MARDİN (AA) - AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, TBMM'de kabul edilen Irak ve Suriye tezkeresine ilişkin, "Meclis'te bu tezkereye olur olmaz mülahazalarla, 'mantıksal olarak yerindedir' diyemeyeceğiniz bir takım argümanlarla karşı çıkmanın hem hukuken gerçekçi olmadığı hem siyaseten de doğru bir davranış olmadığı kanısındayım." dedi.
Çeşitli temaslarda bulunmak üzere Mardin'e gelen Yazıcı, AK Parti Ar-Ge ve Eğitim Başkanlığı tarafından düzenlenen Teşkilat Akademisi Liderlik Okulu Eğitim Programı'na katılarak, "AK Parti'nin demokrasi yolculuğu ve lider" konulu ders verdi.
Yazıcı, programın ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan öncülüğünde birlik ve beraberlik içerisinde 20 yıldır ülkenin hiçbir sorununu kapı arkasında bırakmadıklarını söyledi.
AK Parti siyasetinin temelinde millet olduğunu, milletin hukukunu korumak üzere yola çıktıklarını aktaran Yazıcı, "Türkiye'nin en büyük gücü birlik, bütünlüğü ve kardeşliği. Türkiye'de nasıl bu en büyük güç ise, AK Parti olarak da bizim en büyük gücümüz teşkilatlarımız ve teşkilatlarımızın birlik ve bütünlüğüdür." diye konuştu.
- "Bağımsızlığımız, bütünlüğümüz her şeyin üstünde ve önemlidir"
Cumhuriyetin kuruluşunun yüzüncü yılını hedef alarak belirledikleri standartlara ulaştırma konusunda yürüyüşlerini sürdüklerini vurgulayan Yazıcı, şöyle devam etti:
"Ülke hepimizindir. Bağımsızlığımız, bütünlüğümüz her şeyin üstünde ve önemlidir. Bu konuda da gerçekten Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'mız, liderimiz çok güçlü, milletimizin hassasiyetleri doğrultusunda her zaman duyarlı bir biçimde bir duruş sergiliyor. Bu da Türkiye için büyük bir avantaj."
Bir gazetecinin "Türk askerinin Irak ve Suriye'de görev süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresine Millet İttifakı, ayrı görüşlerinden dolayı bölünebilir mi?" sorusu üzerine Yazıcı, "Bölünme olabilir mi sorusundan önce bütünleşme var mı? Bir birleşme olacak ki bölünme olsun. Ben tam bir bütünleşme olduğu kanısında değilim. Siyaseten Cumhur İttifakı'nı fazla ilgilendirmez." ifadelerini kullandı.
Tezkere ile ilgili tercihlerin milletin çıkarları ölçütünü göz önünde bulundurmak suretiyle değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Yazıcı, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin Irak ve Suriye'ye asker göndermesi konusunda anayasal düzeydeki normu gözetmek suretiyle tezkereyle bir yetki istediğinde bu, iş olsun diye istenen bir yetki değildir. Ulusal çıkarlarımız öyle gerektirdiği, bölgemizdeki güvenliği sağlama bakımından böyle davranmamız gerektiği için, orada biz olmasak kimlerin olacağını düşünerek bu konuya karar vermek gerektiğini düşünüyorum. Bu bakımdan Meclis'te bu tezkereye olur olmaz mülahazalarla, 'mantıksal olarak yerindedir' diyemeyeceğiniz bir takım argümanlarla karşı çıkmanın hem hukuken gerçekçi olmadığı hem siyaseten de doğru bir davranış olmadığı kanısındayım."
Yazıcı, güvenliği sağlamak, orada yaşayan insanların dirlik ve düzenini gözetmek ve Türkiye topraklarında da güvenliğini sağlamak üzere bu tezkere ile asker gönderme yetkisini yeniden uzatma talebinde bulunulduğunu aktardı.
Yazıcı, "Zaten yıllardır devam ediyor. Önceki tezkerelerde buna pozitif oy kullanıp da bugün vermemenin de bir diğer açıdan mantıksal anlaşılır hiçbir tarafı yok. Daha önceki tezkerelerde bu yetkiye olur verilirken yaşadığı sorunları tasfiye mi etti ki bugün buna gerek yok deniyor. Bu sorun devam ediyor. Bu sorun devam ettiğine göre asker göndermek için talep edilen tezkerenin fiili dayanağı ortada. Hukuksal dayanağı anayasadır. Herkes yaptığı davranışın hesabını, bedelini millet nezdinde seçimlerde verir." değerlendirmesinde bulundu.
- Kılıçdaroğlu'nun bürokratlarla ilgili sözleri
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bürokratlarla ilgili sözlerine ilişkin soru üzerine Yazıcı, şöyle konuştu:
"Dayanağı olmayan, vaki olmayan hususları ihdas etmek suretiyle bürokratları baskı altına almak için dile getirilmiş söylemlerden ibaret. Bunun hukukumuzla, bu söylemi koruyan himaye eden, siyasi literatürde de bunu hakkıyla söyleyen hiçbir argüman söz konusu değil. Kamu görevlilerinin herhangi bir konuyu yaparken, eylem ve istemi icra ederken hukukun dışına çıkabileceklerini düşünmek memurlara karşı bir bühtandır. Onlara liyakatsiz ve ehliyetsiz olduklarını dolaylı bir vurgusudur. Hele hele bunu somutlaştıramadan bir genelleme yapmak suretiyle dile getirmek memurlarımıza karşı büyük bir haksızlıktır. Dolayısıyla bunu ifade eden siyasetçinin de ifade tarzı itibariyle sorunlu olduğu kanısındayım."
Kaynak: