İsviçreli gezgin Ernest Mamboury tarafından 1933'te kaleme alınan ve genç bir başkenti anlatan Ankara Gezi Rehberi'nde de kentin yaşadığı büyük gelişime dikkat çekildi.
"Sihirli görünmez bir el, her şeyi değiştirdi." ifadesini kullanan Mamboury, şu an Ankara Garı'nın bulunduğu mevkideki 40 bin metrekarelik bataklığın kurutulduğunu, şehirde yaygın görülen sıtma hastalığının yok edildiğini vurguladı.
Ankara için bir genişleme planı oluşturulduğuna işaret eden Mamboury, "Bir zamanlar ölülerin yattığı yerlerde gerçek kamu binaları yükseldi. Çok sayıda otel, bir başkentten beklenen rahatlığı sunan iyileştirmelerle kapılarını hizmete açtı. Büyük okullar inşa edildi. Yenişehir, Cebeci, Çankaya, Çankırı Kapı, Gar yakınlarında birçok semt oluştu. Yoğun siyasi döneminden sonra Ankara hummalı bir yapılaşma dönemi yaşıyor." ifadelerini kullandı.
Kitabında, Prusya Krallığı'ndan bir subayın 1836'da çizdiği şehir haritasına yer veren Mamboury, yeni inşa edilen binalar, meydanlar, yollar ve bahçelerin fotoğraflarını sunarak, şehrin büyük değişimine dikkati çekti.
"Adeta vızıldayan bir arı kovanı gibi hayat dolu"
Ankara'da en güç beğenen ziyaretçileri bile memnun edecek oteller bulunduğunu belirten Mamboury, bunları Ankara Palas, Lozan Palas, Belvü Palas, Taşhan Palas, Aydın Otel, Meydan Palas ve İstanbul Palas olarak sıraladı.
Mamboury, Türk mutfağının lezzetlerini tatmak isteyenlere de Karpiç, Zevk, İzmir, Lezzet ve Yıldız lokantalarını önerdi.
Halkevi Sineması, Kulüp Sineması ve Yeni Sinema'da sesli ve sessiz en yeni filmlerin gösterildiğini bildiren Mamboury, Halkevi'nde yerel sanatçıların yanı sıra Avrupalı grupların Fransızca, Almanca ve İtalyanca gösteriler sunduğunu, her cuma da 60 icracıdan oluşan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasınca konserler verildiğini anlattı.
"Belediye yönetimi, başkenti yeşillikler ve ağaç gölgeleriyle donatmak için övgüye değer çabalar sarf ediyor." ifadesini kullanan Mamboury, yarı çöl iklimine rağmen Ankara'nın yakın zamanda "yeşil Ankara" olarak adlandırılabileceğini kaydetti.
Ekili alanları çiçekli peyzajıyla Ankara'yı, Fransa'nın Jura bölgesine benzeten Mamboury, kentin yaşayışına ilişkin şu bilgileri verdi:
"Ankara, adeta vızıldayan bir arı kovanı gibi hayat dolu. İlkbahar araba gezintilerinin mevsimi. Yazın ise Ankara halkı bağlara yani şehrin yakınlarında, biraz yüksekte bulunan, harika üzümlerin yetiştiği bağlara gider. Sonbaharda yavaş yavaş herkes evine döner ve hayat olağan seyrine dönmeye başlar. At yarışları, maçlar, toplantılar ve konserler tüm hızıyla devam eder."
Ankara Palas, Belvü Palas, Karpiç ve Yıldız
Mamboury, genç Cumhuriyet'in başkentini görmek isteyen turistlerin, hamal, bagaj ve geçici ikamet işlemlerinde zorlanmayacağını vurgulayarak, turistlere 1933 Ankara'sında "günübirlik", "tek gecelik" ve 2 günden fazla konaklamalı 3 farklı gezi güzergahı da sundu.
İlk güzergahta Mustafa Kemal Atatürk'ün atlı heykeli, Jülyen sütunu (Belkıs Minaresi), hükümet meydanı, Hacı Bayram Camisi, bentler ve derelerdeki kaleler, Dış Kale, Dış Ala Kapısı, Hisar Kapısı, Parmak ve Zindan Kapıları ile Akkale, Aslanhane, Yeni, İmaret (Karacabey) camileri, Etnografya Müzesi, Halk Evi (Resim ve Heykel Müzesi) ve Gazi Bulvarı yer aldı.
Mamboury, akşamı şehirde geçirebilecek kadar zamanı olan turistlere yine aynı güzergahı takip etmelerini ancak gittikleri mekanları ayrıntısıyla gezip, Ankara Palas, Lozan Palas, Belvü Palas, Karpiç, Zevk, İzmir, Lezzet ve Yıldız gibi restoranlarda yemek yemelerini önerdi.
Ankara'da iki gece ve daha fazla konaklama imkanı olanlara yönelik daha ayrıntılı bir güzergah hazırlayan Mamboury, saydıklarına ek olarak Ahi Elvan, Hacı Musa ve Zincirli camileri, Tabakhane (İsfahani) ve Kuyulu Kahve mescitleri, August Tapınağı, Samanpazarı, Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nü de görülecek yerler listesine ekleyerek, Yenişehir ve Çankaya'yı gezmeyi, kaleden gün batımını izlemeyi tavsiye etti.
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.