Son Dakika Haberler

Bu haberi daha sonra okumak için kaydedebilir ve sağ üst köşedeki butona basarak haberi okuyabilirsiniz!

Yazar Selçuk Karakılıç Türk edebiyatında jübile geleneğini anlattı:

"İlk jübile, Osmanlı devrinde tiyatro sanatçısı Mınakyan soyadlı (Mardiros Mınakyan) bir hanıma yapılan törendi. Bizde jübileler, tiyatro sanatçılarına yapılan seçkin bir vefa töreniydi" "Büyük tiyatro sanatçımız Muhsin Ertuğrul, bunu 1925'te Behzat Butak'a yaptığı bir törenle yeniden canlandırdı. Behzat Butak'a yapıldıktan sonra Türkiye'de bir furya halinde adeta sökün etti" "Yaşarken büyük bir değeri hatırlamamak bence büyük bir vefasızlık. Yıllar boyunca eliyle diliyle kalemiyle bu kültüre hi

Anadolu Ajansı haberine göre;

İSTANBUL (AA) - SAADET FİRDEVS APARI - Yazar ve Bakü Yunus Emre Enstitüsü Müdürü Selçuk Karakılıç, jübile geleneğinin yeniden canlandırılması gerektiğini belirterek, "Yaşarken büyük bir değeri hatırlamamak bence büyük bir vefasızlık. Dolayısıyla yaşarken onu sevdiğimizi, onun değerli olduğunu anlatmamız gerekiyor. Yıllar boyunca eliyle diliyle kalemiyle bu kültüre hizmet eden ustaları yaşarken hatırlamak ve ona yaşarken sevildiğini hissettirmek, bence en büyük vefa budur." dedi.


Karakılıç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türk edebiyatındaki jübile geleneğine ilişkin yaptığı çalışmayı anlattı.


Jübile geleneğinin genelde futbolcuların futbol hayatının bittiği gün yapılan bir tören gibi anlaşıldığına dikkati çeken Karakılıç, Türk edebiyatında da bu geleneğin yer aldığını aktardı.


Selçuk Karakılıç, "Sürgün İntihal ve İntihar, Edebiyatımızın Siyasetle İmtihanı" adlı kitabı kaleme alırken gazete arşivlerini taraması sırasında, Türk edebiyatında jübile geleneğini keşfettiğini ifade etti.


- İlk jübile Mardiros Mınakyan'a yapıldı


Özellikle 1930'lu yılların sonu ile 1950'li yılların ortasına kadar jübile geleneğinin devam ettiğini belirten Karakılıç, şu bilgileri verdi:


"İlk jübile, Osmanlı devrinde tiyatro sanatçısı Mınakyan soyadlı (Mardiros Mınakyan) bir hanıma yapılan törendi. Bizde jübileler, tiyatro sanatçılarına yapılan seçkin bir vefa töreniydi. Bildiğiniz gibi bize tiyatro, piyes, modern roman Batı edebiyatından geldi. Bu gelenekler de jübile de bize Batı'dan intikal etti. Jübile, İbranice'de geçen bir kelime. Ama bunu Hıristiyan topluluklar 50 yıl olarak ifade ediyor. 50 yıl dolunca bütün günahlarından arındırılacağına ve tertemiz olacağına inanılıyordu."


Yazar Karakılıç bir süre sonra jübile kavramının biraz daha değiştiğini, devlet erkanı ile sanat ve bilim alanından önemli isimlerin katıldığı bir vefa töreni olarak ifade edildiğini kaydetti.


Jübile geleneğinin 1912'de başladığını ancak daha sonra söndüğüne işaret eden Karakılıç, "Büyük tiyatro sanatçımız Muhsin Ertuğrul bunu 1925'te Behzat Butak'a yaptığı bir törenle yeniden canlandırdı. Muhsin Ertuğrul hem tiyatro hem de daha başka alanlarda, Türkiye'nin avangart sanatçılarından biriydi. Behzat Butak'a yapıldıktan sonra Türkiye'de bir furya halinde adeta sökün etti. Dönemin gazetelerinde inanılmaz derecede haber ve yorum yapıldığı için edebiyat kamuoyu da bunu bir nevi sahiplenmiş oldu." ifadelerini kullandı.


- "Yaşarken büyük bir değeri hatırlamamak bence büyük bir vefasızlık"


Karakılıç, edebiyat dünyasındaki ilk jübilenin yazar Halit Ziya Uşaklıgil'e 55. sanat yılında yapıldığının altını çizerek, şunları söyledi:


"Tabii bu jübileler Türkiye'de kavram ve anlam kargaşası henüz oturmadığı için bir kargaşaya yol açtı. Normalde 50. yılda yapılması gerekirken bizde biraz vefanın da tesiriyle 55, 25, 35, 45. yıldönümlerine denk getirilerek yapılmaya çalışıldı. Ama Halit Ziya'dan sonra edebiyatımızda inanılmaz derecede jübile törenleri başladı. Mesela Fuat Köprülü'ye, Aşık Veysel'e, Orhan Kemal'e, Tarık Buğra veya Hakkı Tarık Us'un çok yerinde bir kararıyla 'Ellinci Yıl Jübilesi' 1942 yılında yapıldı."


Kültür ya da milli eğitim bakanının törenlere katılarak jübilesi yapılan kişiyi son derece büyük övgülerle takdim ettiğini sözlerine ekleyen Karakılıç, "Arkasından devrin otorite isimleri onun hakkında konuşur, en son kendisi gelir, teşekkür eder ve mini bir klasik müzik konseriyle toplantı sona ererdi. Daha sonra ya onun hakkında bir sergi açılır veya o toplantıda konuşulanlar ve onun hakkında yazılanlar estetik bir kitapla ortaya konurdu. Jübile aslında, ölenlerimize yaptığımız anma toplantılarından daha farklı. Çünkü biz öldükten sonra o kişilerin büyüklüğünü anlıyoruz. Bu elbette büyük bir vefadır. Ama yaşarken büyük bir değeri hatırlamamak bence büyük bir vefasızlık. Dolayısıyla yaşarken onu sevdiğimizi, onun değerli olduğunu anlatmamız gerekiyor. Yıllar boyunca eliyle diliyle kalemiyle bu kültüre hizmet eden ustaları yaşarken hatırlamak ve ona yaşarken sevildiğini hissettirmek, bence en büyük vefa budur." değerlendirmesinde bulundu.


Selçuk Karakılıç, milli kültüre hizmet eden bütün kalem erbaplarının sanat veya ilim hayatlarının yıl dönümünde onları anmanın son derece önemli olduğunu belirterek, şöyle devam etti:


"Çünkü mesela Necip Fazıl, 1975'te yapılan jübile töreninde demişti ki 'Mahcubum bu iltifatınıza nail olduğum için. Mahcup oldum ve size teşekkür ederim. Liyakat makamının bu kadar önemli olduğunu ilk defa burada anlıyorum.' Tarık Buğra da 'Türkçeyi en iyi kullanan bir yazar olarak biliniyorum ama mutluluk kelimesini de şimdi öğrendim. Mutluyum, teşekkür ederim. Yaşarken hatırladığınız için teşekkür ederim.' diyebilmişti. Yaşarken hatırlanmanın verdiği bu büyük mutluluğu belki hiç kimse bu kadar güzel anlatamamıştır. Bence bu tarz programlarla jübilelerin hatırlatılması ve yeniden canlanması gerekiyor. Çünkü bir sanatkarın veya bir bilim adamının yaşama sevinci, takdir edilmesi ve sevildiğini bilinmesidir. Yoksa kuru kuruya vefatından sonra 'Şöyle büyük sanatçıydı, böyle büyük eser sahibiydi.' demek bir vefadır ama o artık dünya değiştirdiği için bunun farkında değil."


"Marifet iltifata tabidir" sözüne atıfta bulunan Karakılıç, takdir edilmeyince yazma ve üretme hevesinin azaldığını vurguladı.


- "Artık yaşayanlarımıza da değer vermek gerekiyor"


Yazar Karakılıç, önemli isimler için geçmişte çok sayıda jübile yapıldığını aktararak, "1985 yılına kadar ciddiyetle takip edilmiş. Şimdi 1990'dan sonra saygı geceleri olarak ifade edilmeye başlandı. Bugünlerde de yapılıyor ama bunlar gerçek manada jübile değil, bir nevi vefa geceleri veya saygı geceleri olarak anabiliriz bunu. Çünkü 50 yılı doldurması gerekiyor. 50. yıla özel konseptle, özel davetiyeler ve özel davetlilerin olduğu bir toplantı olması gerekiyor. Niyetim bu benim. Eğer bu kitabım amacına ulaşırsa bundan çok memnun olacağımı ifade etmek isterim." dedi.


Türkiye'de, ölmüş isimlere daha çok vefa gösterildiğinin altını çizen Karakılıç, "Bence artık yaşayanlarımıza da değer vermek, onlara iltifat etmek, onları takdir etmek, onların yaşadığını hissettirmemiz gerekiyor. İnşallah bu jübileler canlanırsa bundan memnun olacağım." değerlendirmesinde bulundu.


Selçuk Karakılıç'ın "Jübile" adlı kitabı şubat ayında Kapı Yayınları'ndan çıktı.



Kaynak:

Google News Takip Et
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? ’te KONHABER'e abone olun.
Google News Takip Et
Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için WhatsApp haber kanalımıza katılın.

Yasal Uyarı:

Yayınlanan haberler, köşe yazıları, fotoğraflar, yazı dizileri ve her türlü eserin tüm hakları Mirajans Medya İletişim Reklam Haber ve Prodüksiyon A.Ş.’ye aittir. Kaynak gösterilerek bile olsa eserin bütünü veya bir kısmı özel izin alınmadan kullanılamaz.

Bu İçeriğe Emoji İle Tepki Ver!

  • 0
  • 0
  • 0
  • 0
  • 0
  • 0
  • 0
  • 0
  • Begendim
  • Kalp
  • Begenmedim
  • Gülen Surat
  • Kalpli Göz
  • Kızgın
  • Şokta
  • Üzgün

Yorumlar (0)

Önemli Not: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan konhaber.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
X
Yorum Yazma Sözleşmesi
“Sayfamızın takipçileri suç teşkil edecek, yasal olarak takip gerektirecek,hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, müstehcen, toplumca genel olarak kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir yorumu bu web sitesinin hiçbir sayfasında paylaşamazlar. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk yorumu gönderen takipçiye aittir. KONHABER yapılan yorumlar arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Konhaber başta yukarıda sayılan hususlar olmaz üzere kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen yorum yapan takipçilerine ait ip bilgilerini ve yapmış olduğu yorumları paylaşabileceğini beyan eder ”