İSTANBUL (AA) - Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, her ulusun geleceğinin inovasyon becerisine bağlı olduğunu düşündüğünü söyledi.
Bülent Eczacıbaşı, Imperial College ve Eczacıbaşı Topluluğu iş birliğinde çevrim içi düzenlenen "Türkiye'de inovasyonun geleceği" konulu webinarda konuştu.
İnovasyonun sürdürülebilirlik konusundaki önemine dikkati çeken Eczacıbaşı, "Her ulusun geleceğinin inovasyon becerisine bağlı olduğunu düşünüyorum. Sadece bilim ve teknolojide değil her alanda bu gezegenin refahını ve iyiliğini düşünen tüm fikirlere yer açmak lazım. İnovasyon konusunda ne kadar çok çalışırsak şirketlerimiz, yaşadığımız toplum ve ülkelerimiz daha iyi yerlere gelir. İnovasyon sürdürülebilirliğin de itici gücü, bunlar birbirlerini destekleyen bir döngü gibi. Gelecek için en büyük umudum bunun gelişmesidir." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'deki inovasyon seviyesinin olması gereken yerde bulunmadığına değinen Eczacıbaşı, "Umarım Türkiye'deki girişimcilik ruhu er ya da geç inovasyona dönüşür ve daha da gelişir. Önümüzde daha uzun bir yol olduğu doğru. Dünya inovasyon endeksine göre Türkiye 51'inci sırada, aslında 2016'ya göre biraz geriye düştü. Pek çok kaynağın yıllar içerisinde inovasyona yönelik artmasına rağmen istenilen geri dönüş sağlanamıyor. Sanırım bu kaynakları yeterince etkin yönetemedik. Bu, pek çok gelişmekte olan ülkenin de yaşadığı bir sorun." dedi.
Söz konusu endekste orta gelir grubundaki ülkeler içerisinde Türkiye'nin 8'inci olduğunu hatırlatan Eczacıbaşı, şöyle konuştu:
"Kaynaklar ve inovasyonun itici gücüne bakınca, özel sektördeki bir büyük sorun 'genç yetenekleri çekmek'. Özellikle kurumlarımızda ve Türkiye'de tutmak. İnsanlar Türkiye'de eğitim alıyor, yurt dışında araştırma yapıyor ve biz onların uzmanlığına bilgisine ihtiyaç duyuyoruz. Ancak bunlar sayesinde inovasyonu Türkiye'de yaşatabiliriz. Ama o insanların ülkemize dönmesini sağlayacak cazip bir ortamı kurmak da bizim işimiz. Bu tarz insanlar dünyanın her yerinde başarılı olur. Cazip iş imkanları bulamayan insanlar evlerine dönmek istemiyor. Profesyonel deneyimlerini takdir edecek, ihtiyaç duyacak ve ödüllendirecek imkanları sunamıyor olabiliriz. Bu insanların geri dönmesini sağlayacak ortam kurmak için belki şirketlerimizi komple değiştirmemiz lazım. Dünya çapında rekabetçi şirketler kurmalıyız ki insanlara 'biz Türk ekonomisinin sınırlarına bağlı değiliz, inovasyona yatırım yaparak ayakta kalıyoruz, değer yaratıyoruz ve son derece yaratıcı insanlarla çalışıyoruz' diyebilelim. İş gücümüzde çeşitlilik mevcut, yurt dışında çalışma imkanımız mevcut, ödediğimiz maaşlar da uluslararası standartlara paralel diyebilirsek o insanlar gelir. Şirket olarak biz bu politikaları izliyoruz."
- "İngiltere'nin inovasyon deneyiminden öğreneceğimiz çok şey var"
Yaratıcı ve rekabetçi bir ekosistem kurmaya katkıda bulunulması gerektiğine işaret eden Eczacıbaşı, "Gençler yaratıcılığın ve fikir özgürlüğünün olduğu yerlerde kendilerini geliştirebilirler. Daha canlı bir kültür ve sanat ortamının olduğu şehirleri tercih ederler. Bu kolay bir görevdir ama bizim bu konuda çalışmamız lazım." şeklinde konuştu.
Eczacıbaşı, Türkiye'de üniversite sanayi iş birliği konusunun zayıf olduğunu söyleyerek, "Böyle bir geleneğimiz yok ülkemizde. Özel sektör üniversiteyle iş birliği yapmak istemiyor. Böyle gerçek bir rekabet de yoktu açık pazar ekonomisi ülkemizde olana kadar. Akademisyenler de özel sektöre kayıtsız ve ilgisizdi. Yapabilecek çok şeyimiz var. İngiltere'nin inovasyon deneyiminden alacağımız ve öğreneceğimiz pek çok şey var. Devletimizin desteği var ama odaklı bir inovasyon stratejimiz yok, dolayısıyla etkili olmuyor. Ülkenin sanayileşme stratejisi ile akademinin inovasyon stratejisinin birbiriyle bağlantılı ve uyumlu olması lazım." ifadelerini kullandı.
Kendisinin de mezunu olduğu Imperial College Üniversitesinin eğitim ve araştırmada büyük bir mükemmellik geleneğine sahip olduğunu belirten Eczacıbaşı, "19. yüzyılın ortalarında kimya fakültesi olarak kurulmuştur. Pek çok önemli kimyager buradan mezundur ve bu mükemmellik geleneği kesintisiz devam etmiştir." diye konuştu.
Türk ekonomisinin eskiden daha fazla dışarıya kapalı ve az rekabetçi olduğunu hatırlatan Eczacıbaşı, "Teknolojiler genellikle lisansla ruhsatla ithal edilirdi. Ortak girişimlerle şirketler kurulurdu. Biz de inovasyon, teknolojik gelişmeler ve Ar-Ge konusuna eğildik ve kendimizi farklılaştırmaya başladık. Uluslararası piyasalarda fiyatları kırarak değil inovasyonla var olmayı tercih ettik." dedi.
- "Türkiye'de bir girişimcilik kültürü ve ruhu var"
Imperial College London Başkanı Profesör Alice Gast da İngiltere'nin en uluslararası üniversitelerinden olduklarını belirterek, "Kadromuzun, öğrencilerimizin ve mezunlarımızın çok farklı ülkelerden gelmesinden büyük mutluluk duyuyoruz. Araştırma, eğitim ve inovasyon açısından çok güçlü bir merkeziz. Hem Türkiye hem de ötesinde mezunlarımızın olmasından ve Bülent Eczacıbaşı'nın da bunların arasında olmasından büyük memnuniyet duyuyoruz." dedi.
Gast, Türkiye ile bağlarının çok güçlü olduğunu vurgulayarak, "Türkiye'den şu an 80 öğrencimiz ve yaklaşık 20 akademik personelimiz var. Mezunlarımızda da hem Türkiye'den hem dünyadan çok zengin bir camiamız var. Geçen 5 yılda 450'nin üzerinde akademik makale ve yayında Türkiye'deki üniversite ve araştırmacılarla iş birliği yaptık. İngiltere'nin ve Avrupa'nın en inovatif kurumları içerisindeyiz." diye konuştu.
Deloitte Global Partneri ve Deloitte Türkiye Eski Üst Yöneticisi (CEO) Humpry Hatton ise İstanbul'da çok ciddi bir girişim kültürü olduğunu belirterek, "İstanbul Londra'nın iki katı bir şehir. Nüfus belki 20 milyona ulaşıyor. Eğitim alan veya girişimcilik yapan çok daha fazla insan var Londra'ya kıyasla ve sanırım İstanbullular İngilizlere göre risk almayı seviyor. Deloitte'de aramıza katılan kişiler 2-3 yıl sonra kendi işlerini kurmak istediler hep. Bir kısmı başarılı oldu bir kısmı olmadı belki ama İngiltere'de genelde böyle olmaz, Türkiye'de bir girişimcilik ruhu var." dedi.
Hatton, İstanbul iş dünyasında insanların genelde bir araya gelip fon, destek, eğitim ve bağlantı gibi birçok konuda birbirleriyle tanışıp iletişim kurduklarını söyleyerek, "Avrupa'da bu durum tam tersidir. Dünyanın birçok yerinde bulundum fakat Türkiye'de önemli bir girişim ağı var. Hükümet de özellikle Ar-Ge konusunda önemli destekler veriyor ama daha yapılacak çok şey var. Üniversiteler ve işletmeler arasında yakın ilişki kurulması gerekli. Dünyada inovasyon ülkelerinde bu durum söz konusudur. Imperial College da bu konuda çok pazar odaklı bir kurumdur." şeklinde konuştu.
Imperial College Biyomühendislik Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Fırat Güder de Kovid-19 teşhisinde anlık sonuç veren, silikon tabanlı çip çalışmalarına ve inovasyonun önemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Webinara, Imperial College mezunu Türkler, mevcut Türk öğrenciler, yeni başvuru yapan öğrenciler ve basın mensupları katıldı.
Kaynak: