması gerektiğinin altını çizen Akar, "Dolayısıyla Türkiye ile Yunanistan arasında sorun var mı? Var. Peki nasıl çözeceğiz? Konuşarak, diyalogla diyoruz. Bunu söylüyoruz. Fakat maalesef bu konuda Yunanistan'da bir zafiyet var." değerlendirmesini yaptı.
Bakar Akar, iki ülke arasında diplomatik mekanizmalar kurulmasının önerildiğini ancak Yunanistan'ın buna da katılmadığını dile getirerek şöyle konuştu:
"Dedik bu konular Türkiye Yunanistan arasındaki konular, birkaç saatte çözülecek sorunlar değil, uzmanlık gerektiren sorunlar. Dolayısıyla siz de 15-20 kişi belirleyin. Bu konudaki uzman kara, deniz, hava, sivil, diplomat; biz de belirleyelim. Bunlar otursunlar. Saatlerce, günlerce onun üstünde görüşsünler, çözüm üretsinler. Bunu kabul ettiler. Biz Atina'ya 2 kere gönderdik. Onlar Türkiye'ye bir kere geldi. Şimdi sıra onlarda, gelmeleri lazım. Ne zamandan beri bekliyoruz? 2 yıldan beri bekliyoruz ve bunu her seferinde muhatabımız Sayın Bakan'la karşılaştığımızda 'Ya biz bekliyoruz'. 'Biraz daha bekleyin' diyorlar, biraz daha bekliyoruz. Yani konuşmaktan yanayız, konuşalım diyoruz. Burada maalesef bu konularda ciddi sıkıntılarımız var."
Yunanistan ile 11 sorun olduğunu bu sorunların bir şekilde çözülmesi için de diyalogdan başka yol olmadığını ifade Akar, "Sorunların başında GASA (Gayri Askeri Statüdeki Ada) geliyor. Şimdi GASA'da, Lozan 12. madde, Paris 14. madde çok açık ve net. Bir şekilde bu adalar Yunanistan'a verildi. Silahsızlandırma kaydıyla verildi. Gayriaskeri statüdeki 26 ada var. Buraya muhatap bunun 16'sını silahlandırdılar. Bununla alakalı son derece gayriciddi argümanlarla karşımıza çıkıyorlar. 'Silahsız olmak vaadiyle adalar size verildi.' dediğimizde cevapları hiç doyurucu değil, hiçbir ciddi cevap yok. İşte anlaşmaları maddeler orada duruyor. Fakat buna rağmen maalesef bu tutumu sürdürüyorlar." dedi.
Bakan Akar, bu adalarda sadece sınırlı ve orantılı kolluk gücü bulunabileceğine işaret ederek şunları söyledi:
"Ama şimdi orada havaalanları, tanklar, toplar her şeyi koydular. Şimdi bu bize meşru müdafaa hakkı doğurmuyor mu? Bizim dibimize kadar gelen bu silahların orada konuşlu olması Türkiye için tehdit teşkil etmiyor mu? Buna karşı tepki göstersek ne olacak? Dolayısıyla adaların bu anlaşmaya aykırı hareket etmekten dolayı egemenliği tartışmalı hale gelmiyor mu? Sizinle bir anlaşma var. 'Bu anlaşmanın maddesi bana göre öyle değil. Ben bunu istemiyorum, kabul etmiyorum' diyorsunuz. O zaman ben de karşı taraf da 'Hayır ben de bu maddeyi kabul ediyorum.' derse ne olacak? Anlaşma düşecek o zaman sizin oradaki egemenlik hakkı da tartışmalı hale gelecek ve dolayısıyla bunları da kendileriyle konuştuk, görüştük, görüşüyoruz ve bir an önce bu konuda bir noktaya gelmesi için gayret gösteriyoruz. Fakat ciddi şekilde burada bir sıkıntı var."
- "Türk soydaşlarımızın haklarının takipçisi olmaya devam edeceğiz"
Yunanistan'da yaşayan Türk azınlığın kimliğini tanımadığını vurgulayan Akar, "Sadece Trakya'da değil, bütün Yunan coğrafyasında söz konusu. Orada bizim belirli sayıda soydaşlarımız var. Bunların Türk olduğunu kabul etmiyorlar. Oradaki kişilerin konuştukları dil Türk, adları, soyadları Türk, tapuları Türk, ataları Türk, mezarlıkları Türk, akrabaları hısımları Türkiye'de." dedi.
Yunanistan'ın ise Türkleri "Müslüman topluluk" olarak adlandırdığını ifade eden Akar, "Peki bunlar Türk değil de Çinli mi, Japon mu, yani İngiliz mi, Fransız mı, Alman mı? Oradaki kardeşlerimizin haklarını uzun dönemde kısıtlamaları ve baskıcı uygulamaları gerçekten kabul edilemez." diye konuştu.
Akar, şöyle devam etti:
"Müftü seçim hakkını tamamen gasbettiler, ona el koydular. Türkiye'de herkes serbestçe dini hayatını yaşarken Atina'da sadece bir cami var, minaresi yok, kubbesi yok ve caminin yönetimi de Ortodokslarda. Türk yok, camiyi Ortodoks bir heyet yönetiyor. Yani böyle garabetlerle dolu yaklaşım içinde hala pişkin bir şekilde insan haklarından bahsediyorlar. Özgürlükten bahsediyorlar. Avrupa Birliği değerlerinden bahsediyorlar. Yani gerçekten kabulü mümkün olmayan hususlardan bahsediyorlar. Ayrıca bu konularda oradaki Türk azınlıklar hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararları var. Onda da yine gayet pişkin bir şekilde uygulamamakta ısrar ediyorlar."
Akar, Türk soydaşların haklarının takipçisi olmayı, haklı davalarını hem içeride hem de uluslararası ortamda desteklemeyi sürdüreceklerini kaydetti.
(Sürecek)
Kaynak: