Yaklaşık 25 yıldır atölyesinde ney üreten sanatçı, sazlıklardan getirttiği ya da kendi topladığı özel kamışları dükkanında üç yıl kurumaya bırakıyor.
Dokuz boğumdan oluşan kamışlar, uzun ve zahmetli bir sürecin ardından önce şekillendirilip içi boşaltılıyor, ardından belli ölçülerde yedi nota deliği açılıyor. Son olarak parazvaneleri ve manda boynuzundan yapılan başparesi takılan kamış, akortlanarak neye dönüşüyor.
Sabır gerektiren uzun bir sürecin ardından kamışı "nefes"e dönüştüren Erol, imal ettiği neyleri hem yurt içine hem de yurt dışına gönderiyor. Konyalı 58 yaşındaki neyzen ve ney ustası Ali Erol, AA muhabirine, lise öğrencisiyken sesinden çok etkilendiği neyden 40 yıldır ayrılamadığını söyledi.
Ney yapmadan önce üflemeyi öğrendiğini belirten Erol, "Lisede müzik öğretmenimizin üflediği ney beni büyüledi. Adeta içimi yaktı, kavurdu. Sonra bir arayışa girdim. İlk defa neyim olduğunda yaşadığım heyecanı hiç unutmuyorum. Neyi aldım, kucağıma bastırarak eve koştum." diye konuştu.
Tabiattaki milyonlarca kamıştan "neylik" olanı bulmanın zor bir iş olduğunu kaydeden Erol, uygun kamışın pişirilerek olgunluğa ulaştırıldığını ve ateşle yola getirilerek eğriliğinin giderildiğini anlattı.
Erol, yaklaşık 25 yıldır atölyesinde ürettiği neyleri, yurt içi ve yurt dışına gönderdiğini anlattı.
"Mükemmel ney, mükemmel insana benzer"
Neyin insana benzerliğine ve yapımının zahmetli olduğuna dikkati çeken Erol, şöyle konuştu:
"İnsan nasıl ruhlar aleminden yer yüzüne gönderiliyorsa, ney de kamışlıktan, ailesinden koparılarak geliyor. Yalnızlığa terk edilerek kuruyor ve benzi soluyor. Sonra bir usta el dokunarak içini boşaltıp, bağrını delip fazlalıklardan arındırıyor. İnsan da bu şekilde eziyetlere maruz kalır ve ona da bir mürşid-i kamil dokunursa ondan da güzel sesler, nameler gelir anlamında, ney insana benzetilmiştir. Hakikaten mükemmel bir neyden çok güzel sesler geldiği gibi mükemmel insandan da çok güzel ifadeler zuhur edebilir."
Neyle uğraşanların daha ılımlı bir ruh yapısına sahip olduğuna değinen Erol, "Neyle uğraşan, kırmızı ışıkta geçmez, aceleci olmaz. Ney insana sabretmeyi öğretir." diye konuştu.
Dünyanın birçok ülkesinde sema programları düzenlediklerini ve her programdan sonra insanların büyük ilgisiyle karşılaştıklarını vurgulayan Erol, şöyle devam etti:
"Yanımıza gelen insanlar 'O ses bundan mı çıkıyor. Nasıl bir ses, çok etkilendik.' diyor. Dinleyicilerden 'Kendimi cennette hissettim.' gibi ifadeler de duyduk. Gerçekten ney, insanın yüreğindeki külleri savurup ulvi duygularını açığa çıkarıyor. Bu yolla araştırıp İslamiyet'i bulanlar da var. Tabii ki hidayet Allah'ın vermesiyle olacaktır. Cenabıhak küçücük bir örnekle de insanları Müslüman edebilir."
Kaynak:
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te KONHABER'e abone olun.