İSTANBUL (AA) - Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi tarafından gerçekleştirilen "Konuşmalar" programının konuğu olan, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Kurucu Başkanı D. Mehmet Doğan, "Hangi ülkeye gittiysek Türkiye'nin farkını daha iyi gördük. Bizim dışımızdaki dünyanın bizden çok daha güçlü ve etkili olduğu yönündeki o yerleşik kanaatleri, gerçek anlamda dışa açılma sarstı. Dolayısıyla kendimize güvenimiz arttı. Daha önce üzerimize serpilmiş, ölü toprağı diyebileceğimiz bir hava vardı. O havadan kurtulduk." dedi.
Zeytinburnu Belediyesinin YouTube kanalı üzerinde çevrim içi yayınlanan etkinliğin moderatörlüğünü, Bünyamin Yılmaz üstlendi.
TYB'nin kuruluş hikayesini anlatan Doğan, siyasi görüşleri, fikirleri ve anlayışları farklı yazarları bir araya getirmeyi düşündüklerini belirterek, "O zamanın şartlarında, o çatışmalı ortamda çok farklı siyasi temayüllerden, dergilerden, yayın gruplarından arkadaşlarımızla uzun süren istişare toplantıları yaptık. Neticede, 14 kişilik kurucu heyetle Yazarlar Birliği ortaya çıktı. Bu andan itibaren de zaten Türkiye'de yazarlık alanıyla ilgili yeni şeyler söylenmeye başlandı. O bildiğimiz klasik, bazı ideolojik kalıplar içerisinde ifade edilen yazarlık alanıyla ilgili sözler ve tavırların dışında sözler söylemeye, faaliyetler yapmaya, ödüller vermeye başladık." ifadelerini kullandı.
Mehmet Doğan, birçok büyük yazarın 1980'li yılların başına kadar belli görüşlere mensup olmadığı için ödül alamadığına işaret ederek, "Belki de iki, üçüncü sınıf diyebileceğimiz önemde yazarlar da neredeyse ödüle boğulmuşlardı o dönem. Mesela Necip Fazıl'a (Kısakürek) ödül vermek kimsenin aklından geçmezdi. Sezai Karakoç'a ödül vermek... Çok önemli isimler. Biz 'Yılın yazarları' dediğimiz değerlendirmelere başladıktan sonra, bir takım sebeplerle şişirilmiş kişiler yerine Türkiye'nin gerçek kıymetlerini takdir ve halka takdim etmek gibi bir yol seçtik." diye konuştu.
- "Türkiye'nin bütününün resmini çekmeye gayret ettik"
TYB'nin yayınladığı Türkiye Kültür ve Sanat Yıllığı'na da değinen Doğan, şu bilgileri verdi:
"Daha önce de yıllıklar vardı. Biz yıllık yayınlamaya başladığımızda, Varlık Yıllığı, Nesil Yıllığı vardı. Fakat bunlar hep tek taraflı yıllıklar. Bir at gözlüğüyle kültür ve edebiyat alanlarına bakıyorlar. Biz, geniş bakmayı baştan itibaren tercih ettik. Bizim yıllıklarımızda, 1984'te ilk yıllığımız var, Türkiye'nin bütününün resmini çekmeye gayret ettik. Bunun sağı, solu falan yok. İyi bir edebiyat eseri, iyi bir sanat eseri, iyi bir kültürel faaliyet tabii ki hepimiz için değerlidir. Çünkü bizim kültürümüze, edebiyatımıza, sanatımıza hizmet etmektedir. Bunların hepsini bir bütün olarak ele aldık."
Sanat ve edebiyat tarihini geleceğe bir bütün olarak devretmek gayretinde olduklarını anlatan Doğan, "1984-2021 süreci için Türkiye'nin kültür hayatı, edebiyatı ve sanatıyla ilgili araştırma yapacaklar, mutlaka bizim yıllıklarımıza müracaat etme ihtiyacı hissedecektir. Çünkü bu yıllıklarda, gerçekten onların işini kolaylaştıran çok şey var." değerlendirmesinde bulundu.
Mehmet Doğan, önceden çizilmiş, siyasi ya da toplumsal sınırların artık eskisi kadar sarsılmaz olmadığını dile getirerek şöyle konuştu:
"Her ne kadar entelektüel iktidar değişmedi deniliyorsa da biz tam olarak öyle olmadığını düşünüyoruz. Türkiye'nin entelektüel iktidarı aslında kırk yıl içinde ciddi değişikliklere uğradı. Bugün yayın piyasasına baktığımızda, hikaye, şiir, roman, hangi tür olursa olsun, sinemaya kadar giden bir alana baktığımızda çok farklı yeni isimlerin ortaya çıktığını, bunların kendi alanlarında güzel, yeni eserler ortaya koyduğunu görebiliyoruz. İktidar değişikliği tabiri belki burada doğru bir tabir de sayılmayabilir. Burada, milletimizin yüzlerce yıl içerisinde oluşturduğu kültüre yeni tuğlalar eklemek, bir kültür binası, bir edebiyat sarayı inşa ediyorsak, onun bizim zamanımızdaki bölümünü yeni tuğlalar ekleyerek büyütmek, güzelleştirmek, geliştirmek için çabalayan insanlar var. Bunların sağı, solu yok. Güzeli, kalitelisi, dikkat çekici olanı var. Bunlar üzerinde bizim durmamız lazım. Politik iktidara benzetilen bir iktidar mücadelesi olarak görmemek lazım. Bu farklılıklar aynı zamanda bize güç de veriyor. Farklı kesimlerle birlikte olmaktan kaynaklanan gizli bir yarış söz konusudur diyebiliriz. Bunun kültürümüze olumlu katkılarının olacağını düşünüyoruz."
- "Hangi ülkeye gittiysek, Türkiye'nin farkını daha iyi gördük"
Türkçeyi dışarıya taşımanın önemini vurgulayan Doğan, "Hangi ülkeye gittiysek Türkiye'nin farkını daha iyi gördük. Bizim dışımızdaki dünyanın bizden çok daha güçlü ve etkili olduğu yönündeki o yerleşik kanaatleri, gerçek anlamda dışa açılma sarstı. Dolayısıyla kendimize güvenimiz arttı. Daha önce üzerimize serpilmiş, ölü toprağı diyebileceğimiz bir hava vardı. O havadan kurtulduk." şeklinde konuştu.
Doğan, Türkiye'nin birçok bakımdan güçlü ve etkili olduğunu fakat Türkçeden başka dillere çevrilen eserler açısından daha iyi bir konumda olması gerektiğini söyledi.
Türk dünyasından birçok klasik eserin Türkçeye kazandırıldığına dikkati çeken Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özbekler, Kazaklar, Kırgızlar ve Azerilerden eser aktardık. Onların modern klasiklerinden diyeceğimiz eserlerin birçoğu Türkiye'de yayınlandı. Buna mukabil, mesela bu ülkelere gitseniz, Türkiye Türkçesinden Kırgız Türkçesine aktarılan ne var deseniz, öyle çok fazla bir şeyle karşılaşmıyorsunuz. Bunu meraksızlıkla açıklamak doğru olmaz diye düşünüyorum. Biz meraklıyız. Arapçadan çok kitap çevirdik. fikir kitapları da edebiyat eserleri de çevirdik. Modern dönemi kastediyorum. Ama Arap dünyasında Türkçeden yapılan çok fazla tercüme yok. Bizden belli başlı şair ve yazarlarımızı, fikir adamlarımızın eserlerini tercüme etmiş değiller. Belli bir dönemde belli görüşe sahip yazarların tercüme edildiğini görüyoruz. Kendilerine ideolojik olarak yakın olan yazarların bu dillere çevrilmesini sağladıklarını düşünüyoruz. Çünkü o dönem geçtikten sonra, 1990'dan sonra bu faaliyetler neredeyse tamamen durmuş vaziyette. Yani Arap alemi, bizim modern edebiyatımızı bilmiyor."
Kaynak: