Küresel iklim değişikliği kaynaklı, sel, taşkın ve toprak kayması gibi doğal afetlerin artığı Doğu Karadeniz'de, taş ocağı ve maden sahalarındaki kontrolsüz patlatmalar, oluşturduğu titreşimle heyelanları tetikliyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Maden Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kerim Aydıner, “Yapılan patlatmalar, heyelanlar için ciddi bir başlatıcı ve kolaylaştırıcı sebeptir. Patlatma kaynaklı titreşimler, zamanla yakınındaki topoğrafyayı bozup, toprak kayması ve blok düşmesi gibi felaketlere de sebep olabilir” dedi.
Doğu Karadeniz'de küresel iklim değişikliğinin etkileri ile görülen ani, lokal ve şiddetli yağışlar, can ve mal kayıplarıyla sonuçlanan sel, taşkın ve heyelanlara yol açıyor. Yağışlar, özellikle dik ve eğimli arazilerde toprak hareketlerine de neden oluyor. Bölgede, son yıllarda heyelanların yanı sıra özellikle yamaçlardan kara yollarına kaya düşme vakaları başta olmak üzere doğal afetler artış gösteriyor. Bölgedeki bilim insanları, artan heyelanların nedenlerini ortaya koyup, olumsuz sonuçları da en aza indirgemek için akademik çalışmalarını sürdürüyor. Yapılan incelemelerde; bölgede yapı malzemesi üretiminde yaygın olan taş ocağı ve diğer maden sahalarındaki kontrolsüz patlatmaların oluşturduğu titreşimin heyelanları tetiklediği belirlendi. Madenlerde patlayıcı miktarı, patlatma sayısı ve zamanlamanın doğru olmayışının, çevresel problemleri artırdığını belirten uzmanlar, denetim ve tedbirlerin yoğunlaştırılmasını öneriyor.
'TİTREŞİMLER, ZAMANLA TOPOĞRAFYAYI DA BOZAR'
KTÜ Mühendislik Fakültesi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kerim Aydıner, bölgedeki taş ocaklarında uygulanan kontrolsüz patlatmaların, arazi yapısını bozduğunu belirterek, “Doğu Karadeniz deyince aklımıza metal madenciliği gelir. Artvin’den Hopa’ya kadar altın, gümüş ve bakır gibi metal madenlerin çıkarıldığı işletmeler var. Bunun yanında yapı malzemeleri üretimi için önemli bir unsur olan taş ocağı işletmeleri de var. Taş ocakları bölgede sık görülen madencilik faaliyetleri arasında. Doğu Karadeniz’de patlatma kaynaklı titreşimler, sadece yakındaki yapıları yani hassas binaları ya da hassas doğal tarihi yapıları etkilemekle kalmaz, anlık olarak ya da zaman içerisinde yakın civarındaki topoğrafyayı da bozup, heyelan, toprak kayması ve blok düşmesi gibi felaketlere de sebep olabilir” dedi.
‘FAALİYETLERİN ÇEVREDE OLUŞABİLECEK TAHRİBATI MİNİMUMA İNDİRECEK ŞEKİLDE YAPILMALI’
Madencilik faaliyetlerinde çevresel uyumun önemini vurgulayan Prof. Dr. Aydıner, “Doğu Karadeniz dağlık ve yükseltisi birden artan bir bölge, dolayısıyla burada yürütülen madencilik faaliyetlerinin çevreye çok uyumlu olması gerekiyor. Faaliyetlerin çevrede oluşabilecek tahribatı minimuma indirecek şekilde yapılması gerekir. Bu özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi için çok daha önemli bir husus. Eğimli bir yamaçta bir kaya kütlesinde kırık ve çatlaklar mevcut ise ağırlığıyla harekete hazır bir kütle ve blok var demektir. Yakınlardaki bir patlatma bu bloğun yamaçtan ayrılmasına neden olur. Dolayısıyla patlatma bu gibi olaylarla heyelan için doğrudan sebep de olabilir. Doğu Karadeniz’deki madenlerde yapılan patlatmalar heyelanlar için ciddi bir başlatıcı ve kolaylaştırıcı sebeptir. Doğu Karadeniz’de yapılacak olan açık işletme madenciliğin ya da yer altındaki ve yüzeye yakın madencilik faaliyetlerinin, topoğrafyaya zarar vermeyecek şekilde ve uygun koşullarda yapılması gerekir. Kullanılacak patlayıcının miktarının belirlenmesinden başlanarak, patlayıcının kullanılacağı alandaki yamaçların uygun şekilde eğimlendirilmesi gerekir. Ayrıca patlatma yapılan çevrenin de özelliklerine bakılarak patlatmaların miktarları, sayıları ve zamanları da doğru tanımlanmalıdır” diye konuştu.
Kaynak: DHA