Cape Town Üniversitesi'nden Dr. Halim Gençoğlu, Afrika'daki Türk camilerini AA Analiz Masası için değerlendirdi.
***
Türklerin hükmettiği toprakların alamet-i farikası camilerdir. Anadolu’ya ayak bastığında Selçukluların Kars’ta 1073 senesinde inşa ettiği Menuçehr Camii gibi, Tulunoğulları'nın 884 yılında Kahire’de inşa ettikleri yüce mabed, Türk İslam mirasının en somut misallerindendir. Bu dünya görüşünden ötürü Türkistan’dan Balkanlar’a, Anadolu’dan Afrika’ya kadar kültürümüzün bir parçası olarak varlık gösteren camiler, nerede inşa edilmiş olurlarsa olsun mimari açıdan bize ait hususiyetleriyle asırlara meydan okur.
-Afrika’da Türk camileri
Türkler ilk olarak Abbasi ordularının artçı komutanları olarak Afrika’ya ayak bastılar. Bastırdığı paralarda devletini ‘el devlet’ul Turkiyye ve’d Tuluniyyun’ şeklinde adlandıran Tulunoğulları Emirliği'nin kurucusu Ahmed İbni Tulun’un Kahire’de yaptırdığı cami, bugün halen ayakta... Tulunoğullarından sonra Kuman Türklerinin Mısır’da kurduğu Memlük Devleti de geriye birçok Türk-İslam eseri bıraktı. Bunlardan XIV. yüzyılda Memlük Sultanı Hasan b. Muhammed b. Kalavun tarafından Kahire’de yaptırılan Sultan Hasan Külliyesi'nin planı ve portali, Selçuklu etkisindedir. Portalin yanında bulunan iki büyük minare Erzurum ve Sivas'ta yer alan çifte minareli Anadolu Selçuklu medreselerine benzerliği ile dikkat çeker. Benzer şekilde Tunus’ta ve Libya’daki Türk camileri de Osmanlı izlerini günümüze taşıyan müşahhas delillerdendir.
Evliya Çelebi’nin Sehayatname'sinde bahsettiği Özdemir Paşa’nın 1580’lerde Sudan İbrim’de yaptırdığı tek minareli cami hakkında bugün elimizde teferruatlı bir malumat olmasa da bu bilgi, Afrika coğrafyasındaki Osmanlı mirası hakkında bize önemli malumat verir.
- Güney Afrika camilerinde Osmanlı izleri
Güney Afrika'da Hıristiyanlığın ilk sembolleri Portekizli denizciler tarafından kıyı boyunca dikilen haçlar biçimindeydi. 1652'de Hollandalılar tarafından Ümit Burnu'nda bir ticaret merkezinin kurulmasıyla, Hıristiyanlık kalıcı bir dayanak elde etti ve yerli halk arasında misyonerlik faaliyetleriyle Hristiyanlaşma meydana geldi. Beyaz adam, bir taraftan yerli halkın kaynaklarını sömürürken diğer yandan onları Hristiyanlaştırarak medenileştirdiğini iddia etti. İngilizlerin 1795 ve 1806'da Cape'i işgalinden sonra, bu Emperyalist Hıristiyan geleneği bölgede hüküm sürdü. Bu katı misyonerlik faaliyetlerine rağmen Güney Afrika’ya gelen ilk Müslümanlar dinlerini muhafaza etmeyi başardı.
Kıtanın en güneyinde yer alan Güney Afrika Cumhuriyeti, asırlarca Batılı devletlerin sömürgesi olsa da hiçbir zaman Osmanlı idaresi altına girmemesine rağmen bölgede onlarca Osmanlı kültür bakiyesinin varlığı hayrete şayandır. Bunun temel sebebi; yerli halkın Osmanlı Devleti’ne olan bağlılığından ileri gelir. 1657 yılında Endonezya ve Java adalarından Hollandalıların Ümid Burnu’na köle olarak getirdikleri Müslümanlar, ibadet özgürlüğünün yasak olması sebebiyle zamanla yanlış itikatlara kapılarak cemaatlere bölünmüşlerdir. 1834 yılında köleliğin kaldırılmasıyla Hac farizelerini yerine getirmeye başlayan bu Müslümanlar, Mekke’de Osmanlı idaresinin ve Hilafetinin varlığını görürler. 1856 yılında Güney Afrika’nın Port Elizabeth şehrinde bir cami inşa etmeye çalışan Müslümanlar, fahri konsolos Roubaix yoluyla Osmanlı Halifesinden yardım ister. Sultan Abdülaziz döneminde ulaşan yardım ile tamamlanan caminin adı Mescid’ul Aziz olur. Halen ayakta duran bu cami, Osmanlı Devleti’nin kıtanın ucundaki ilk hayır müessesesidir.
Güney Afrika’da esasında bundan sonra yeni bir dönem başlamış ve Osmanlı desteği yerli Müslümanlar arasında bir heyecana sebep olmuştur. Bazı cemaatler arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için 1863 yılında Ümit Burnu’na ulaşan Ebubekir Efendi’nin açtığı İslam okulundaki hizmetler bu ilişkileri perçinleştirmiştir. Ebubekir Efendi’nin vefatıyla artık onun bıraktığı yerden devam eden talebeleri Cape Town’da Mescid’ul Nur’ul Hamidiye ve Paarl şehrindeki Mescid’ul Osman adlı mabedleri inşa etmişlerdir. Bu camilere bizzat Sultan Abdülhamid Han’ın gönderdiği hediyeler sebebiyle halk arasında artık Osmanlı camileri olarak anıldığını ve bu hediyelerden duvarları süsleyen seccadelerin 1961 yılında Ümit Burnu’nu ziyaret eden gazeteci Hikmet Feridun Es’e göre halen camilerde olduğu biliniyor. Ayrıca Johannesburg’daki Nur’ul Hamidiye Camii ile Güney Afrika’dan Hicaz Demiryolu projesine yardım gönderenlere verilen madalyaları dağıtan Hamidiye İslam Cemiyeti, çeşitli faaliyetlerle bölge Müslümanlarının Osmanlı Devleti’ne olan bağlılıklarını taze tutmuştur. Bugün hala Türk devlet temsilcileri bölgeye geldiklerinde Türk camilerini ziyaret etmekte ve cami cemaatiyle samimi münasebetler kurmaktadır.
-Gönül köprüleri camilerimiz
Osmanlı coğrafyasından kilometrelerce uzakta olmasına rağmen Osmanlı hatırasını taşıyan bu mabedler Türkiye’nin gönül köprüleri olarak Güney Afrika’da halen ayakta durmaktadır. Sömürgecilikten uyanan Afrika, kıta üzerinde Batı emperyalizmine karşı bir muhasebe yaparken, bizi onlardan ayıran en somut delillerden biri işte bu Allah rızası için Hilafet makamının yardımlarıyla kurulan Osmanlı camileridir. Herdaim mazlumun yanında duran ecdadımızın bu mirasını muhafaza edip yaşatmakla Türkiye-Afrika diplomasisi hakettiği noktaya ulaşacaktır.
[Dr. Halim Gençoğlu, Cape Town Üniversitesi]
"Görüş" başlığıyla yayımlanan makalelerdeki fikirler, yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.