ANKARA (AA) - Anayasa Mahkemesi, silahlı terör örgütüne üye olma ve örgüt propagandası suçlarından tutuklandıktan yaklaşık 1 yıl sonra tahliye edilen başvurucuların, kişi hürriyeti ve güvenliği ile ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği iddialarını yerinde bulmadı.
Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, Özgürlükçü Demokrasi gazetesinin PKK/KCK medya yapılanmasıyla bağlantılı olarak, PKK'nın yayın organı gibi hareket ettiği şüphesiyle resen ceza soruşturması başlatıldı.
Soruşturma kapsamında gözaltına alınan gazetenin imtiyaz sahibi İhsan Yaşar 6 Nisan 2018, gazetede editör olarak görev yapan Mehmet Ali Çelebi 10 Nisan 2018'de terör örgütüne üye olma ve örgüt propagandası yapma suçlarından tutuklandı. Tutukluluk kararlarına yapılan itirazlar reddedildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 22 Mayıs 2018 tarihli iddianamesiyle Yaşar ve Çelebi hakkında silahlı terör örgütüne üye olma, örgüt propagandası yapma, terör örgütlerinin yayınlarını basma veya yayınlama suçlarından, Yaşar için ayrıca ateşli silah ve mutat sayıdaki mermileri bulundurma suçundan kamu davası açıldı.
Yargılama süresi içinde değişik tarihlerde faklı mahkemelerce tutukluluk durumu değerlendirilen başvurucuların son olarak 10 Nisan 2019'da tutukluluk halinin devamına karar verildi. Karara karşı yapılan itiraz da 3 Mayıs 2019'da kesin olarak reddedildi. Bunun üzerine Yaşar ve Çelebi, 29 Mayıs 2019'da bireysel başvuruda bulundu.
Başvurucular, kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedenlerinin bulunmadığını, suçlamaya konu haber ve yazıların suç unsuru içermediğini, isnat edilen eylemlerin ifade ve basın özgürlükleri kapsamında kaldığını, tutuklama kararının gerekçesiz olduğunu, tutuklama kararında ölçülülük ilkesinin dikkate alınmadığını ve adli kontrol hükümlerinin neden yetersiz kaldığının açıklanmadığını ileri sürdü.
Bu arada, İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi, 28 Haziran 2019'da Mehmet Ali Çelebi'nin silahlı terör örgütü içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan 3 yıl 9 ay hapisle cezalandırılmasına, silahlı terör örgütü propagandası yapma ve terör örgütlerinin yayınlarını basma ve yayınlama suçlarından beraatine karar verdi. İhsan Yaşar'ın ise silahlı terör örgütüne üye olma ve silahlı terör örgütü propagandası yapma suçlarından beraatine, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet suçundan 10 ay hapis cezasına çaptırılmasına, yayıncı firmadaki ortaklık payının müsaderesine hükmedildi. İhsan ve Yaşar'ın tahliye edilmesi kararlaştırıldı.
Anayasa Mahkemesi, değerlendirme sonucunda, başvurucuların hak ihlali iddialarını yerinde bulmayarak, kişi hürriyeti ve güvenliği ile ifade ve basın özgürlüğü haklarının ihlal edilmediğine karar verdi.
Kararda, bir gazetede yayımlanan haber ve yazılar dolayısıyla terörle bağlantılı suçlamalarda bulunulduğunda gazetenin sahibi bakımından sadece bazı haberlerin içeriğine değil bir bütün olarak gazetenin yayınlarına da bakılması gerektiği ifade edildi. Gazetedeki yayınların içeriği dikkate alındığında bunların Türkiye tarafından gerçekleştirilen sınır ötesi harekata veya bunun icra ediliş şekline dair eleştirilerin dile getirilmesinin çok ötesinde ifade ve açıklamaları kapsadığı aktarıldı.
Bu kapsamda gazetede, Suriye'de bulunan ve Türkiye'nin güvenliği açısından tehdit oluşturduğu değerlendirilen terör örgütü YPG'ye yönelik sınır ötesi harekat kapsamında güvenlik güçleriyle teröristler arasında silahlı çatışmaların yoğun şekilde devam ettiği süreçte doğrudan terör örgütü mensuplarını sahiplenen, hatta Türk güvenlik güçlerini bir anlamda düşman olarak niteleyen yayın ve haberler bulunduğuna dikkati çekilen kararda, şu tespitlere yer verildi:
"Bu yöndeki haber, yazı ve yorumlar süreklilik arz edecek şekilde yayımlanmış ve bu tür yayınlar yayıncı firmaya kayyım atanıp ortaklık payına el konulduğu tarihe kadar devam etmiştir. Bu durumda gazetenin yayınlarının doğrudan Türk güvenlik güçleriyle silahlı çatışma halinde olan terör örgütün destekleme amacına özgülendiği söylenebilir. Bu itibarla anılan yayınlar dolayısıyla gazetenin editörü Mehmet Ali Çelebi yönünden terörle bağlantılı bir suçlama bakımından kuvvetli suç belirtisinin mevcut olduğu kabul edilmelidir. Yine Türkiye tarafından yapılan sınır dışı harekatın devamı süresince, özellikle güvenlik güçlerinin terör örgütü mensuplarıyla giriştiği silahlı çatışmaların yoğun olduğu bir dönemde, gazetenin bu terör örgütünün propagandasına özgülendiğine işaret eder şekilde söz konusu yayınların sürdürülmesi dolayısıyla gazetenin sahibi İhsan Yaşar bakımından da kuvvetli suç belirtisinin mevcut olduğu sonucuna ulaşılmıştır."
Örgüt suçlarının soruşturulmasının kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bıraktığı belirtilen kararda, bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin suçlarla ve suçlulukla etkili şekilde mücadelesini aşırı derecede güçlendirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmaması gerektiği vurgulandı.
Kararda, "Başvurucuların terörle bağlantılı bir suç nedeniyle tutuklandıkları dikkate alındığında hakimliğin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de göz önünde tutarak, uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfi ve temelsiz olduğu söylenemez. Bu gerekçelerle tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak Anayasa'daki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir." değerlendirmesi yer aldı.
Başvurucuların tutuklamanın hukuki olmadığı iddiası incelendiğinde suç işlemiş olabileceklerinden şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin bulunduğu ayrıca olayda tutuklama nedenlerinin mevcudiyeti ve tutuklamanın ölçülü olduğunun söylenebileceği sonucuna varıldığı anlatılan kararda, "Bu kapsamda yapılan değerlendirmeler dikkate alındığında başvurucuların yalnızca ifade ve basın özgürlükleri kapsamında kalan eylemleri nedeniyle soruşturmaya maruz kaldığı ve tutuklandığı iddiası yönünden farklı bir sonuca varılmasını gerekli kılan bir durum bulunmamaktadır. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26 ve 28. maddeleri bağlamındaki ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir." ifadeleri kullanıldı.
Öte yandan, tutukluluğun makul süreyi aştığı yönündeki müracaat ise başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulundu.
Kaynak: