ANKARA (AA) - Kobani bahanesiyle 6-8 Ekim 2014'te düzenlenen eylemlere ilişkin aralarında PKK'nın sözde üst düzey yöneticilerinin yanı sıra eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın da bulunduğu 108 sanığın yargılanmasına devam edildi.
Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya tutuklu sanıklardan bazıları bulundukları cezaevlerinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı, diğer sanıklar ve taraf avukatları ise salonda hazır bulundu.
Duruşmada gizli tanık "ABC123"ün dün verdiği, dava dosyasına giren ifade okundu. Buna göre gizli tanık ifadesinde, terör örgütünün Türkiye masasının işleyişi hakkında bilgi sahibi olduğunu belirterek, söz konusu birimin adının örgüt içinde "KCK Türkiye Masası" olarak geçtiğini, Türkiye'deki faaliyetlere ilişkin konuların burada görüşüldüğünü anlattı.
"KCK Türkiye Masası"na mensup sivil kişilerin bir bölümünün yasa dışı yollarla sınırı geçerek, bir bölümünün de pasaportlarıyla Türkiye'den Irak'ın kuzeyindeki Metina bölgesine eğitim almaya gittiğini anlatan gizli tanık, şunları kaydetti:
"Metina'da komiteler olduğunu biliyorum. Yerel Yönetimler Komitesi, Emekçiler Komitesi, Serhildan Komitesi, kadın hareketiyle ilgili KJA Komitesi. Bu eğitimleri bitirenler dönüşümlü olarak Türkiye içerisine gönderiliyordu. Sonra yenileri geliyordu. Sanıklardan bazılarının da bu eğitimlere katıldıklarını öğrendim. Süreç bu şekilde devam ederken Kobani'de DEAŞ'ın saldırıları artınca örgüt Kobani bölgesine hem cephane hem de eleman göndermek için arayışa girdi. Öncelikle sınır hattında Kızıltepe, Nusaybin, Suruç gibi bölgelerde halkı toplayarak, hareketlilik yaratmaya başladılar. Bu sırada Türkiye ile DEAŞ'ın iş birliği yaptığına dair sahte belgeler yayılmaya başlandı.
NLP denilen ve politik araştırma merkezi olarak bilinen örgüt yapılanması bu belgeleri oluşturuyordu. Daha sonra basın vasıtasıyla bu belgeler yayılıyordu. Türkiye'nin DEAŞ ile iş birliği yaptığı bahanesiyle halkı ayaklandırmak istiyorlardı. Örgütün üst düzey görevlilerinin Türkiye Masası'ndaki karargahta toplandıklarını öğrendim. İlk toplantı sonrası Türkiye içine farklı kuryeler vasıtasıyla hafıza kartlarıyla notlar gönderildi. Aynı şekilde posta ve karargaha gelen bazı HDP'liler ile bazı dernek yöneticileri vasıtasıyla Türkiye'ye notlar gönderilirdi. Duyduğuma göre, HDP'lilerin yaptığı çağrıyı Zerrin, Garzan ve Zafer kod isimli kişiler hazırladı. Bu metni, tam hatırlayamamakla birlikte, kurye ya da diğer kişiler vasıtasıyla Diyarbakır HDP merkez binasına gönderdiklerini öğrendim."
- "Amaç cephane sevkiyatıydı"
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinde KCK'nın Türkiye sözcüsünün bulunduğunu öne süren gizli tanık "ABC123", "Bu ve benzeri diğer talimatlar bu sözcüye gönderilir, bu sözcüler vasıtasıyla gerekli yerlere iletilirdi. Bu kişiler, yani sözcüler, Yahya isimli bir kişi, bu gerçek veya kod ismi olabilir, bir de Kamuran Yüksek'tir. Kadınlardan da Ceylan sözcüydü. Yani kadınları temsilen sözcülükte yer aldığını biliyorum. Kendisi kadrolu örgüt mensubudur." diye konuştu.
Bu dönemde, terör örgütü PKK'nın Diyarbakır, Erzurum, Bingöl, Tunceli kırsalında faaliyet yürüten tecrübeli kadrolarını Kobani'ye geçirmeye çalıştığını aktaran gizli tanık, şöyle devam etti:
"Kobani'ye DEAŞ'ın saldırıları artınca örgüt seferberlik ilan etti. Bunu bütün medya organlarından, bahsettiğim kişiler vasıtasıyla siyasi partiler, dernekler üzerinden yaymaya başladılar. Bir nevi çağrı niteliğindeydi. Daha sonra Arin Mirkan isimli Kobani'de bulunan örgüt mensubu canlı bomba eylemi gerçekleştirdi. Örgüt bu eylemle birlikte Türkiye içerisinde bütün tabanını Kobani amacıyla seferber ederek bir ayaklanma yarattı. Bu ayaklanmanın amacı Kuzey Irak'taki Metina'ya bağlı Ore Köyü ile Çukurca'ya bağlı Çığlı Köyü, o bölgeye yoğun bir şekilde cephane sevki yapılmasıydı. Bu cephane Nusaybin, Kızıltepe ve Suruç'tan Kobani'ye geçirilmeye çalışıldı. Gönderdiler de. O cephane oraya gitti.
O ayaklanma üzerine sınır bölgesinde güvenlik zafiyeti oluştu. O zaman gönderdiler. Çığlı Köyü'nde de 6-8 Ekim olaylarına benzer olay vardı. Bu Çığlı Köyü'nden Kızıltepe'ye kadar olan sınır hattı boyunca olayları yayarak cephane ve eleman göndermeye çalıştılar. Bu çağrılardan sonra Türkiye'nin birçok yerinden sınır hattına insanlar geldi. İnsanların yarattığı kalabalık sonucu güvenlik zafiyetiyle cephane, eleman gibi göndermek istediklerini Kobani bölgesine göndermeye çalıştılar, gönderdiler de."
- "Sivil ölümler yaşandı"
Kobani olayları şiddetlenince örgütün bunu fırsata çevirmeye çalıştığını ifade eden gizli tanık, Türkiye'ye gönderilen mensuplarına, "Çaş", "Hizbulkontro" ve "Tırşıkçı" olarak tanımladığı kişilere saldırı yapılması talimatı verildiğini aktardı.
Gizli tanık, "Korucu aileleri, devlet içerisinde olanlar ve örgüte muhalif cemaat içinde olan kişilere bu isimleri takarlardı. Saldırıların bu kişilere yönelik yapılmasını istediler. Zaten bu şekilde talimat gidince Türkiye'nin birçok yerinde sivil ölümler yaşandı. Bu talimatla örgütün sivillere taşlı, sopalı, silahlı saldırıları başladı. Yasin Börü gibi." diye konuştu.
Gizli tanık, "Türkiye'deki kadroların çoğunun gençliğe ait olduğunu" bildirerek, şu beyanı verdi:
"Bütün bu organizasyonları çoğunlukla Komalen Ciwan kadroları üzerinden yaptılar. Serhiltan Komitesi, Özsavunma ve Komalen Ciwan birlikte yaptılar. Bu bahsettiğim olaylar, sivillere karşı yapılan eylemlerdir. 6-8 Ekim olaylarında silahlı olarak Özsavunma birimi olarak tabir edilen kişiler örgüt tarafından görevlendirildi. 8 Ekim'e kadar bu olaylar bu şekilde devam etti.
Olayın son günü Türkiye Masası'nda toplandıklarını duydum. Toplantıda örgütün hemen hemen birçok yöneticisinin bir araya geldiğini öğrendim. Bu toplantıda Türkiye içerisindeki olayların daha da alevlendirilmesi ve büyütülmesi konuşuluyordu. Silahlı olarak Türkiye'deki şehirlerde eylemler yapılması konuşulmuş. Daha sonra Abdullah Öcalan'ın eylemlerin durdurulması talimatı üzerine bu eylemlere son verdiklerini biliyorum. Hatta Öcalan'ın bu talimatı da kuryeler ya da diğer kişiler aracılığıyla Türkiye'ye gönderilerek eylemlere son verildi."
- "Gereken her türlü gücü veririz"
6-8 Ekim olayları sırasında edinilen tecrübeyle Hendek olayları sürecinde hem silahlı saldırılar yapıldığını hem de halkın ayaklandırılmaya çalışıldığını aktaran gizli tanık, "Ancak bu sefer tam tersi oldu. Silahlı saldırılar vardı, ancak halk katılmadı." dedi.
Çözüm sürecinin dışarıdan örgüte yapılan baskıyla bitirilmesinin istendiğini dile getiren gizli tanık, "Özellikle Fransa ve Amerika çözüm sürecinin bitmesini istedi. Sürekli 'siz yeter ki saldırın, biz size gereken her türlü gücü veririz. Gerekirse Türkiye'ye gireriz. Türkiye'de iç savaş çıkarın, tampon bölge oluştururuz. Kürdistan diye tabir edilen bölge size kalır' diye örgüt içerisinde konuşulduğunu duydum." diye konuştu.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin bölücü örgüt tarafından bilindiğini kaydeden gizli tanık, "Darbe gününe kadar kullanılan kampların darbeden sonra değiştirildiğini öğrendim. Darbeden önce kamplara Türkiye operasyon düzenlediğinde kampların sağına, soluna bomba atılıyordu, ıskalanıyordu. Darbeden sonraki operasyonlarda neredeyse pencere deliğinden roket girmeye başladı." dedi.
Gizli tanık beyanının okunmasını ardından mahkeme sanıklar ve avukatlarına söz verdi.
Davanın görülmesine yarın devam edilecek.
Kaynak: